1.Bölüm: Hastane ve Hayat

45 5 4
                                    

1. Bölüm

"Sevmedi. Sevmediler. Sevilmedim."

Bileğimdeki "SSS" dövmemin anlamı buydu. Sevmedi, Sevmediler, Sevilmedim. Ne garip bir hayat öyle değil mi? İnsanlar ölüyor, sevdiklerini kaybediyor, dünyadan uzaklaşıyorlar. Peki ruhlar, onlar neredeler? İki şey arasında gidip geliyoruz öyle değil mi? Beden ve Ruh. Basit iki kelime. Ama bu ikisi birbirlerini tanımıyor olsalar biz olamazdık. 23 yıllık hayatımda, kendime defalarca söz verdim, hiç kimseyi sevmeyeceksin. Çünkü beni ailem sevmedi, okuldakiler sevmediler, ben hiç sevilmedim. Bu yüzden sevgi nedir bilmiyorum.

Sahi ya, sevgi nedir gerçekten? Ya da böyle bir kavram gerçekte var oldu mu? Bence öyle bir şey yok, çünkü herkesten görmediğim şeyi hayattan nasıl beklerim ki? 23 yıl boyunca sevgiyi hiçbir zaman tatmadım, 4 yaşındayken anne ve babamın, "Harun, bu çocuğa ben bakamam. Yetimhaneye verelim n'olur." "Narin, bende bakamam zaten. Annemgil de bakamazlar, yaşlı insanlar." dediğini duydum ve beni o soğuk yetimhaneye bıraktılar. Bir daha da asla geri dönmediler. Yetimhanedekiler de saçlarım uzun ve güzel diye makası alıp ben uyurken saçlarımı kestiler. Çok zorbalık gördüm ve sesimi asla çıkartmadım. Okuldaki insanlarla arkadaş olmaya çalışırken bile yere ittiler beni. Dizimin üstüne düştüm, sonra düştüm diye dalga geçtiler.

Böyle bir hayat işte.

18 Ocak Perşembe

Kendi evimdeyim. Hiç kimsenin olmadığı bir dünya burası. Şömineyi yaktım ve televizyondan müzik açıp üstümü değiştirip spor kıyafetlerimi giydim. Eldivenlerimi de takıp boks torbasına yumruk atmaya başladım. Her yumruk kulağımda yankılanan bir cümleydi.

Sağ el vuruş

"Senin bu okulda yerin yok, ezik!"

Sol el vuruş

"Annen baban bile istemedi seni, yetimhaneden defolup git!"

Sağ el vuruş

"Ben bu çocuğa bakamam! Yetimhaneye verelim!"

Sol el vuruş

"Sevgisizlikten ve yalnızlıktan geberip gideceksin! Senin bu dünyada yaşatmayacağız!" Son vuruşum da önceliklerine göre daha sertti. Gözlerimden yaş akarken derin bir nefes alıp verdim. Gözlerim ateş püskürür şeklinde yanarken eldivenlerimi çıkarttım. Artık kimseye ihtiyaç duymayacak kadar öfkeliydim, insanlara. İşte şimdi hikayemiz başlıyor.

~Ruhlar ve Sevda~

Ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesinde ilk gün! Dolabımı açtım, beyaz gömleğimi ve deri pantolonumu giyip banyoya ilerledim. Saçımı at kuyruğu yaptım ve yüzüme hafif bir makyaj yaptıktan sonra aşağı indim. Beyaz spor ayakkabımı giyip evden çıktım. Garajdan siyah mat renginde olan arabama bindim. Yüksek bir miktarda kredi çekerek hem arabamı hem evimi satın aldım, aldığım maaşla yavaş yavaş ödeyecektim. Öyle anlaşmıştık. Arabamla birlikte garajdan çıktıktan sonra hastaneye doğru sürdüm 17 dakikalık mesafeden sonra hastanenin önünde durdum.

Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesi

Gergindim, hiç olmadığım kadar. Çantamı alıp arabadan indim ve arabayı kitleyip kapıya doğru ilerledim. Güvenlik önüme geçti. Soru sormadan "Psikoloğum, burada çalışacağım. İsterseniz belgelerimi çıkarayım hepsi çantamda." Orta yaşlı bıyıklı adam bana baktı ve yalan söylediğimi düşünmeyerek kapıyı açtı. Başımı onaylarcasına salladım ve hastaneye doğru ilerledim. Bahçeyi incelediğimde ne yaptıklarını bilmeden gülüp eğlenen insanları görüyordum. Onlara bakıp gülümsedim.

Ve hastaneye giriş yaptım, danışman yardımı ile odama doğru ilerledim. Kapıyı açmadan önce başımı kaldırıp ismime baktım. "Psikolog Lilya Yonca" gülümsedim. Ve kapıyı açıp içeri girdim. Küçük balkonu olan, bembeyaz perdeleri, krem rengi bir masa, masanın üstünde ismimin yazılı olduğu gold renginde cam bir plaket. Masanın arkasında duvarı tamamen kaplayan boş bir kitaplık. Balkona çıkıp dışarıya baktım. Akıl sağlıkları çok iyi olmamasına rağmen birbirleriyle eğlenmeyi biliyorlardı. Ve çok seviyorlardı.

10 dakika sonra kapının tıklanmasıyla balkondan çıkıp masama ilerleyip oturdum. Kapının açılmasıyla başımı kaldırıp kapıya baktım. İçeriye esmer uzun boylu ellerinde dosya olan kadın girdi. "Doktor Hanım, günaydın. Size verilen vakaların dosyaları" dedi ve dosyaları masanın üzerine koydu. Dosyaları incelemeden kadına baktım. "İlk hastamı alabilir miyim?" dedim gülümseyerek. Başını onaylarcasına salladı.

"İlk hastanız, Mengü Çınar." başımı salladım. "Tamam, hadi."

Ve kapıdan uzun boylu, kumral ve renkli gözlü benim yaşlarımda bir erkek  içeriye girdi. Uzun bir süre ona baktım ve ilk hastamı böyle beklemiyordum. Ve bu adamın nesi olabilir ki? Yani nasıl hasta olabilir? Yakışıklı olmak, hasta olmayacağı anlamına gelmiyor, Lilya.

Ruhlar ve SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin