2. Bölüm: Kurtulma Çabası

12 5 7
                                    

Rabia'nın anlatımıyla

Kilitli kaldığım kızlar tuvaletinde, kapıya yaslanmış oturuyordum. Telefonumun da şarjı bitmişti zaten. Kafayı yiyeceğim ya! Biri bize şaka -eşek şakası- yapıyorsa gerçekten hiç komik değil.
Arkama yaslanırken Ayla'nın falan gelmesini bekliyordum ama gelmiyordu. Gerçekten, hiç mi merak etmemişti? 15 dakika olmuştu onun yanından ayrılalı.
Acaba Burak gelmiş miydi? Belki de Ayla'yla birlikte beni bırakıp gitmişlerdir. Tamam, beni bırakıp gitmemişlerdir ama hala kimse gelmemişti. Ayla da dahil...

Ayla'nın anlatımıyla

Kapı açılınca... İşte bu! Burak!
"Burak!" diye küçük bir sevinç çığlığı attım. Burak'a doğru koştum ve kendimi tutamayıp sarıldım.
"Tamam, korkma bu kadar, korkak!"
"Ya ben senin gelmene seviniyorum, sen gelmiş bana korkak diyorsun!" diyerek geri çekildim.
"Tamam, geldim işte. Hadi Rabia'ya bakalım."
Tam kapıya doğru dönüp gideceğiz derken aniden kapı tekrar kapanıp kilitlendi. Burak kendini tutamayıp bir küfür savurdu.
"Hass*ktir!"
Evet, bu bir şaka olmalı. Rabia bize şaka yapıyor olmalı. Değil mi?
"Yine mi ya! Tamam Rabia yeter bu kadar şaka. Lütfen."
"Ayla gel, oturup beklemekten başka çaremiz yok..."
"Ama bu şaka! Değil mi? Rabia hiç komik değil! Gerçekten!"
"Ayla, tamam, korkma. Sakin ol." Burak hafifçe kolumdan tutup beni sıraya oturttu.
"Böyle beklemek istemiyorum. Burada kalmak istemiyorum."
Burak sinir bozucu bir ifadeyle "Tamam, sen git o zaman. Ben çok istiyorum burada kalmak." deyince oflayarak tekrar kollarımla başımı sıraya koydum.
"Ayla başka bir çaremiz varsa söyle de bilelim yani." diye cırladı tekrar.
_Ne uzatıp duruyo'n canım arkadaşım?_
"Burak! Tamam! Gelme üstüme."
"Uyuyacağım ben." diyerek yanıma oturdu ve o da benim gibi kollarını ve başını sıraya koydu.
Kaşlarımı yukarı kaldırarak "Ne? Burada mı? Burada mahsur kaldık ve uyuyacak mısın Burak?!" dedim.
"Evet." Sinirden hafifçe güldüm.
"Burak. Cidddi misin?"
"Evet."
"Hadi ama! Sinirden delirtecek misin beni!?"
"Evet."
"Her şeye evet demek zorunda mısın?"
"Evet."
_Ben bunu döverim._
"Burak!"
"Ne var Ayla? Saat zaten 12 sayılır. Buradan çıkamayacağız. Çok uykum var zaten. Hadi iyi geceler." Hiçbir şey demedim. Benim de uykum vardı ama Burak gibi saçma sapan bir karar alıp, bu halde uyumayacaktım.
5-6 dakika sonra telefonum çalmaya başladı. Evet, biri varlığımızı hatırlamış olmalıydı. Annemler bile aramamıştı! Gerçi onlardan beni merak etmelerini beklemiyordum. Şimdiye kadar hiçbir zaman umurlarında olmamıştım zaten.
Arayan kişiye baktığımda "Özel Numara" yazısını gördüm.
"Burak" diye seslendim ama gerçekten uyumuştu. Tekrar "Burak" diye seslenip kolunu dürttüm ama yine uyanmamıştı.
Şimdi bunu açacak mıyım? Açmasam nasıl olur?
Telefonu açıp kulağıma koydum.
"Alo?" Karşıdan hiç ses gelmedi.
"Alo? Kimsiniz?" Hala cevap yoktu. Sadece nefes alış veriş. Karşıda biri beni dinliyordu ama asla cevap vermiyordu. Telefon birden kapandı. Artık korkmuyordum. Çok korkuyordum!
"Burak! Burak!"
"Hığh?" Uyku sersemliğiyle mırıldanmıştı ve beni anlayacağını sanmıyordum.
"Burak, hadi uyan. Burak! Hadi."
"Hığh? Ayla, Rabia'yı nereden buldun?" Hala uyku sersemliğiyle mırıldanıyordu...
"Ne Rabiası Burak? Kalk hadi, kalk!"
"Ha? Ayla?" Sonunda gözlerini yavaş yavaş açmayı becermişti.
"Burak uyan ya. Çok sıkıldım."
"Bunun için mi uyandırdın beni?"
"Biri aradı."
"Kim?"
"Bilmiyorum. Özel numara." Başını sıradan kaldırıp meraklı gözlerle bana baktı.
"Ee?"
"Açtım. Konuşmadı, sadece beni dinledi."
"Kim aradı şimdi ya? Bir de bununla mı uğraşacağız?"
"Sonra yüzüme kapattı. Bu kadar."
"Ee?"
"Ne? Bir şey demeyecek misin?"
"Ne deyim?"
"Burak, uyuma. U-yu-ma. Tamam mı?"
"Neden?! Uykum var diyorum, anlamıyor musun?"
"Şu halde de uyumazsın ya!"
"Uyurum." Tekrar başını sıraya koydu.
"Burak!" Başını sıradan kaldırdı.
"Ya rahatça uyuyamayacak mıyım ben?" diye sitem etti.
"Ben olduğum sürece hayır."
"Of be kızım!" Dirseğini sıraya koyup çenesini eline yasladı. Ben öylece oturuyordum.
5 dakika sonra bir şarkı mırıldanmaya başladım. Aklıma takılmıştı işte.
"Yalnız kaldı, prens ve prenses..."
"Prens ve prenses mi? Yalnız mı kaldı?"
"Evet?"
"Yalnız kaldık ve o halde ben prens oluyorum. Sen de-"
Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
"Burak, şarkı işte."
"Hı hı. Şarkı." dedikten sonra sinsice gülümsedi. Bu sefer gözlerimi devirdim. Az kalsın beynimi görüyordum ama.
"Ben uyuyorum artık. Daha fazla dayanamayacağım." dedi uykucu.
"Burak ya!"
"Sana da iyi geceler."
Yaklaşık 10 dakika sonra da bir ses duydum. Hani "tak-tak" olur ya. Ondan.
"Burak, kalk. Korkuyorum." Evet, yine uyumuştu dediğini yapıp. Ve uyanmıyordu.
Sonra bir kapı kilidi sesi duydum. Bu sanırım bir milyonuncu kez oluyordu.
Korkarak Burak'ı uyandırmaya çalıştım. Uyku hapı mı içirmişlerdi bu çocuğa?!
Korkarak kapıya doğru ilerledim. Gözlerimi hafifçe kısarak kapıyı yavaşça açtım. Evet! Evet! Evet! Kapı açıldı! Buradan çıkabileceğiz! Şimdi gidip Burak'ı uyandırmaya çalışsam kapı tekrar kapanabilrdi. Burak'ı da burada bırakamazdım ama.
Kapının önünde dikilirken, bir anda birisi ağzımı kapattı! Beni çekti ama görüşüm bulanıklaşmıştı. Piksel olan ve bulanık olan bir şeylerden başka hiçbir şey göremiyordum. Bilincimi hissetmemeye başlamıştım.

3 saat sonra, 03:46
Rabia'nın anlatımıyla

Gözlerimi zar zor açarken uyuyakaldığımı anladım. Her yerim uyuşmuş, belim yanım ağrımıştı. Etrafıma göz gezdirdim ve hala kızlar tuvaletinde, bir aynanın önünde, yerdeydim. Kolumdaki saate baktığımda gecenin 03:46'sı olduğunu gördüm. Ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Saçlarım dağılmış, üstüm basım kirlenmiş ve darmadağın olmuştu.
Bir umutla telefonumu açmayı denedim ama açılmadı. Okul sabah, saat beş buçukta açıldığı için bir buçuk saat falan kalmıştı. Bir buçuk saat sonra şuradan kurtulacaktım! Oturup beklemekten ya da uyumaktan başka yapacak bi' şeyim yoktu. Tekrar kapıya yaslandım ve beklemeye başladım. Uyusa mıydım? Uyusam belim yanımın ağrımasından başka bir sorun olmazdı. Ama burası da çok pisti! Burada uyumak berbattı! Sanırım bekleyecektim...

Burak'ın anlatımıyla

Gözlerimi açtığımda hala sınıftaydım. Bir türlü buradan kurtulamamıştık! Okulun açılmasını bekleyecektik mecbur.
"Ayla? Güna-" derken sözüm yarıda kesildi. "Ayla?" Yanıma baktığımda Ayla'yı görememiştim. Sınıfta değildi! Neredeydi bu kız şimdi? Beni bırakıp gitmiş miydi yani? Beni burada bırakmıştı. Aferin ona. Kalkıp sınıfın kapısına doğru gittim. O buradan çıkabildiyse, kapı kilitli değil demektir. Kapıyı açtığımda yanılmamıştım. Etrafa baktım ve... Bir dakika! Bu Ayla'nın telefonu değil mi? Sınıfın bir iki metre ilerisinde, yerde Ayla'nın telefonu vardı! Bu ne demek oluyor şimdi?!
Telefonu elime alıp kontrol ettim. Şarjı %10 kalmıştı sadece. Telefonu cebime atıp Ayla'yı bulmak için diğer sınıflara baktım. Yoktu. Son çare kızlar tuvaletine bakacaktım. İçeri girmeyebilirdim ama kapının önünden seslenebilirdim. Hemen kızlar tuvaletine doğru gittim. Kapının önüne geldiğimde kapı kapalıydı.
"Ayla! Ayla orada mısın?"
"Burak! Burak benim, Rabia!" Rabia'nın sesini duymayı beklemiyordum. Tabii ya, o da tuvalette kilitli kalmıştı.
"Rabia? İyi misin?"
"Eh, burası iğrenç. Buradan nasıl çıkacağım?"
"Bekle, bende anahtarlar var. Ayla'nın olduğu sınıfın kapısını da böyle açtım zaten."
"Tamam, hadi çıkart beni. Hem okulun kapılarını açan anahtarlar sende ne arıyor?"
"Boşver onu ya."
"Çaldınız mı be?!"
"Şu an konumuz bu değil. Hadi açıyorum kapıyı." Kapıyı açtığımda Rabia kollarını boynuma sardı. Ne yapacağım ben bunlarla? Hepsi de korkak işte.
"Tamam kızım, geldim işte. Korkak!"
"Of Burak!" deyip geri çekildi.
"Ayla nerede? Onu bulup kurtarmadın mı?" diye sordu.
"Gidip onu da çıkarttım ama bu sefer de biz kilitli kaldık orada. Benim uykum vardı, uyuyup uyanınca Ayla'yı göremedim. Kapı da kilitli değildi uyandığımda. Yani bizi bırakıp gitmiş."
"Ne? Bizi bırakıp gitmiş mi? Ayla yapmaz öyle bi' kere!"
"Hah, bir de telefonunu buldum yerde." diyerek cebimden Ayla'nın telefonunu çıkarıp gösterdim.
"Telefonu mu!? Burak, kız neden telefonunu bıraksın giderken?! O telefonunu yanından ayırmaz ki! Hem bizi de bırakıp gitmez. Yani... Başına bi' şey gelmiş olmalı."
"N'olmuş olabilir?"
"Bilmiyorum..." Ayla başının çaresine bakamaz mı ya? Eve gitmek istiyorum artık!

Ayla'nın anlatımıyla

Şiddetli bir baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda etrafa bakındım. Kapkaranlık bir odadaydım. Ortada, bir sandalyede oturuyordum. Hızlıca telefonumun fenerini açmak için elimi cebime daldırdığımda telefonum yoktu. Diğer ceplerimi de kontrol ettim ama yoktu. Yoktu, yoktu, yoktu! Neredeydim şimdi? Burak neredeydi? Beni kim buraya getirdi?! N'apacağım şimdi? Böylece oturacak mıyım? Aklımda daha birçok soru vardı ama cevap yoktu!
Ayağa kalkıp etrafı gezindim. Karanlık olduğu için pek göremiyordum ama küçük bir odaydı. Kapısını bulmaya çalışayım derken bir şeye çarptım. Evet, bu kapı olmalıydı. Elimi önüme doğru uzattığımda kapının kulpunu bulmayı başarmıştım. Şaşırtıcı bir şekilde kilitli değildi. Kapıyı açtığımda etrafın aydınlık olduğunu farkettim. Ne? Bir dakika, okuldaydım! Evet, okuldayım! Bulunduğum yerden çıktım ve koşarak ilk başta kilitli kaldığımız sınıfa doğru gittim. Kapıyı açtım ama Burak yoktu. Diğer katlara ve sınıflara da baktım ama yoktu! Arkamdan bir fısıltı sesi duydum. Biri bana şaka yapıyorsa onun sesiydi ve sadece kendisi değildi. Ama kim bu kadar abartırdı ki bir şakayı?! Sanırım Rabia. Ama Rabia'nın bu kadar şey yapacağını sanmıyorum. Hem de bana.

Şaka mı Kâbus mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin