Revenge

66 9 58
                                    

Revenge şarkısından ilham alınarak yazılmıştır, okurken dinleyebilirsiniz.
(Dinlemenizi tavsiye ederim)

.
.
.

Hastane yatağında oturuyordu Sarışın. Mavi gözleri doktorun yüzüne bakıyordu onu dinlerken. Yatağın yanındaki duvara yaslanan erkek arkadaşı da bütün dikkatini doktora vermişti. Doktor dudaklarını araladı, elindeki bir kaş sayfalık sonuçları Sarışın'a uzatırken.

"Annenizin hamileliğinde aldığı bazı ilaçlar sağlığınız üzerinde neredeyse kalıcı bir hasar bırakmış. İlaçların içerisindeki bir madde bağışıklık sisteminizi yavaş yavaş bitiriyor. Tedavisi hakkında bir sonuca ulaşamadım, yine de var gücümüzle deneyeceğimizden emin olabilirsiniz. Fakat ne yazık ki tedavi işe yaramazsa bünyenizde bulunan o madde yavaş yavaş öldürecek..."

Sarışın gözlerini eline tutuşturulan kağıtlara çevirdiğinde Zoro'nun parmakları avuç içine geçiyordu.
Doktorun söyledikleri yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı. Eve gittiklerinde bile aynı etki devam ediyordu.

Koltukta otururken sonuçları inceliyordu Zoro bir yandan da o maddeyi araştırırken. Biri arkasından boynuna sarıldığında o henüz tepki bile veremeden bir ses duydu.

"Bütün gün gergindin. Neden az rahatlamıyorsun? Ölümcül bir şey felan değil."

Zoro burnunun üst tarafını parmakları arasında sıkıştırdı konuşmaya başlamadan önce.

"Doktor... Ölebileceğini söyledi... Nasıl rahat olabilirim ki?"

Sarışın sevdiğinin saçlarına ufak bir öpücük kondurdu, sonra dudaklarını araladı.

"Doktorlar her zaman en kötüsünü düşünür. Ben iyiyim, sen de iyisin. Endişelenecek bir şey yok."

"Ben..."

Zoro tam konuşacakken Sanji susturmuştu onu sözleriyle. Cılız parmakları yeşil saçlar arasında geziniyordu.

"İtiraz istemiyorum. Bu asık suratı daha fazla görürsem kâhrımdan öleceğim. Şimdi sadece bunları kenara koyacaksın ve getireceğim keki yiyeceğiz."

Sarışın, Zoro'nun elindeki kağıtları çekiştirip koltuğa koydu arkasını çevirerek. Sonrasında odadan çıkıp mutfağa yöneldi. Zoro hâla endişeliydi elbette.

Gece, yatak odasını hafif bir sigara kokusuyla karışmış manolya kokusu kaplamıştı. Açık pencereden gelen rüzgar Zoro'nun tenine dokunuyordu. Yeşil saçlı gencin bir eli uyuyan oğlanın yanağındaydı. Orayı okşuyordu hafiften. Doktorun söyledikleri aklında dönüp durdukça
zihni bulanıyor, dudakları büzülüyordu. En sonunda bir kaç damla gözyaşı yanaklarından süzüldüğünde dişlerini sıktı. Elini Sanji'nin yanağından çekip arkasını döndü. Kollarını göğsünde kavuşturdu; parmakları tenine gömülmüş, orayı sımsıkı kavramıştı.
Onu kaybetme korkusu bütün kalbini sarmıştı. Onu kaybetmek istemiyordu. Sanji'yi kaybetmek istemiyordu.

Günler günleri, haftalar haftaları kovalar olmuştu. Sarışın her hafta bir kez kontrole gidiyor, üç beş ilaç kullanıyordu. Durumu gayet iyiydi, artık Zoro da fazla dertlenmiyordu bunun üzerine. İçten içe onu yiyip bitiren korku bir yerlere gömülmüştü.
Artık her şey eskisi gibiydi, öyle ilerliyordu en azından.

Bir akşam yeşil saçlı genç koltuğa uzanmış, uyukluyordu. Mutfaktan gelen sesle birlikte açıldı gözleri. Başta sorgulamadı, sonrasında hemencecik doğruldu. Adımlarını oraya yöneltti. Sarı saçlı oğlan dizlerinin üstüne çökmüş yerde duruyordu. Parmakları tezgahı kavramıştı. Zoro yanına adımladı.

"Düştün mü?"

"Sanırım."

Zoro elini uzattığında kavradı o eli. Kendini ayakları üzerine çekti. Sevgilisi aniden onu kendine çektiğinde belinde bir çift el hissetmişti.

Şarkılar | OneShotSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin