Bölüm: 11

493 37 5
                                    

Başlamadan önce yıldıza basmayı unutma 😁

İyi okumalar
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Keremden

Akşam olmak üzereydi eve gitmem gerekiyordu.

Sevgililerimle vedalaşıp evlerinden ayrıldım.

Evet bundan sonra biz sevgiliydik.

Çok mutluydum yolda pastaneden biraz tatlı aldım Urazla birlikte yeriz diye. Bu aralar hiç konuşmuyoruz.

Geldiğinden beri tuhaf davranıyor sanki beni hiç tanımıyor, yolda gördüğü rastgele bir şahısmışım gibi davranıyor.

Bende herşeyi işe bağlayıp 'çok meşgul o yüzden sana vakit ayıramıyor' diyip kendimi avutuyordum.

Düşünerek sonunda eve geldim.

Bu aralar arabalarda midem çok fena bulanıyordu, o yüzden bir süreliğine yürümeyi tercih ediyorum.

Yanımda anahtarım yoktu mecbur kapıyı çalacaktım,

Zile bastım.

Yaklaşık 10-15 saniye sonra kapı açıldı.

" Hoşgeldin!."

Çok soğuk birazda yüksek ses ile yüzüme bakmadan söylemişti. Artık çok kırıcı olmaya başlamıştı.

Eskiden Uraz kapıyı açtığında sarılırdı, öperdi yanaklarımı şuan ise...

" Hoşbuldum." Çok kısık bir ses tonu ile yanıt verdim. Duyduğundan emin bile değildim.

Yine yüzüme bakmadan yukarı çıktı.

Ama 'Tatlı aldım birlikte yiyelim mi?' diye sormaya cesaret edemedim.

İçimi anlamlandıramadığım bir Yabancılık hissi kaplamaya başlamıştı.

Galiba bundan sonra birlikte yemekte yemeyecektik, çünkü Uraz bana bir tabakta spagetti ve meyve suyu bırakmıştı. Burukça gülümsedim. Değişmişti, hemde çok.

Yemeğimi yiyip tatlıdan biraz alıp salona geçtim. Koca evde bir tek ben varmışım gibi hissediyorum.

Her gece yatmadan 1 yada 2 saat salonda oturur konuşur gülerdik, yada film izlerdik.

Şimdi ise yüzüme bakmıyor.

Elimdeki tatlıyı ağlaya ağlaya yedim.

Kendimi avutma operasyonu yine devreye girdi;

Neden küçücük şeyleri bu kadar abartıyordum,

Belki daralmıştır, yada ben şımarıklıktan yanlış anlamışımdır.

Uzun zamandır ağlamıyordum, bu günlerde zaten yerli yersiz ağlama isteği geliyordu sonunda içimi dökmüştüm.

Duvardaki dijital saate baktım on bir buçuktu. Artık yatmam gerekiyordu 2 haftalık tatil sonunda bitmişti, yarın okul vardı.

Merdivenlerden çıkarken gözüm Uraz'ın odasında takılı kaldı.

Durdum.

Sonra aklıma aşağıda olan tatlı geldi, Koşa koşa gidip tabağa biraz tatlı koydum. Tekrar merdivenlerden çıktım.

Belki tatlı bahanesi ile biraz iletişim kurabilirdim.

Odalarımız karşılıklıydı. Benimki koridorun bir ucunda Uraz'ın odası ise koridorun diğer ucundaydı.

Kapısının önündeydim. Ama bir türlü giremiyordum odaya, Korkuyordum.

Yavaşça elimi kaldırarak kapıyı tıklattım biz asla birbirimizin kapısını çalmadık, Dalardık.

O yabancı hissinden nefret ediyorum.

" Gir."

Odaya çok yavaş ve çekingen adımlarla girdim. Başını bile kaldırmadı. Bilgisayarda birşeye bakıyordu.

" Ne oldu? Niye geldin?!."

Bu soru yeniden kırılmama sebep oldu. Kırdığı bardağı tamir etmeye çalışıyordum ama ben tamir ettikçe kırmaya devam ediyordu.

" Şey sana tatlı getirdim."

" Şuraya bırak!." Şuraya derken sehpayı kastetmişti. Birde işaret parmağı ile göstermişti.

Yine bakmadı, Tabağı sehpaya bıraktım. Bu durum artık canımı fazlası ile sıkmaya başlamıştı. Neden abi kardeş gibi büyüdüğümüz bir evde birbirimize karşı yabancılaştık.

Neden böyle davrandığının sebebini sormalıydım.

Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.

" Neden böyle davranıyorsun?." Sesim kısık çıkmıştı ama Uraz duymuştu.

" Nasıl davranıyormuşum?."

Sonunda başını kaldırıp bana bakmıştı.

Ama bakışları çok soğuktu, sanki düşmanı duruyor karşısında.

" Ne bileyim soğuksun, eskisi gibi değilsin yüzüme bile bakmıyorsun çok değişmişsin."

Yavaştan gözlerim dolmaya başlamıştı.

Yine başını bilgisayara gömdü.

" Soğuk davranmıyorum ve değişmedim uydurma yok öyle birşey!."

Bu kelimeleri beni kıracak bir tonda söylemişti.

" Anlamıyorsun çok kırıcı olmaya başladın tatsızlık çıkmasın diye birşey demedim ama herşeyin bir sınırı var nedeni olma-"

" Sus artık kafa şişirme, başımda zebani gibi durma çık git odamdan işim var!!."

Öyle bir bağırmıştı ki komşuların duyduğuna emindim. Bu sefer çok çok kırılmıştım. Dolan gözlerimdeki yaşlar taşmak üzereydi, konuşmak istiyordum ama boğazımda koca bir yumru oturmuştu.

Ağzımı açamıyordum.

Sonunda yaşlar gözlerimden akmıştı ve Uraz'ın görmesini istemediğim için arkamı dönüp hemen odasından çıktım.

Kapıyıda çok sert kapatmıştım, öfke ile.

Ağlayarak odama girdim, kapıyı kapatıp yere çöktüm.

Tek yaptığım şey ağlamaktı zaten.

Neden hep ben üzülüyorum? Neden hep benim kalbim kırılıyor?

Hemde sevdiklerimin tarafından.

Uraz bana böyle davranacak son kişi bile değildi, yani ben dün geceye kadar öyle düşünüyordum.

Şuan sevgililerimin yanımda olmalarını isterdim. Ama saat neredeyse on iki olacaktı. Zaten yarın okulda birbirimizi görecektik.

Ama bir türlü ağlamam durmak bilmiyordu.

Eğer babam olsaydı döverdi;

' Erkek adam ağlar mı?' diyip döverdi.

Zaten tüm hayatım dövülerek geçti.

Bir acım bitiyor diğeri başlıyordu.

Hala ağlıyordum...

Mal gibi.

Yarın iki tane bölüm atacağım biri normal bölüm olacak diğeri instagram bölümü olacak bu arada yıldıza basmayı unutmayın oylar çok az seviyorum sizi🤍

Gözler Yalan Söylemez (BxBxBxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin