Herhangi birimiz için önemli miydi artık?
Ace düşünüyordu kendi kendine, elindeki düğün davetiyesine bakarken. Davetiye, en yakın arkadaşındandı. Arkadaşıydı fakat, bir yandan da bütün kalbiyle sevdiği o gençti.
Düğüne iki gün vardı ve Los Angeles'ta yapılacaktı. Elinde tuttuğu kağıtta, beyaz taban üzerinde açık mavi desenler vardı. Onun haricinde iki isim yazılıydı.
"Vinsmoke Sanji x Charlotte Pudding"
Dudakları hafifçe büzülürken elindeki davetiyeyi okuyordu tekrar tekrar. Sanji daha önce ona hiç bahsetmemişti Pudding'den. Böylece gitmesi gerekli miydi gerçekten ya da hiç ortalarda bile görünmeyen bir kızla evlenmesi aniden?
Derin bir nefes aldıktan sonra davetiyeyi kenara koyup yatağa oturdu. Sadece, her zaman 'arkadaşça' olsa bile bir şansı olabileceğini düşünmüştü Ace. Sonsuza kadar birlikte kalabileceklerini. Uzandı, sonra tavanı izlemeye başladı öylece.
Güneş batarken, hızla yere düşen yağmur damlalarının sesi yankılanıyordu sessiz odada. Genç adam, parmaklarını gözleri üzerinde gezindiriyordu. Bir müddet tavanı izledikten sonra, aniden mırıldandı.
"Belki biri zorlamıştır... Belki babası..."
Dediklerini tekrar düşündüğünde hemencecik başını kaldırdı yastığından. Elini alnına dayadı, düşündü. Sarışın'ın babası ile olan sorunlarını en iyi Ace biliyordu. Eğer babası bir şey istediyse, onun yerine getirilmemesi neredeyse imkansızdı.
Yataktan kalktı ve yürümeye başladı küçük odanın içinde. Hala geç değildi. Eğer yarın sabah erkenden oraya giderse, biricik arkadaşını zorunlu evliliğinden kurtarabilirdi. Böylece, sonsuza kadar birlikte devam ederlerdi.Geceleyin heyecandan uyuyamadı Ace. Tıpkı bir çocuk gibi bir o yana bir bu yana dönüyordu yatakta.
Düğün sabahı, güneş yavaştan doğuyordu. Fakat henüz hava çok aydınlıktı. Sağanak yağış ise hâla devam ediyordu. Üzerine açık kahve paltosunu aldı, ardından boynuna krem rengi bir atkı bağladı.
O istasyona yürürken, atkının perçemleri süzülüyordu. Ulaştığında, sarı şeritlerin biraz gerisinde durdu. Yaklaşık yarım saat bekledi. Sonrasında ellerini cebinden çıkartıp telefonunu açtı. Sağanak hâla devam ediyordu ve saat Dokuz civarlarıydı.
Birden, megafonlardan bir anons yankılanmaya başladı.
"Sayın yolcularımız, trenlerimiz olumsuz hava şartları nedeniyle ulaşım sorunları yaşamakta. Bir kaç saat içerisinde tekrardan hareket etmeye başlayacaklar."
Anons tekrarlandıkça Ace'in gözleri daha da büyüyordu.
Parmakları, soğuk telefonu daha sıkı kavradı. Düzensiz nefes alışverişleri, havaya beyaz bir buhar bırakıyordu.
Yaklaşık bir saat geçmişti. Ace yüzündeki o soğuk ifadeyle telefonunda göz gezdirmekteydi. Bir kaç insan yerlerinden kalkmaya başladığında başını kaldırdı yavaşça. Bir tren gelmişti. Hangi tren olduğunu bilmiyordu. Ayağa kalktı yavaştan, insanlar trene binerken yakınlarındaki bir gence sordu.
"Hangi tren bu?"
"Los Angeles treni."
Ace hızla trene koşmaya başladı. Kapılar kapanıyordu yavaştan. Nihâyet oraya ulaştığında ise kapılar çoktan kapanmıştı. Yumruğuyla camı tıklattı bir kaç kez. Fakat tren kalkış yapacaktı. Geri adımladığında ise tren Los Angeles'a doğru yol almaya başladı.
Yumruğunu sıkıyordu. Bir sonraki trenin gelmesine iki saatten fazla vardı. İçine hem sinir hem de umutsuzluk hissi yayılıyordu yavaştan. Gerilmeye başlamıştı, sevdiğini sonsuza dek kaybedebilirdi. Biletini cebine sokuşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şarkılar | OneShotS
RandomŞarkılarla bağlantılı bölümler yazıyorum, şarkı önerebilirsiniz. ✮ Kullandığım ve kullanmayı düşündüğüm bazı şarkılar; ✮From the start✮ ✮A man without love ✮Fuyu no Hanashi ✮We Fell in Love in October ✮Mary Jane ✮Haykıracak Nefesim ✮Remembrance✮ ✮D...