05

34 4 0
                                    

Sabah uyandığımda kendi odamda değildim. Bir başkasının odasında da değildim. Sanki tesisin en üstündeydim. Çünkü yer bana çok uzaktı. Ne! Tesisin çatısına mı çıktım ben! Kendime gelince eğitmenlerin ve ekibin bağırışlarını duydum. Alaz yanımda elini açmıştı ve ismimi bağırıyordu. Aşağı bakmak için kafamı çevirdiğimde sendeleyip yere düşmeye başladım. Düşmemle birlikte alaz beni kolumdan tutmuştu. Ama sorun şu ki, Alaz balkondan sarkıyordu.
"Alaz! B-ben çok korkuyorum! " diye bağırdım.
"Biliyorum Eylül lanet olsun ki biliyorum! "
Balkondakiler Alaz'ın kolunu tutmuş düşmemesi için çabalıyorlardı. Alaz elini balkonun parmaklıklarının arasından geçirdi ve çekmeye başladı. Evet bu çok zordu ama eğitmenlerin verdiği desteklerle yukarı tırmanmıştı. Beni de yukarı çekip yere oturdu. Aynı şekilde bende yere oturdum. Göz yaşlarımı silip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Kendimi toparlayınca başımı ellerimin arasına aldım ve aklıma gelen ilk soruyu sordum.
"Beni neden kurtardınız? "
"Eğer çaylağım böyle bir nedenle ölürse ben ölmüşüm demektir Eylül. "
"Uyurgezer olduğumu biliyor muydunuz? "
"Biliyordum Eylül, güvenliğimiz Ahmet seni görmüş ve hemen bize haber verdi. Ama.. "
"Ama ne? "
"Nasıl çatıya çıktın? "
"Küçükken bir çöplüğün yanında uyuduğumda hafızama kazırdım, karşısındaki binalara dükkanlara bakardım, bir gün başka bir yerde uyanınca anladım uyurgezer olduğumu. Yani benim yapabiliceklerimin sınırı yok. "
Eğitmenler ve ekibim bizi izliyordu. Aniden Alaz herkesi şoka sokucak bir cevap verdi.
"Zorsun Eylül, ulaşamayacağım kadar zor. "
Herkes şaşırmıştı, bende dahil. Susarak dikkat çekiyordum. Cevap vermem gerekiyordu. Ama o cevabı bir türlü veremedim. Aklıma aniden beni taciz eden adamın gözleri geldi. Bu lanet adam durup durup niye aklıma geliyor! Evet aklımdan gitmiyordu. Deniyordum ama olmuyordu. Ayağa kalkıp balkonun en köşesine oturdum ama o adamın gözleri zihnimden silinmiyordu.
"Yeter artık! Rahat bırak beni! "
Sözlerim o pis tacizciyeydi. Çok garipti ama o adam sanki yakınımdaydı. Eğitmenler değildi. Sanki bahçedeydi. Ayağa kalkıp Alaz'ın yanına gittim kulağına eğilip konuşmaya başladım.
"Beni taciz eden adamı bahçedeymiş gibi hissediyorum gidip onunla yüzleşmem gerek yoksa bu bende hep yara kalıcak. " Alaz kafasını sallayıp ayağa kalktı. O buz gibi olan sesi çıkmıştı.
"Bahçeye iniyoruz. "
Bahçeye indikten sonra fark ettim. Fikirlerimde yanılmamıştım. O adam buradaydı. Çetin. Gözlerim siyahlaşıyor ona olan sinirim artıyordu.
Diğerlerinin bir adım önüne çıkıp gözlerine baktım. Beni hatırlamamıştı.
"Beni hatırlamadın mı Çetin? "
"Kimsin? " evet hatırlamıyordu hayatını bitirdiği kızı hatırlamıyordu. Bağırarak o gün ki kurduğu cümleleri söyledim.
"Hadi bağırsana kimse duymaz seni burada! Müdire anne yardım etmez sana! "Çetin beni hatırlamıştı. Gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Sen o kız mısın? "
"Evet o kızım! Hayatını 13 yaşında mahvettiğin o kız benim işte! Hadi ne duruyosun denesene bi daha! "
Çetin kendine gelmeye çalışıyordu. Bu kadar üzüleceğini düşünmemiştim ve evet üzülmemişti yalandı.
"Hayatın gibi üzüntün de yalan Çetin! Sarhoş değildin! Bilincin yerindeydi beni taciz edecek kadar yerindeydi! "
Buket bu duydukları sonrasın dayanamayıp Çetin'e yumruğu geçirdi. Bende bunu bekliyordum. Hemen üstüne gidip karın boşluğuna tekme attım. Ardından bacak arasına. O yerde kıvranırken ben arkamı dönmüş ve yere çökmüştüm. Evet bana karşı bir atakta bulunacaktı. Boğazıma ellerini geçirince ayaklarımı havaya kaldırıp kafasına vurdum. Çetin yere düşünce kalkıp yerden bir taş aldım. Bu taş keskindi. Taş yardımıyla kolunu kestim ve kanlı taşı cebine koydum. Yanında adam getirmişti ama kalabalık olduğumuz için bize saldıramamışlardı. Çetini alıp geldikleri cehenneme geri döndüler.
Kıvılcım ve Kuzey koşarak bana sarıldı. Kuzey daha sonra buketin gerçekten bir şeyler hissettiğini görünce yanına gitti. Alaz yanıma gelip bana sarıldı. Gözyaşlarım bol tişörtünde şekillenirken o benimle birlikte acı çekiyordu. Evet ilk yüzleşmem başarıyla bitmişti. Geriye kaldı 2 müdire hanım ve katil. Saat büyük ihtimalle 11 idi. Bir saatimiz olduğu için koşu yapmaya karar verdik. Koşu sahasına gittiğimizde yerlerimizi aldık ve koşmaya başladık. Odaklanmıştım. Herkesin önünde gidiyordum. Koşu sahası engellerle doluydu. Bir anda yere çakılınca atladığım engeli gördüm diğerleri arkadayken hızlıca toparlanıp koşmaya devam ettim. Birkaç parkur kalmıştı. Hızlıca parkurları geçip bitiş çizgisine ulaştım. Evet başarmıştım! Alaz'ın zafer kutlamalarının sesi buraya kadar geliyordu. Evet böyle sakar bir kız ilk defa koşu yarışını kazanmıştı. Alaz koşarak bana doğru geliyordu. "Başardın Eylül! " Sevinçle çıkan sesi beni âdeta büyülüyordu. Gelip bana sarıldı. Bir insanın sarılması nasıl bu kadar huzur verebilirdi. Karnımın guruldamasını hissettiğimde Alaz dan ayrıldım ve ekipçe yemekhaneye gittik. Ben yemekleri tabağa doldururken Alaz arkamızdan yemekhaneye girdi. Ben yaklaşık 15 yaşımdan beri sigara içiyordum ama param olmadığı için sigaraya ara vermiştim. Alaz sigara içmeye başlayınca ne kadar özlediğimi fark ettim. Alaz'ı gözlerimle yanıma çağırdım. Sigara içtiğimi anlamıştı paketi de alarak yanıma geldi. Paketi cebime koydu ve masaya çakmak bıraktı. Paket yeniydi. Hemen açıp bir dal sigara aldım. Sigarayı dudağıma koyup yaktım. Ekiple sohbet ederken bir yardan sigarayı içiyordum. Evet artık çok rahattım. Kuzey yeni fark etmişti. Bu çocuğun aklı neredeydi.
"Lan Alev sen sigara içer miydin? "
"Kuzey sen hangi devirde kaldın da iki saattir beni görmedin içiyom işte. "
"Markası ne? "
Hiç bakmadığımı fark ettim ve paketi çıkarıp baktım.
