7

393 41 144
                                    

Bu bölümü 2 kere yazdım. Şu anki içime daha çok sindi ve daha uzun oldu. Diğeri kısa ve neyse bir şey derdim ama demeyeceğim.

Bir de bir başka konudan söz etmek istiyorum. Diğer kitaplarada buna da olan aynı şey. Ben bu kadar yoğunluk arasında bölüm yazmaya çalışıyorum ve sizden de bir karşılık almak istiyorum. Yorumların azlığı bazen hiç gelmemesi beni çok mutsuz ediyor. Bir iki yorum gerçekten fazla bir şey değil.

Sizlerden sadece emeğime karşılık yorum istiyorum. Lütfen yorum yapın. Normalde sınır koymazdım ama artık koyuyorum. Sınırları o kadar üst seviye de tutumuyorum. Lütfen ama lütfen yorum yapın. Buna şu an sınır koymayacağım buna ne kadar çok yorum yaparsanız benim yazma hevesim daha çok oluyor. Yani şu andan itibaren bölümlerin gelme sıklığı size ve yorumlarınıza bağlı. Bu kadar uzun bir bölüme 3 veyaz benzeri gibi bir yorum sayısı gelirse cidden taslakları atmayacağım. Emek gösteriyorum ve emeğime karşılık yorumlarınızı bekliyorum.       

GÜNCELLEME: Sevgili okuyucular 7 kişi oy vermiş ve bir tane bile yorum yok bu gerçekten artık biraz saygısızlık gibi oluyor. Bu kadar kelimeye 0 yorum gerçekten olmuyor. Sanırım bir süre ara vereceğim çünkü bende bir şeylerin karşılığını almak istiyorum artık. Yorum olmadan bölüm atmam resmen enayilik ve bende enayi olmayacağım ne zaman canım isterse o zaman bölüm atacağım.

Bol bol oy ve yorum bekliyorum ⭐️💬

Fok balığı sunar... 🍿

●●●

Jungkook’un kavgasından bu yana 4 gün geçmişti. Yaraları her geçen gün daha iyi bir hale geliyordu. Morlukları yeşilimsi bir renge dönmüş, yaraları kabuk bağlamıştı. 

Zaman zaman yaralarına pansumanı ben yapıyordum. Sanırım yaralı olduğu için ona karşı daha iyimser davranıyordum. Yardım etme isteği geliyordu. 

Sohee bazı zamanlar eve gelip gidiyordu. Jungkook’u kontrol edip bir 30 dakika oturduktan sonra kalkıp gidiyordu. Bende bu sırada ya odamda ya mutfakta ya da salonda sinirlenmekle meşgul oluyordum. Sinirlenme sebebim tabi ki Sohee’ydi. Jungkook’u hastane de bırakıp gitmesi benim ona karşı sinirlenmeme neden olmuştu. Sanki çok umrumdaymış gibi bir de gelip kontrol ediyordu. Aklın o kadar sevgilinde kalacaksa bana emanet etmeseydin diyordum içimden. Gitme nedeni ne olursa olsun sevdiği adamı bırakıp gitmesi bana mantıklı gelmiyordu. En azından ben böyle yapardım. Benim sevdiğim bir adam böyle bir durumda olsa ona elimden gelenin en iyisi şeklinde bakardım. Yaralarına pansuman yapar, yemeğini yedirir, yanında uyur ve o uyurken saçlarını severdim. Benim sevgi anlayışım ve sevgi gösterme anlayışım buydu. 

Ne kadar haddim değil bilemem ama Sohee’yi bu konuda affetmiyordum. Onun Jungkook’u ilk ziyarete geldiği gün odamdan kavga seslerini duymuştum. Merak etsem de çıkmamış yatağımda oturup telefonumla ilgilenmeye devam etmiştim. Onların seslerini merak edip odasına gitmenin sonunu hepimiz biliyorduk. Bİr daha aynı görüntüyü görmeye meraklı değildim. Yine de o kızın bu eve gidip gelmesi beni sinirlendiriyordu. 

Jungkook’a bu konu hakkında bir şey dememiştim. Ona bu konu hakkında bir şey demeye kendimde hak bulamadığım için sessiz kalmakla yetindim. Ama içten içe ona bunu söylemek istiyordum. Umrumda değildi bana neler diyeceği. Zamanı geldiğinde bunu söyleyeceğimi beni tanıyanlar elbet bilirdi. Bu benim içimde asla kalmayacaktı. Kafamda düşünüp beni sinirlendirdiğinde ya da bana karşı bir hareket yaparsa söylerdim. 

Jungkook’un kavga etmesinden sadece 3 kişinin haberi vardı. Yani benim bildiğim. Ailemize söylememiştik. İkimizde biliyorduk ki onlara söyleseydik bize nutuk çekeceklerdi. Daha sonra merak edip tatillerini yarıda kesip gelmek isteyeceklerdi. İki durumu da istemediğimiz için kimse söylemedi. 1 ay önceden gelmelerini istemezdik. 

We Are Not Brothers-TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin