Başlangıç tarihi alalım :)
Yeşilliklerle harmanlanmış bir karanlık ormanda, yıldızların gökyüzünü himâye altına alması muazzam bir görüntü sunarken zifiri karanlık, aydınlığını bulmuştu. Ormanın yeşil harelerinden kaçan Gölge, âdeta bir tilkiye dönüşen ruhu kurnazlık peşine düşmüştü.
Uçsuz bucaksız ormanda koşmaktan daha çok yeşil gözleri ile ona bakan çakalı nasıl ağına düşüreceğini hesaba katabilmiş ve sinsi tavrını takınmıştı. Gökyüzüne müptela olan soğuk hava yıldızların hayranlığı sayesinde genç kızın donmasına sebep olsa da gözlerinde ki donuk ifade onu etkisi altına almıyor, daha çok güçlendiriyordu.
Bedeninde esir kalan ruh, nehirde boğulmamak için cebelleşiyor ve tilkinin vicdansızlığını yüzüne vurmak istiyordu. Boğulmaktan kurtulan ruh, beyaz bir meleği andırıyordu. Ruh, kaçmak kurtulmak istese de bir çıkış yolu bulamamış ve uçurumdan aşağı atlamıştı. Tilkinin gözleri uçurumdan atlayan melek gibi kıza bakarken bir an donukluğu sebepsiz yere gitmiş ve kahverengi gözleri kahvenin en acı tonuna bürünmüştü fakat saliseler içinde donukluk yerini almıştı.
Genç kadında, duygu denilen hacet alınmış ve uçurumun dibinde ki bir kutuya saklanmıştı fakat bu durum kadının umrunda bile değildi.
Çakal artık tilkinin peşine düşmüş, yeşil hareleriyle onu dünyasına hapsetmek istiyordu fakat Gölge acımasızlığını ve kurnazlığını konuşturmak için elinden geleni yapıyordu.
Tilki ulaştığı hedefinde durduğunda çakal da durmuş kahvenin en masum tohumlarını aramaya çalışıyordu fakat neden öyle baktığını bilmiyordu. Yeşil hareleri masumluğun izini ararken geçmişin karanlığı ile karşılaşıyordu. Sebepsiz yere yıkılıyordu.
Genç kız uçuruma doğru yürüdü. Ruhsuz artık ne yapacağını anlamış ve hemen genç kızın yanına koşmuştu. Genç kız artık duygularını gösteriyor ve yeşil hareler onun sinsi ile bakan kahve tonlarını görüyordu. Gözlerinden akan kan, dudaklarına doğru yol alıyordu. Ağlıyordu genç kız, gözleri ne kadar kan aksa da onun şelalesi geçmişin pençelerinde zaten kana bulanmıştı.
Kadın, titreyen ellerini adamın kalbine götürüyor. Adam gülümsüyor. Kurnaz tilki aniden çakalın kalbini çıkartıyor. Kadın adamın kalbini elinde sıkıyor, o an gök gürültüsü her tarafı sarıyor, gökyüzü hakimiyetini kaybediyor, orman sonsuza kadar karanlık kalıyor, uçurumdan düşen adam bir daha dönmemek üzere gidiyor. Kadın adamın kalbini daha çok sıkıyor ve kendini bir ninniye tutsak bırakıyor...
Tilki, kahkaha atıyor ve melodik ses bütün ormanda yankılanıyor.
Arkadan bir ses duyuyor kadın. Havanın bu hale nasıl geldiğini düşünüyor. Bembeyaz elbisesi kana bulanmış bir şekilde dururken üzerine yağan kar taneleri onun lekesini temizlemeye çalışıyor. Kadın gözlerini sesin geldiği tarafa çeviriyor. Onun yaşında masum bakışlar ile bakan kızda kendisini görüyor.
"Sen sebepsin!" diye haykırıyor. Kız karanlığına kavuşuyor. Ruhu yere çakıldığında bunların rüya olmasını istiyor.
Aniden uyanıyor genç kız. Bu kâbusu umursamıyor ve karanlığında alevler içinde yanmaya devam ediyor...
Gölge, karanlığı ile yaktı yeşil harelerini; Ruhsuz, ormanının içine hapsetti masumiyetini yitirmiş tilkisini...
***
Karanlıkta bir mum gibi süzülen genç kız, odaya girdiği anda kasvetli hava gerginliğini daha çok arttırmıştı fakat bunu her zaman olduğu gibi belli etmemeye çalışıyordu. Üstün oyunculuğu sayesinde dışarıdan bakıldığında gayet rahat bir tavır takındığı belli oluyordu. Oda da bulunan siyah tonları karanlığın bir göstergesi olan gölgeyi anımsatıyordu. Tıpkı adı gibi süzülen bir gölge...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sınırı Yok! +18
Dla nastolatków"Ben ! İçimde ki karanlık taraf benim için bir sınır. Masum değilim, sen göremedin, bakmadın. Sen çakaldın, nasıl kandın kurnaz bir tilkiye söylesene Ruhsuz ?!" Diyen genç kız delikanlının göğsüne vurarak bağırıyordu. Kanmaması gerekiyordu. K...