"Kent drange blue"
Kuzey sigara istediğini çok belli ediyordu. Bir dal uzatıp ona verdim ve çakmağı kafasına fırlattım. Gülerek çakmağı aldı ve sigarayı yaktı. Çakmağı geri kafama fırlattı. Naz ve kıvılcım kahkahalar atarak gülüyordu. Yemeği yedik ve oturmaya devam ettik. Tabağımın içine külleri serperken Alaz'a döndüm. Evet yine sırıtarak bana bakıyordu. Bu sefer ben onun yanına gittim.
"Neymiş o kadar komik olan? "
"Hiç."
Bunun cevabının hiç olmadığını ikimizde biliyorduk adeta bana meydan okuyordu.
"Şaşırdınız sanırım çaylaklarınızdan biri ağırbaşlı çıkınca, normal sevgili eğitmenim"
Sırıtarak söylediğim cümleleri benim gibi dinliyordu.
"Cümlendeki 8.kelimenin sonuna m harfini getir" dedi ve sırıtarak arkasına yaslandı. 8. Kelime sevgili idi sonuna m getirince ise sevgilim oluyordu. Bütün eğitmenler kahkaha atarak gülüyordu ama ben bu durumdan hiç de mutlu değildim. Alaz'ın önünde duran küllüğe döndüm ve son kez sigarayı çektim. Küllüğe sigarayı bastırıp söndürdüm. Yavaşça dumanı üfürerek geri masama döndüm. Yiğitte bugün bir durgunluk vardı. Hiç konuşmuyordu. Hatta rengi bile solmuştu yanına oturdum.
"Yiğit sen iyi misin? Rengin solmuş. Yoksa... "
İnanılır gibi değildi zehirlenmişti!
"Yiğit kim yaptı bunu sana! "
Yiğit zar zor konuşarak "Eğitmenin" dedi. Ne! Eğitmenim yiğiti zehirlemişti. Elime aldığım bıçak ile yanına doğru koştum ve bıçağı boynuna dayadım.
"Yiğiti sen mi zehirledin! "
Herkes şaşkına dönmüştü. Alaz dan böyle birşey beklemiyordum. Sinirlerim çıkıyordu. Gözlerim yine siyah olurken Alaz sadece susuyordu.
"Cevap ver! "
"Ben yaptım! Oldu mu? Bir sebebi vardı!"
"Birini sebep var diye zehirlemezsin Alaz. Ne olduğunu anlat yoksa birazdan kanın göle dönüşecek! "
"Tamam sakin ol bi anlatıcam"
"Geveleyip durma hızlıca cevap ver çocuk ölüyo orda! "
"Yiğiti katilin yanında gördüm. Birşeyler konuşuyordu. Katilin onunla iletişimde olduğunu öğrenmek için ona zehir içirdim. Gelmediğini anladığımda panzehiri odasına bıraktım ama odasına gitmeyi akıl edememiş! "
"Ne? Yani ben onunla konuşsam beni de... "Güçsüzce bıçağı masaya bıraktım ve yemekhaneden çıktım. Odama çıktım ve kapıyı kitledim. Eğitmenim yiğiti zehirlemişti ve eğet katille ben konuşsaydım beni de zehirleyecekti.
Saatin 1 olduğunu görünce aşağı indim ve eğitim için beklemeye başladım. Diğerleri de yavaş yavaş toplanınca ok sahasına doğru yürüdük. Okları ve yayları elimize aldıktan sonra ok atmaya başladık. Alaz'ı dinlemiyordum bile. Yaptığım atışlar 12den veya 10dan oluyordu. Yine de iyi bir skordu. Alaz bu sefer bağırarak hepimizi toplantı odasına topladı. Toplantı odasına girdiğimizde yaşlı bir adam en başta oturuyordu. Alaz hemen yanına geçince bende onun karşısına geçmek zorunda kaldım. Yanımda bir ajan elindeki çantadan önüme evraklar bırakıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım.
" Eylül Dağdelen, sende gördüğümüz ışık hızla aydınlanmaya devam ediyor bu yüzden seni bir ajan olarak işe almak istiyoruz. " bunları söyleyen yaşlı adama baktıktan sonra Alaz'a döndüm.
"Anlamıyorum anladığım bir dilden konuş. "
"Başarın gayet iyi seni çaylak ajan olarak aramızda görmek istiyoruz. Her ay sana yatan bir maaş olacak. "
Beni nerden vuracağını iyi biliyordu.
Sırıtarak cevabımı bekliyordu.
"Kabul ediyorum. "
Yanımdaki adam imzalamam yerleri gösterdi ve bende imzaladım. Artık ajandım! Ama sorun şu ki.. Diğer eğitmenler sevinmiyor anlamlı şekilde gülüyordu. Anlamadım ama şuan eğitmenleri düşünemezdim. Bir anda aklıma tesisin en basında duran kural tabelası geldi.
"Eğitmenler çaylakları ile ilişki sürdüremez. " Ve ben artık çaylak değildim. Alaz bunu bana yaklaşmak için yapmıştı!
"S-sen o kadar adi bir insansın ki! "
Alaz'ın sırıtmaları eşliğinde toplantı odasından çıktım. Arkamdan gelen ayak sesleri artıyordu. Büyük ihtimalle ekip idi. Bahçeye çıktım ve direk gördüğüm yere oturdum. Naz hemen arkamdan gelip karşıma oturdu. Diğerleri de gelince lafa atlayan ilk Kuzey oldu.
"Lan bu adam ne ayak! "
"Bilmiyorum Kuzey bilmiyorum"
Cebimden çıkardığım sigara paketinden bir dal alıp sigarayı yaktım.
"Benim onunla herhangi bir ilişkim yok ama o lanet adam bunu istiyor! "
Sesli söylediğim şeyler sonrasında nerdeyse sinirden ağlayacaktım. Şaşırmıyacağım bir şekilde Alaz yine beni izliyordu.
"Alaz yeter! Yaptıklarından sonra izleme bari! Zaten sinirliyim yiğite yaptıklarının aynısı sana yaparım! "
Fulya sırıtarak beni izliyordu. Alaz'ın dikkatini çekmek için kendini yere attı ve bağırmaya başladi.
"Alev yapma vurma bana! "
Evet yakınımızdaydı ve şuan bana iftira atıyordu. Alaz bana sinirli bir bakış atıp aşağı indi. Yüzüme bile bakmadan Fulya'nın yanına gitti. Onu kucağına almak için eğildiğinde Fulya Alaz'ın dudaklarından öptü. Herkes şaşırmıştı en çokta ben. Bu kadar düşmüş müydü? Sanırım benim yerlere yatıp ağlayacağımı düşünüyordu. Alaz en sonunda farkına varıp yerden kalktı ve dudağını elinin tersiyle sildi. Ben hala sigara içiyordum. Alaz bana döndü. Birşeyler açıklamak istiyordu ama dikkat çekeceğini düşünüyordu.
"Dikkati çekeceğin kadar çektin zaten açıkla. "
"Eylül ben farkına varamadım kendisi öptü beni. "
Fulyanın yanına gittim ve saçından tuttuğum gibi ayağa kaldırdım. Kulağına yaklaşıp fısıldamaya başladım.
"Yüzdüğün sulara dikkat et Fulya boğulursun. "
Dediğimden sonra buz kesilen Fulya ya sırıtıp saçlarını tuttuğum eli bıraktım ve Alaz'ın yüzüne duygusuz bir bakış attım. Sigarayı son kez çekip yere attım. Üstüne ayağımla basıp bizimkilerin yanına gittim. Biraz konuştuktan sonra eğitim alanına gittik.
Bugün cidden eğitim görmek istemiyordum. Yere oturup sohbete devam ettik. Eğitmenler gelince herkes ayağa kalktı. Benim dışımda. Diğerleri eğitime başlamıştı ama ben hâlâ oturuyor Alaz ise sadece beni izlemekle yetiniyordu. Son olaylardan sonra onu affetmeyeceğimi biliyordu. Kendi kafasında bir şeyler düşünüyor gibiydi. İstediği kadar düşünebilirdi. Alev büyüyordu ve bu dünya için çok kötü olacaktı. Alev ile tanıştırmadığım tek bir kişi vardı Naz. Onu bu canavar ile tanıştıramazdım. Naz zeki olsa da çok masum bir kızdı içimizdeki canavarı göstermediğimiz bir Naz ve Efe idi. Sanki onlar en küçük kardeşlerdi. Bizler ise büyükler. Evet bizim ailemiz 6 kişilikti. Hayal dünyamdan çıkıp ayağa kalktım ve etrafa bakındım. Ata kıvılcımı gerçekten çok zorluyordu. Elinden gelse kızı öldürecekti. Hızlıca kıvılcımın olduğu yere koştum ve kıvılcımı arkama aldım. Ata'nın sorgulayan bakışlarına aldırmadan kıvılcım ile bir masaya oturduk.
"Kıvılcım iyi misin? "
"Bilmiyorum Alev değilim galiba"
"Ata'nın seni ezmesine asla izin verme kıvılcım eğer bir kere ezilirsen insanlar durmaz. "
Kıvılcım bu cümlelerden sonra ayağa kalktı ve Ata'nın yanına gitti. Sinirlenmişti ve daha Ata'nın konuşmasına izin vermeden yumruğu geçirdi. Diğerleri öylece bakarken ben içimden sevinç çığlıkları atıyordum. Koşarak yanına gittim. Ata'nın herhangi bir hareketi kıvılcımı bitirebilirdi. Alaz da Ata'nın yanına gittikten sonra bende kıvılcımın yanına gittim.
"Başardın be kızım! "
"Başardım Alev senin sayende! "
Uzun bir sarılmanın sonunda ayrılıp yere oturduk.
"Kıvılcım kendini sakın ezdirme. Belki ben kibirli biri gibi gözükebilirim ama kendinden daha değerli kimse yok. Bunu sana bir şart olarak söylüyorum. "
Kıvılcım söylediklerimi dikkatlice dinledi ve başını omzuma koydu. Alaz da Ata ile konuşmaya çalışıyordu ama belli ki Ata pekte takmıyordu. Eğer kıvılcımın eğitim dışında saç teline dahi bir zarar gelirse gerçekten tesisi başlarına yıkarım bu sefer! Ata iyi biri gibiydi ama artık ona olan fikirlerim tamamen bitmişti o sadece Alev'i tanıyacaktı, Eylül'ü asla tanıyamazdı. Kıvılcımla kalkıp Ata ve Alaz'ın yanına gittik. Ata bakışlarını kıvılcımdan çekmiyordu ama kıvılcım başını kaldırıp bakamıyordu. İşaret parmağımla çenesini hafif kaldırdım ve yüzünü görmemizi sağladım. Ata kızgın bakışlarını bana çevirince aynı şekilde bende ona baktım. Benimle uğraşmak kolay değil azizim! Ata ile olan davam hâlâ bitmemişti.
"Ne o? Kıvılcıma yapamadığını bende mi yapıcaksın? Eğer erkeksen gelirsin benimle dövüşürsün. Eğer başarırsan beni öldürebilirsin. "
Ata'nın gözünü hırs bürüdüğü için benim gerçekten eğitimli olduğumu ve onu çok iyi vurabilecek olduğumu unuttu. Sırıtarak başını salladı.
"Kabul ediyorum. "
Sırıtarak Alaz'a döndüğümde bana bir sus artık! Bakışları atan adamı umursamadım ve dolaptan bir şişe su aldım. Suyu kafama diktim ve geri kalanını kafama boşalttım. Saçıma değen suları sirkeledim ve saçımı topladım. Eldivenlerimi geçirdim ve dövüş sahasına gittim. Diğerleri dövüş olduğunu anlamışlardı ve kısa zaman sonra etrafım dolmaya başladı. Tellerin arasından bana taktik veren Kuzey bir yandan da beni motive ediyordu. Yiğitte bana destek veriyordu. Bunlar beni erkek olarak görmüyorsa bende neyim!
En sonunda Alaz ile Ata geldi. Alaz arkama geçip taktik vermeye devam etti.
"İlk başlarda savunmada kal ve atağı bekle. Sol kolu zayıf. Hücumu sol koluna doğru yap. "
Kafamı sallayıp sırıtarak ayağa kalktım. Ata'nın önünde durdum,
"Sinir nelere sebep oluyor değil mi? Birazdan olacakları kendin istedin Ata. "
Söylediklerime karşı sadece sırıtan Ata hakemin düdüğünü bekliyordu. Ve evet düdük çaldı. Ata hücuma geçip bana doğru bir yumruk attı. Başımı yana yatırdım ve yumruktan kurtuldum. Bu adamı bugün kan kusturmazsam bende kadın değilim! Ata ikinci hücumu yapınca yine eğildim ve hızlıca arkasına dolandım. Sol koluna dirseğimi geçirdim ve sırtına tekme attım. Ata yerde kıvranırken yanına eğildim ve kafasına bir tekme attım. Ata eğitmen olduğu için ona nazik davranacağımı sanıyordu.
"Oyunları kurallara göre oynamazsan yenilgiyi kabul edersin Ata. "
Ata sinirle yerden kalktı ve saçlarımdan tuttu. Dirseğini tutup ters döndüm ve bacak arasına tekme attım. Ata iki büklüm kalınca bacağına tekme attım ve yere düşmesini sağladım. Sol elinin önünde durdum ve tüm gücümle eline ayağımı geçirdim gelen kemik sesiyle elini kırdığımı anladım. Ata yerde kükrerken hakem düdüğü çaldı ve dövüşü durdurdu. Ben sakince gidip yerime oturunca herkes bu nasıl bu kadar sakin olabiliyor dercesine bana bakıyordu. Ayağa kalktım ve kıvılcıma göz kırptım. Dövüş sahasından çıkıp ekibin yanına gittim. Naz ve Efe yine ağlıyordu. Yanlarına gidip ikisine birden sarıldım.
"Noluyo oğlum size dövüşen benim niye ağlıyonuz? "
Naz hıçkırarak "Çok korktum Alev" Naz bunun için korkmazdı bir şeyler olmuş gibiydi çok üstüne gitmemek için onu orada bıraktım ve Kuzey ile yiğitin yanına gittim. Bu ikisi bana asker arkadaşı gibi davranıyorlardı. Kuzey beni direk göğsüne çekti ve sarıldı.
"İşte sen busun Alev sen benim Alevimsin. "
Kuzey ile sarılmamız bitince yiğitin karşısında durdum ve ona da sarıldım.
Yiğit alnımı öpüp geri çekildi. Kıvılcımın yanına gittim.
"Hepsi senin içindi Kıvılcımım"
Kıvılcım dolu gözlerle bana bakıyordu. Onu göğsüme çektim ve başını okşadım. Kıvılcım benden küçüktü ve gerçekten benim kardeşim gibiydi. Bende yeri ayrıydı. Kıvılcımın hıçkırıkları ne kadar duygulandığını belli ediyordu.
"Şşş kıvılcım yapma böyle tamam iyiyim. Kuzum hadi ağlama artık. "
Kıvılcım bu sözlerimden sonra burnunu çekti ve zar zor tebessüm etti. Artık son bir kişi kalmıştı, Alaz. Yanına gidip karşısında durdum. Gözleri çok şey anlatıyordu ama o konuşamıyordu. Etrafımızdakiler bile hiç konuşmuyordu. Bu sessizliği bozan ben oldum.
"Eğer ben müdahale etmeseydim Kıvılcım ölebilirdi. Bu adam sinirlerini çaylağından çıkarıyorsa korkarım kırılmadık yeri kalmaz. "Söylediklerim gayet ciddiydi. Şuan Alev konuşuyordu ve asla pişman değildi.
"Son zamanlarda iyi değil. Annesinin ölümü onu derinden sarsdı. "
Alaz'ın söylediklerinden sonra alayla gülüp cevap verdim.
"Sizin eğitim anlayışınız bu mu? Annesi öldü diye sinirini çaylağından çıkarmak mı! Bu kurallar bende işlemez bayım. Ya av olursun yada avcı. "
Etrafımızdakilerden hâlâ ses yoktu. Duygusuz gözlerimi etrafta gezdirdim ve katili gördüm. Bana sırıtarak bakan adama sırıtarak karşılık verdim ve kafamla onu selamladım. Bu aptal adam hâlâ onun eceli olacağımı anlamamış. Arkamı döndüm ve Alaz'ın yüzüne baktım.
"Bu sabah bir parçası olduğun ahlaksızlığı hâlâ açıklamadın? Çaylaklar ile eğitmenler yakınlık kuramaz sanıyordum. " bu sözlerim bütün okları Alaz'a çevirmişti. Fulya yanıma gelip karşımda durdu.
"Evet sende onunla yakınlık kuramazsın. Çünkü sende çaylaksın. "
Fulya hâlâ bir çaylak olmadığımı bilmiyordu. Alay ederek ona döndüm.
"Ben çaylak mıyım Fulya? "
Fulya anlamamış gözlerle bakarken etraftan kıkırdamalar çıkıyordu.
"Değil misin? "
"Değilim Fulya ajanım ben! "
Fulya duyduklarıyla afalladı ve Alaz'a baktı. Alaz hiçbir yakınlık belirtmeyen sesiyle konuştu.
"Duydun, ayrıca bu sabah olan edepsizliğin yüzünden ceza alacaksın! 3 gün hücre. "
Bu sözler beni o kadar rahatlatmıştı ki! Fulya ağlamaya başladı ve yine bana suç atmaya çalıştı.
"Hepsi senin yüzünden! Tam bir beceriksizsin, umarım geberip gidersin!"
Alaz dayanamamış olacak ki öfkeyle kükredi.
"Kes sesini! Cezan 5 gün oldu. "
Fulya daha fazla konuşmamak için ağlayarak gitti.
"Bide bizim Efe'ye ağlak diyor gerizekalı"
Alaz bana döndü ve fısıldamaya başladı.
"Alev ben sensiz yapamıyorum, ilk defa böyle birşey oldu ama gerçekten ben çok özür dilerim. "
Alaz'ın yerlere yatıp özür dilemesini zaten beklemiyordum bu yüzden yine bir şans verdim ve özrünü kabul ettim. Alaz özrünü kabul ettiğimi anlayınca bana sımsıkı sarıldı. Yine kokumu içine çekerken sırtımı okşuyordu. Bu gerçekten çok rahatlatıyordu. Sarılmamız bitince tebessüm edip ekibim ile birlikte yemekhaneye gittik.
Yemekhanede sohbet ederken gerçekten zaman çok hızlı geçmişti. Yeniden bir mide bulantısı gelince kusacağımı anladım. Buradan lavaboya yetişemezdim. Hızlıca etrafa bakındım ve yerdeki çöp kutusunu gördüm. Başka seçeneğim olmadığı için çöp kutusuna kusdum. Hiçbirşey yemediğim için kustuğum tek şey mide özsuyumdu. Uzun bir kusmadan sonra etraftakilerin korku dolu bakışlarına maruz kaldım. Yine de umursamayıp masama yöneldim ve bir peçete aldım. Ağzımı silip kustuğum çöpe fırlattım. Akşam yemeği yiyemeyeceğimi anlayıp odama çıktım. Güzel bir uykuya kendimi bıraktım.

𝐀𝐫𝐚𝐦ı𝐳𝐝𝐚𝐤𝐢 𝐤𝐚𝐭𝐢𝐥~ /𝒀𝒂𝒓ı 𝑻𝒆𝒙𝒕𝒊𝒏𝒈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin