"Çaresizlik, ölüm meleğini andıran
güzel bir bedene yerleşerek
karşıma çıkmıştı."Yazardan
Ve işte düğün günü de gelmişti, o gün sarayda neşeli bir telaş hüküm sürmekteydi imparatorun emri ile saraydaki hizmetliler düğün hazırlıkları ile meşkuldü. Prenses Na-ri ise o gün odasından hiç çıkmamıştı, mutsuz ve üzgündü.
Eshin: Hadi prensesim artık sizi hazırlamamız gerek. Listede önce gül suyu ile banyo yapmanız gerektiği yazıyor, saray kadınları sizi bunun için hazırlayacaklar.
Na-ri: Annem bir de utanmadan liste mi yapmış?
Eshin bu soruya sessiz kalmıştı, her ne kadar Na-ri'ye karşı olan tavırılarının doğru olmadığını düşünse de imparatoriçe'nin emrine yorum yapmak haddi değildi.
Na-ri: Bugün dolunay var. Mutlaka Mavi Ay koyuna gitmem gerek, nasıl yapacağız?
Eshin: Bu sefer benim bile hiçbir fikrim yok. Bugün bütün gözler üzerinizde olacak çıkmanız mümkün değil.
Na-ri: Yeter artık! Bu kadarı da fazla. Ne olacaksa olsun ben artık cidden çok sıkıldım.
Eshin: Na-ri bekle! P-prensesim bakın bu hiç iyi bir fikir değil, canından olursun! Prenses Na-ri!!
Na-ri: Umrumda bile değil, kalan ömrümü kuş gibi kafeste geçirmektense ölürüm daha iyi.
Odasından çıkarak imparatoriçenin has odasına koşmuştu. Bir hışımla odaya giren genç prenses hazırlanan kraliçeye baktı. Yaklaşık 7 kişilik saray hanımı kraliçeyi düğün için süslüyordu. Na-ri'nin odayı basmasıyla birlikte kraliçe'nin öfkeli bakışlarının onu bulması çok da zor olmamıştı. Saray hanımları odayı boşalttıktan sonra Kraliçe bakışlarının aksine, asaletini ve sakinliğini koruyarak konuşmaya başladı.
Kraliçe: Bu ne küstahlık?! Kraliçenin Has odasına nasıl böyle arz edersiniz?! Ayrıca bugün senin günün, neden hala hazır değilsin?
Na-ri: Siz hala nasıl bu şekilde konuşa biliyorsunuz kraliçem?! Mutlu günmmüş, hah!! Bir anne olarak yüzüme baktığınız anda benim mutlu olmadığımı anında almanız gerekir sizin!!! Ahh doğru ya ama bakamıyorsunuz değil mi?
Kraliçe: Kimse sana fikrini sormadı prenses! İmparator'un emri bu!! Benim yapacak bir şeyim yok.
Na-ri: (Minik bir kahkaha atar) Hiç güleceğim yoktu gerçekten. Yapacak bir şeyiniz yok mu? Hayır, hayır Kraliçem yapacak bir şeyiniz SİZ İSTEMEDİĞİNİZ için yok!!! Bir kere ya, sadece bir kere hayatımda bir kere olsun! Kendimi bildim bileli bir kez olsun gözümün içine bakıp da okşadın mı beni?!! Bir kere olsun anne şefkati gösterdin mi bana?!! Sanki bir başkasının çocuğuymuşum gibi davrandın! ucubeymişim gibi!! utancınmışım gibi!!!
Kraliçe susmuştu. Oturduğu yerden yavaşça kalkıp yavaş adımlarla prensesin karşısına dikildi.
İlk kez, 22 Senede ilk kez kızının gözlerinin içine bakmıştı. Prenses özlem dolu bakışlarla baktı annesinin gözlerine. Gerçekten de bu kadar güzel miydi gözleri? Aynı kendisininki gibi ela rengiydi demek gözlerini annesinden almıştı. Bu düşünceler yüzünü güldürse de annesinin söylediği sözler kısa zamanda silmişti gülümsemesini.Kraliçe: Evet. Evet haklısın, sen benim utancımsın, pişmanlığım, mahçubiyetimsin veliaht prensten, gururumdan sonra gelen lanet gibisin sen! 23 Sene önceydi. Seni dünyaya getirdiğim gün kız olduğunu öğrendiğim de ölmeni istedim!! Yok olmanı istedim! Neden kralımız kız çocuklarını sevmez bilir misin prenses? Çünkü lanetliler, kraliyet soyundan dünyaya gelen her kız çocuğu lanetli. 30 senedir süregelen lanet bu.
Ben emindim ama, ilk çocuğum erkek olduğu için senin de erkek olduğunu sandım çok mutluydum. Kralımız yani senin büyük deden sağdı o zamanlar Goryeo'yu kurduğunda tahta amcanızı geçirmek istemişti. Ama amcanız bir suikaste kurban gidince taht kralımıza kaldı. Ama yine de kralımız inatçıydı babana tahtı sadece bir şart karşılığında verecekti, o şart da senin canındı. Tuhaftır ki o sana en çok değer veren kişiydi, senin özel olduğunu düşünürdü.