👑👑👑
👑👑👑
Aşk acısı zordu, depresyon kötü. Ancak minik bebeği Mimi'nin yokluğu hepsinden daha dayanılmazdı Kyungsoo için. Onun tatlı yuvarlak yüzüne, yeni yeni uzun cümleler kurmaya çalıştığı acemi Korecesi ile sevimlilikler yapmasına ve paytak koşuşu ile evin içindeki en büyük neşe kaynağı oluşuna öyle alışıktı ki yokluğu hayatını anlamsız kılıyordu. Onu doğurduğu için pişman olmamıştı hiç. Anne yüreği böyle bir şey olmalıydı. Bebeğinin güvende ve emin ellerde olduğunu bilmesine rağmen endişeli hissetmeye engel olamıyor, onu her saniye özlüyordu.
İşine odaklanmaya çalışırken karmakarışık duygular içindeydi. Rüzgâr çanının sesini duyduğu her defasında Jongin'in geldiğini umarak hayal kırıklığına uğruyordu. Gelse ne yapacağını da bilmiyordu ya. Zaten ne yaparsa yapsın değişen bir durum olmayacaktı. Eski sevgilisini düşünmeyi bıraktığı an, bu kez de kızının özlemi bu kez yüreğini yaralıyordu. Baekhyun'un annesini birkaç kez arayıp Mimi ile görüntülü konuşmuştu. Kadıncağızı rahatsız etmek istemediği için daha çok aramamak adına kendini tutuyordu fakat bu çok zordu. Gerçekten zor.
Eve döndüğünde boş ve ışıkları kapalı bir giriş karşıladı Kyungsoo'yu. Baekhyun'un bir yerlere fırlattığı çoraplarını aradı gözleri, istemsizce. Kongrede olmasaydı muhtemelen çoraplarını bir yere fırlattığı gibi Netflix'te yabancı dizi izlemeye koşmuş olurdu şu an. Koca cam kâseye doldurduğu patlamış mısırların ortalığa saçıldığı korkunç sahneyi hatırlayıp güldü. Yokluğunda bunları bile özlüyor oluşu manidardı doğrusu.
Rahatsız etmiyor olmayı umarak aradı ev arkadaşını. Kongreye gideli bir gün olmuştu sadece. Baekhyun ona heyecanlı sesiyle felâket şeyler olduğundan ve dönünce hepsini anlatacağından bahsederken, Kyungsoo onun çoktan başını belaya soktuğunu anlayıp iç çekti. Başını daha fazla belaya sokmamak için dikkatli olmasını tembihleyip telefonu kapattıktan sonra biraz kitap okudu ve uyuyana kadar Mimi'nin fotoğraflarına baktı. Zamanın yalnızken akmamak gibi kötü bir huyu vardı.
Sonraki birkaç gün hızlıca geçmişti çünkü dükkân başını bile kaşıyamayacak kadar yoğundu. Evlilik mevsimi gelmişti ve insanlar sürekli birbirine çiçek alıyordu. Sertleşen omuzlarına birkaç dakika boyunca beceriksizce masaj yaptıktan sonra Mimi ile konuşmak için Baekhyun'un annesini aradı. Bebeği kreşten dönmüş olmalıydı çoktan.
Telefonu açan yaşlı kadın telaşlı bir sesle tam da onu aramak üzere olduğunu ve Mimi'nin dönmediğini söyleyince, Kyungsoo içini dolduran korku ile kasıldı.
"Sen mi aldın Mimi'yi kreşten yoksa?"
"Tanrım! Hayır. Bugün de sizin evinize gelecekti. Bu saate dönmüş olmalıydı."