Jimin odadan çıkıp giden tanrıyı ne kadar sinirlendirdiğini düşünemiyordu bile. Ama korkuyordu. Hele aklındaki köylü ve rahibe kızın görüntüsü onu daha beter korkutuyordu. Üstelik neden erkeklerin ona yaklaştığına da akıl erdiremiyordu. Tapınağa gelen köylüler de genelde Jimin'le konuşmaya çalışırlardı. Çocuk başta çok bilgili olduğunu düşünüp böbürlenmeye başlamıştı ancak sonra ablaları onun güzel bir oğlan olmasından dolayı erkeklerin onunla konuştuğunu söylemişti.Güzel oğlan...Jimin oğlancılığın ne demek olduğunu gayet iyi biliyordu ve bunun yanlış olduğunu hissediyordu. Zeusun eşi erkek bir tanrıçaydı, Athena da erkek bir tanrıçaydı ve Poseidon'la evliydi ancak bu farklıydı. Onlar tanrıçalardı ve doğurma yeteneğiyle dünyaya gelmişlerdi. Jimin ablalarının aksine bir ölümlüydü. O bir erkekti. Tanrıça değil.
Odadaki güzeller güzeli yatağa oturmaya layık olmadığını düşünerek yere oturdu ve bağdaş kurdu. Saray, mermer duvarlarının hissettirdiğinin aksine sıcacıktı. Burada da yaz ve kış var mıydı? O zaman cennet ve cehennemin birleştiği öteki dünyada olduğunu hatırladı. Bir ölümlünün asla giremeyeceği yerdeydi.
Kapısı tıklatılıp açıldığında bir saattir yerde oturuyordu.
"Karanlık prens sizi akşam yemeğine bekliyor."
"Y-yemek mi?" Jimin ayaklandı ve kendisine başka bir kelime etmeyen adamı takip etti. Yürürken o soğuk görünümlü gri mermerlerin üzerinin çeşitli sanatsal oymalarla bezeli olduğunu fark etmişti. Çeşitli yerlerde en iyi ressamların elinden çıkmışa benzeyen tablo misali boyamalar vardı.
Masaya ulaştıklarında gergince ayakta bekledi. Hades çoktan oturmuş çatalındaki eti ağzına atıyordu.
"Otur." dedi sarışın olanın dikilmesinden rahatsız olup. Seni yemeğe çağırdıysam ayakta yemeni söylemiyorumdur herhalde."
Jimin oturup önüne koyulan hayatında görmediği büyüklükteki tabağa baktı. İçi et ve çeşitli sebzelerle doluydu. Çaprazında da capcanlı meyvelerle dolu bir kase vardı.
Eti kesip bir parça ağzına götürdü. Tapınakta et yemezlerdi. Onlara gelen para, yapının güzelleştirilmesi için harcanırdı ve yemekleri genellikle buğday, pirinç ve nohuttan oluşurdu. Jimin ailesinin evi haricinde et yiyemezdi, ki ailesinin evine son 6 yılda sadece bir kere gidebilmişti. Alışık olmadığı besin boğazından geçerken garip hissedip suya sarıldı. Ancak su sandığı sıvı tatlı ekşi tada sahip başka bir şeydi. Boğazı yanarak yutkunmaya çalıştı ve bardağı yerine bıraktı.
"Ne oluyor? Üç saniyede suratın üç farklı şekle büründü."
"Üzgünüm efendim." Jimin zorlukla konuştu. "Alışık olmadığım şeyler bunlar. Bedenim bile sizinle aynı yemeği yemeye layık olmadığını belirtircesine tepki veriyor."
Taehyung sırıttı. "Ağzın çok güzel laf yapıyor değil mi?" ayaklanıp uzun masa boyunca yürüdü ve sarışının olanın yanına ulaştı. Çenesini kavrayıp yüzünü kaldırdığında çocuğun nefesi kesilmek üzereydi. "Sanki her konuştuğunda o tatlı dilinden ballar damlıyor."
Jimin bu koyu tondaki kısık sesle içinde garip titreme hissetti. Bir kez daha yutkundu ve siyah gözlerin içine baktı.
"Mideni en kaliteli etler ve cennetin meyveleriyle doldurmak istememe neden oluyorsun... tabiii belki başka şeyler de."tekrar sırıttı ancak çocuğun çenesini bıraktı.
Nefesi kesilen sarışın hipnoz olmuş gibi tanrıya bakmaya devam ediyordu. Kelimeleri karnına bir ağrı yollamış, sandalyede kıpırdanmasına neden olmuştu.
"O güzel kıçını oynatmaya devam edersen kendime engel olamayabilirim."
Jimin donup kaldı. "Ö-özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medusa
FantasyEfsanelerde çokça anlatılan yılan saçlı varlığın hikayesi... Jimin Tanrılar katında bile en değersiz halde yaratılmıştı. Bütün ailesinin içinde ölümlü olan sadece oydu Taehyung'un istediği gibi. dillere destan güzelliği ve ışıltısı ise bütün tanrı v...