1.BÖLÜM:KAYIP PARÇALAR
Göğsümden sızan ateş,Rüzgarın etkisiyle göğe yayılıyor,yoldaşlara çağrı gönderiyordu.Trenin geldiğini işaret eden çığlık sesi kalbimdeki hırsı uyandırıyordu.Vücudumda bir titreme hissettim.Hayır,üşümedim.Yıllar öncesinden bana eşlik eden bir titremeydi bu.Korku.Korkuyordum.Yıllarca kendime itiraf edemediğim ama hep içimde olan duygu kırıntısı.İnsanlar hep duyguların içimizdeki benliği yarattığını söyler.Peki ya duygular sanıldığı kadar insani değilse.Ya duygular aynı ruhumuz gibi bedenimizden söküldüyse.Çocukken hayat gözüme kara bir perde gibi inerdi.Bir zamanlar ışığım olan geçmiş,şimdi bahsedemeyeceğim kadar meçhul ve korkunçtu.Öldüm ben.ruhum ve tüm benliğim parçalara ayrıldı.2 parça,ruhumdan iki parça ölü bir yaprak gibi kurudu.İlk parçam babamdı.Bana sevmeyi ve sevilmeyi öğreten,her gece bana masal okuyan güzel kalpli babam.İkinci parçam ise bana aşkı,dürüstlüğü öğreten annemdi.Onlar gitti.Duygular toprağa gömüldü.Geriye sağlam olan tek parçam olan hiçsizlik kaldı.Onu eğiticek ve duygularla besliyecek kimse kalmamıştı.Bende içimde kalan son duygularla yarattım o parçamı.İntikam ve ateşle büyüyen bir Athena,başta yozlaşmayı ve kimsesizliği ölüm olarak gören,Şimdi ise hiçsizlikle dolan bedeni hırs,irade ve nefretle taşacak bir Athena.O Athena son kalan parçamın kan ve ölümle serpilmesini,her daim intikam duygusuyla yaşamayı öğretti bana.Bazen yeni ruhlar doğurdu kendi içinde,bazen ise bir beden.Saklandı yıllarca,kafesinde bekledi.Şimdiyse kan akıtmak için geldi.Onu durdurmayacaktım.Her yer kana bulandığında sadece oturup izleyecek,kahkaha atacaktım.Ancak bunu tek başıma yapmak için bir dayanağım yoktu.Benim gibi, bir cani tarafından hayatı karartılmış birçok çocuk,birçok ruh,birçok parça vardı.Bu parçalar bana kendini gösteren kayıplardı.6 kayıp ruh.Ve 6 kurtarılacak parça.Geleceğe uzanacak bu kayıp parçalar başka çocukların,ailelerin ve insanların geçmişini sert bir beton gibi koruyacaktı.Buna bütün benliğimle yemin edebilir,herşeyden vazgeçerdim.Omzumda bir el hissettim.Yavaşça arkamı döndüm.Elin sahibine baktım.Siyah ve yoğun gözler karşıladı beni.İçinde bir sürü duygu barındırıyordu sanki.Boş ama bir o kadar da anlamlı.Okumak imkansızdı.Gözlerinden çarpık burnuna sonra dolgun dudaklarında gezdirdim gözlerimi.Burnu ve dudakları birbirine uyan iki yapboz parçası gibiydi.Kıyafetleri de bir hayli öyleydi.Salaş bir sweat ve kot,Onun uzun ve parlak saçlarıyla yarı uyum oluşturmuşlardı.Oda beni inceliyor gibiydi.Sessizliğimiz,nefret duygusuyla boğulan iki ayrı insana verilen bir nimetdi adeta. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum fakat birimizin konuşması gerektiğini o anlamış olacak ki”Buluşma için Tren istasyonunu seçmek biraz mantıksız değil mi yabancı kız?”Kalın sesi kulaklarıma dolunca gözlerimi gözlerine getirdim.Alaycı gözlerle bakıyordu gözlerime.Bakışına karşılık olarak sert bir ifade takındım.”İsmim Athena.Ayrıca mantıksız değil,bu istasyonda kimse olmaz.tren 6 saatte bir gelir ve gider.Eski ve huzurlu bir yer burası ukala Çocuk.”dedim onun gibi alaycı bir şekilde.Hareketim onu eğlendirmiş olmalı ki sırıtmaya başladı.”Ukala çocuk ha?Sevdim bu ismi yabancı kız. Fakat ben Selçuk’u tercih ederim.Daha güzel bir isim ve yaratıcı.”Ukala ukala konuşması sinirlerimi bozmaya başlamıştı.Sırıtan yüzüne bir tane yumruk indirmek en çok istediğim şeydi.”İlla yabancı kız demeye devam edeceksin değil mi?Pekala,Ne dersen de umrumda değil Selçuk.”Bir anda sırıtması soldu.Kurnaz gülümsemesi sıcak ve tatlı bir gülümsemeye dönüştü.Neden bilmiyorum ama bu hareketi içimi ısıtmış,yüzüne daha fazla bakmak istememi sağlamıştı.Bozuntuya vermemeye çalışarak sordum.”Hey!Şok mu geçiriyorsun?Ağzın kulaklarına vardı.Maymuna benziyorsun şuan.”Son cümlemle şok olmuş bir şekilde bana baktı.Aslında ben de dediğim son cümleyle şaşırmıştım.Şuan kurduğum bütün ciddiyeti bozmuştum.”Sadece adımı ağzından duymak hoşuma gitti.Ve ben maymuna mı benziyorum?”Yönelttiği soruyla ciddi olup olmadığından emin olmak için tam gözlerine baktım.Gözleri,çizdiği renkli aile resmi beğenilmemiş gibi hüzünle bakan çocuğun gözleriyle eşitti resmen.Neden bilmiyorum ama o gözleri görünce içimde bir sızı hissettim.Bir çocukla konuşuyormuşum gibi hafif hissettim.Sırtımı dikleştirdim,Ortamın bir anda soğudunu hissettim.Sorusuna nasıl cevap vermeliydim ki?Hayır,Taş gibisin dersem korkup kaçabilirdi.Evet,en az onun kadar kıllısın desem yine bana o gözlerle bakar,kendimi trenin raylarına atmak istememe sebep olurdu.Bu ihtamelleri düşündüğümde düşünmemin bile hata olduğunu farkına vardım.”Biraz yürüyelim mi diğerleri gelene kadar?”Yanıtsızlığı seçtim.Belki de her zaman yaptığım şeyi seçtim.Gelmesini beklemeden önümüzdeki nerdeyse 20 metre mesafemizde olan,ruhanı varlıkların evi gibi duran kapalı ve camları tozdan görünmeyen kafeye ağır ağır yürümeye başladım.Oda bulunduğumuz durumun farkına varmış olacak ki yanıtsız kaldı ve gözlerini kırpıştırarak peşimden geldi.Bir süre sadece eskimiş tren raylarının yere çarpması,rüzgarın kulağımızda bıraktığı minik fısıltıları ve ruhumuzun ufak ama büyük bir şekilde hissedilen sessiliğini dinledik.Arada gözlerini üzerimde hissediyordum.Yandan yandan bana bakıyordu bazen,bazen de sadece bir çocuk gibi ayaklarını yere sürte sürte bir ritim oluşturuyordu.Bende ondan yandan bakıyordum arada.En son tekrar ona dönüp bakacağım sırada gözlerimiz birbiriyle buluştu.Ne yapacağımı bilemedim ve yüzümü çevirmek istedim fakat bir anda eliyle nazikçe çenemi tuttu.Yüzümü yüzüne yavaşça çevirdi.O an sadece bakıyordum.Tam bir aptallıktı şuan yaşananlar.Benim hareket edememem ve safça Selçuk’un bir sonraki hamlesini beklemem.Müdahale etmeliydim.Şuan diğerlerinden biri gelirse ve yandaşlarını böyle görürse yanlış anlaşılmalar olabilirdi ve ben daha bir şey açıklayamadan Selçuk yine o piç gülüşünü sunar,bütün açıklamalarımı yok ederdi.Ayrıca sadece 10 dakikadir tanıştığım biriyle böyle bir yakınlık kurmam da ayrı bir muammaydı.Nefes alışverişleri düzensizleşti birden.Gerçi benimde o kadar düzenli değildi.Yine de ellerimi kalbine götürüp nasıl attığını hissetmek bana huzur verirdi.Bundan emindim.”Neden burdasın Athena?Ya da neden burdayız?Geçmişimizi yok eden elleri koparmak ve kendi ellerimizle geleceğimizi yaratmak için mi?Bu tam bir saçmalık.Kendi ellerimizle başka bir hayatı almak, gelecekte bize sadece kirli ve kanlı parmaklar verir.Bunu mu istiyorsun?Hayata tutunabildiğin tek şey ellerinken onların da kirlenmesini,sana vad edilen geleceğin geçmişten kalma yaralarla süslenmesini mi?Lütfen bana bunu istediğini söyleme.”Sesi kızgınlıktan ve yoksunluktan arınmış,beklenti dolu bir sesti.Fakat gözlerinde barındırdğı duygu beklentiden çok uzaktı.Belki sinir ve öfke belki de endişe.Ne olursa olsun,bana ne söylerse söylesin her şeyin çok geç olduğunu içimdeki çocuk söylüyordu.Söyledikleri benim her zaman,her gün ve her gece tekrar ettiğim şeylerken bunları bana tekrar etmesi hem birbiriyle aynı hem de birbiriyle tezattı.Her zaman bu sözleri tekrar ettiğimde aklımda daha küçücük ve solgun olan, ellerinde annesi ve babasının saf kanını taşıyan küçük kız beliriyordu.İşte o zaman,Bunca zaman içimde nefretle beslediğim Athena uyanıyor,o elleri anne ve babasınının saf kanı değilde,Bütün ölü insanların kanını içinde barındıran kirli ve çıkmaz,soğuk ve donuk bir kanla doldurmak istediğini bana itiraf ediyor,aksine haykırıyordu.Belki de bunlar benim bir başlangıcım olacaktı fakat ben daha o başlangıç doğmadan sonu ortaya koyacaktım.Şuan Selçuk’a nasıl baktığımdan emin değilim fakat o içimden tekrar ettiğim şeyleri duymuş gibi çenemdeki elini gevşetti.Bu sefer soğuk ve emin bir sesle konuşan bendim.”Her zaman aynı şimdiki gibi bir geleceğin olduğuna inanır mısın?Eğer inanıyorsan söyleyeyim gelecek arkasından bir son getirir.Ve bu son da geleceği tozlu bir geçmişe döndürmekten hiç çekinmez.Neden mi burdayım?Çünkü ben senin aksine bir geleceğe değil,geleceğin getirdiği kaçınılmaz sonlara inanırım.Ben böyle büyüdüm.Hayatımda geleceğime değil geçmişime bakarak yürüdüm ve şimdi,Yürüdüğüm o kadar yolu geri dönmiyeceğim.Sen söyle.Ruhumun parçalarını teker teker ezen,ailemi ve çoğu insanı gözünü dahi kırpmadan öldüren bir şerefsizi görmezden gelerek hayatıma devam mı edeyim?Birçok insanın yaptığı hatayı mı yapayım?Eğer düşüncelerimiz aynı olmasaydı ikimizde şuan bu istasyonda olmazdık değil mi Selçuk?Fakat bakıyorum ki şuan düşüncelerimde baya bir yanılmışım.Peki madem düşüncelerimiz birbirine bu kadar zıtsa sen neden burdasın?”Sorumu duyunca afallamadı.Aksine bu soruyu bekliyormuş gibi tam gözlerimin içine,dudaklarına buruk bir gülümseme yerleştirerek baktı.Onun hiçbir hareketine anlam veremediğim gibi şuanda da veremiyordum.Çenemdeki elini indirdi ve benden bir adım uzaklaştı.”Belki sadece bilinmezliktir Yabancı kız.Belki duygularımı nasıl yönlendireceğime karar veremiyorumdur.Kafam karışıktır.Ya da intikam arzusuyla gözleri kararmış bir kadını kurtarmak istiyorumdur.Onun da bir geleceği olsun istiyorumdur.”Sakince nefes verdim.Bahsettiği kadın bendim bunu bir imayla söylemesine gerek yoktu.Zaten yeterince kendimi ona açıklamamı dinlemişti.Onun yaptığı gibi ben de duruşumu bozmadan, sert sesimle konuştum,”Ya kurtarmak istediğin kadının bir geleceği yoksa?Ya tam bir gelecek önüne geldiği zaman o geleceği kendi kaçınılmaz sonuna dönüştürecekse?”Dediğim şeyi beklemediği barizdi çünkü bana faltaşı gibi açılmış gözlerle bakıyordu.Dediğim şeyi anladığını biliyordum.Ne bekliyordu ki?İntikamımı aldıktan sonra mutlu mesut bir şekilde yaşayacağımı mı?Anlamadığım bir şekilde gözlerine acıma duygusu yerleşti.Ya da kendi sonunu gözleriyle yansıttı kim bilir.Tam ağzını açıp bir şey söylecekken arkamızdan kalın ve tiz bir ses geldi.Bir kadın sesiydi.”Ah,Türk dizisi çekeceğiz galiba.Gözler dolu,birbirlerine hiçbir zaman anlayamayacağımız uzun bakışlar atan imkansız aşklar.Bir de içinizden birisi bir anda ölüp diyeri ‘Nayır nolamaz!’diye bağırsa da ben de küçük Emrah olup ağlasam ne güzel olur.”Hızla silkelenip alaycı sesin sahibine döndük.Tanıdık yüzle gülümsedim.”İnci?”İnci ve ben aynı liseden mezun olmuştuk.İkimizde birbirimizin geçmişi ve geçmişin bize açtığı yaraları bilirdik.Benim ailemdi.Onun ise abisi…Oda tıpkı benim gibi intikam ve hırsla büyümüş masum bir çocuktu.Birbirimizi bulduğumuz zaman özlem duygusu içimi sarmıştı.Oda ne kadar sinirli bir insan gibi gözüksede içindeki özlem ve anne şefkatini çok iyi biliyordum.Lisede birbirimizin kollarında ağladığımız zamanlar oldu.İnci lisedeyken bize hep ‘Yaralı bedenler’ derdi.Bir ümit anılarımızı hatırlamasını ummuştum.İnci kıvırcık saçlı,kalp şeklinde dudakları,kahverengi büyük gözleri ve hafif kemerli burnu ile bir sanat eseri gibiydi.Lisede çoğu erkek ona çıkma teklifi etmiş fakat hepsine geri dönüş olarak mor bir göz,patlak bir dudak vermişti İnci.Ben de onun bu hallerine güler,sonucunda ise büyük bir azar işitirdim.Ben ona hala gülümsemeye devam ederken o da gülümsedi.”Athena?Görmeyeli baya güzelleşmişsin güzellik.”Ciddiyetimi bir kenara bırakıp benden nerdeyse 10 cm uzun olan kızın kollarına koştum.Oda bunu bekliyormuş gibi hızla kollarını açıp bana sarıldı.Eski anılarım gözümden bir hayli akıp gidiyordu.İnci hiç değişmemişti.Hala kollarında o anne şefkatini barındırıyordu.Ve yasemin gibi kokuyordu.Bir de kışın ortasında asla uzun kollu giymiyor,tişörtle dolaşıyordu.”İnci sen ruh hastası mısın?Hala kışın ortasında uzun kollu giymeyip tişörtle dolaşıyorsun!Kolların buz gibi.”Hızlıca üzerimdeki montu çıkardım ve ona uzattım fakat kolumu tutup montu omzuma astı.”Sen daha beni tanıyamadın mı Lan?Orduluyuz biz.Bize ne soğuk işler ne de yavrak…”Bir anda şiveli bir şekilde konuşunca kendimizi tutamayıp kahkaha atmaya başladık.Aslında gülünecek bir şey yoktu fakat gülünecek birşey olmadığında da gülerdik İnci ile. Anlamsızcaydı belki ama eğlenceliydi.Arkamızdaki bedeni tamamen unutmuştuk.Benim gülüşlerim bir ara ördek sesi gibi çıkmaya başlamıştı.Bir anda arkamızdan gelen ses kahkahlarımızı böldü.”Bakın tamam boyum çok uzun olmayabilir ama görülmeyecek kadar da kısa değilim!Ayrıca beynim soğan,patates karışımı bir şey oldu şuan.Siz birbirinizi nerden tanıyosunuz?”Duruşumu düzelttip İnci’yi dürttüm.İnci de halimizi fark edip duruşunu düzetti ve arkamızdaki bize şaşkın gözlerle bakan çocuğa döndük.İnci ve Selçuk birbirlerine anlamsız gözlerle bakıyorlardı.Onları tanıştırmam gerektiğini anlayarak gülmekten kısılan sesimle konuştum.”Selçuk tanıştırayım,Bu benim Liseden arkadaşım İnci.Oda bizimle aynı sebepten dolayı burda ve iyi bir nişancıdır.İnci bu da Selçuk,ilerleyen zamanlarda bize güvenlik konusunda yardım edecek.”İnci gözlerini kısarak Selçuk’a yaklaştı.Ben de onun peşinden ilerledim.Selçuk ise şaşkın ifadesini değiştirsede hala birşeyleri anlayamadığı suratından okunuyordu.İnci bir anda bilmiş bir ses tonuyla konuştu.”Selçuk?Selçuk Bilgen mi?Şu çoğu röportaj da adı ve fotoğrafı geçen söz yazarı.”Bu sefer gözleri şaşkınlıkla açılan bendim.Şelçuk bir söz yazarı mıydı?Gerçi paylaştığım forma katılırken katılımcılar isimlerini ve yaptıkları işleri çok üstüne değinmeden vermişlerdi fakat isimlerden sadece İnci dikkatimi çektiği için diğerlerine çok dikkat etmemiştim.Sadece hayat hikayelerini okumuştum.Yine de Selçuk’un söz yazarı olduğunu söyleyemezdim yüzüne bakınca.Selçuk’a baktım.Bu sefer yüzünde şaşkınlıktan ziyade kendini beğenmiş bir ifade vardı.Bir anda gözlerini İnci’nin yüzünden beni gözlerime getirdi ve sırıtmaya başladı sanki bir amacı varmış gibi.Gözlerini benden ayırdı ve İnci’nin elini tutup dudaklarının üstüne getirdi,sakince öptü.”Evet Selçuk Bilgen,Söz yazarı olan.Siz de bir Prenses olmalısınız Matmazel.Tanımanız beni çok mutlu etti.”dedi centilmence bir sesle ve tekrar yüzüme bakıp ukala bakışlarını yolladı.Yaptığı hareketle göğsümde yükselen bir sıcaklık hissettim.Sinir miydi?Niye tanımadığım bir adam en yakın arkadaşımın elini öptü diye sinirleneyim ki?Çok saçma.Yine de o yumruğu birgün gerçekten suratına atacaktım.Artık kesindi.İnci de Selçuk’un yaptığı hareketle donup kalmıştı fakat sonra elini hızlıca çekmişti.Selçuk’a kızgın bakışlarımı yolladım ve bu onun daha çok sırıtmasına neden oldu.”Bir de yavşaklık yapmadığın kalmıştı Selçuk.Biraz daha bu ukala hareketlerine devam edersen gerçekten seni arkandaki raylara bağlarım ve tren üstünden geçene kadar beklerim.”dedim tehditkar olmaya çalışarak.Dediklerimi anlamıyormuş gibi dudaklarını büzdü.”Sadece karşımdaki matmazeli kibar bir şekilde karşılamak istemiştim Yabancı kız.Hareketlerim gayet centilmenceydi.En yakın arkadaşına bu şekilde davranmam seni neden bu kadar sinirlendirdi ki?”Maalesef haklıydı.Normalde sinirlenmemem,eskiden olduğu gibi İnci’ye imalı bakışlar atmam gerekirdi.Fakat bu sefer roller değişmiş,İnci bana yandan yandan imalı bakışlar atıyordu.Beni daha fazla kızdırmak istermiş gibi İnci,”Birileri aşık olmuş galiba.”diyerek kulağıma fısıldadı.Sanırım imajımı düzeltmem gerekicekti çünkü daha fazla imalı bakışlara ve piçimsi bir gülüşe maruz kalmak istemiyordum.İkisini de bakarak konuştum,”Hayır rahatsız olmadım tabiki,Sadece İnci belki rahatsız olur diye dedim.Sen sevmezsin ya İnci böyle şeyleri.”İnci hala sırıtırken anladım der gibi gözlerini kapatıp açtı.Selçuk ise istifadesini bozmadan”Kesin ondandır.”diyerek dudaklarını birbirine bastırıp,gülmemeye çalışıyordu.Bu ortama daha fazla dayanamayacaktım galiba ki derin derin nefes alarak sabır dilendim.Tam önümüze bakarken bize doğru gelen 3 sima gördüm.Birisi kısa saçlı,kısa boylu bir kızdı.Bu Alev olmalıydı.Diğer ikisi de uzun boylu adamlardı.Birisi kumral saçlı,diğerinin saçı ise daha siyahtı galiba.Sanki kendi aralarında bir tartışma içindelerdi.”Bakın beyefendi ben bu tarafa gidiyorum trene binmek için ama siz beni 2 saattir takip ediyorsunuz!”dedi kadın ince bir sesle.Cümleyi kumral olana yönetmiş olacak ki adam cevap verdi,”Allah allah!Çattık ya.Sanki bu istasyon sizin malınız!Belki ben de trene bineceğim nereden biliyorsunuz?”dedi.Siyah saçlı olan ise bıkkın bir sesle konuştu,”İkiniz de iyice saçmaladınız.Bırakın zırvalamayı.Belli ki üçümüzde aynı form vasıtasıyla geldik.Hatta bakın, sanırım onlarda bu varsayımımı doğruluyor.”Diyerek adam eliyle bizi işaret etti.Diğer kadın ve adam siyah saçlı adamdan gözlerini ayırarak bize baktı.İnci ve Selçuk’ta çoktan yakınlarından gelen sesleri duymuşlar,oraya dikkat kesilmişlerdi.Sol elimi yavaşça kaldırıp karşımdaki üçlüye selam verdim ve gelin anlamında elimi salladım.Önce birbirlerine baktılar sanki bizi doğruluyorlarmış gibi.En son sanırım karar vermiş olacaklar,buraya gelmeye başladılar.İçimden derin bir oh çektim.Selçuk kulağıma eğilip fısıldadı,”Bunlar geri kalanlar mı?”Ona bakıp sessizce kafa salladım.Oda başka bir şey sormayarak,artık bizim tam yanımızda olan üçlüye baktı.Hepimiz birbirmizi inceliyorduk.Ben karşımdaki üçlüyü incelerken kumral saçlı olana dikkat kesildim.Tam boynuna.Boynunda derin bir kesik vardı ve şuan bu kesiğin hikayesini merak etmiştim.Uzun bir sessizlik oldu ve ben bu sessizliği bozan kişi oldum.”Hepimiz toplandığımıza göre artık konuşmamı yapabilirim.”Bütün gözler bana döndü.Kumral saçlı olan konuştu,”O formu paylaşan sen miydin?”dedi sert bir sesle.Sesi içimin bir nebze bile ürperesine yetmişti.Kafamı salladım sessizce.Onay aldığına sevinmiş gibi gülümsedi ve sert sesiyle tekrar konuştu,”Konuşmanı uzatma.Bir an önce plana gel.O herifi hangi pozizyonda öldüreceğimi kafamda tasarlamak istiyorum.”Yanındaki kısa saçlı kadın da kafasıyla onaylamıştı onu.Adamın bu tavrı Selçuk’un hoşuna gitmemişti.Onaylamaz gözlerini adama dikmişti.Olay çıkmasın diye susuyordu galiba.Ortamdaki gerginliği azaltmak için söze başladım.”Pekala,direk konuya gireyim.O adamı öldürmek kolay bir iş olmayacak.Çok fazla ekipmana ve bilgiye ihtiyacımız var.Bilgi için Anıl ve Alev’in yardımları bize katkı sağlayacak.”dedim bir elimle isminin Alev olduğunu düşündüğüm kısa saçlı kızı işaret ettim.Gözlerimle ise iki adam arasından Anıl’ı seçmeye çalıştım.Anıl ve Alev siyah şapkalı internet korsanlarıydı.Birçok yasadışı sitede takma adlarla ün salmış ve aynı zamanda uluslarası şirketlerin verilerine saniyeler içerisinde ulaşabilmişlerdi.Onları seçmemin bir nedeni de buydu aslında. Kumral olan galiba kafamın karıştığını anlamış olacak ki kendini tanıtmak namına”Ben bu ismini dahi yansıtmayan kısa insanla mı çalışacağım yani?”Yanındaki, kendisine öfkeyle bakan kızı gösterdi.Keşke böyle tanıtmasaydı çünkü Alev’in birazdan Anıl’ın üstüne atlayacağını hissedebiliyordum.Anıl kıza alaycı gözlerle bakıyordu.Kavga çıkmasını önlemek adına konuşmaya devam ettim”Ekipman olarak da yeterince kaynağımız var,Tabi siz kendi ekipmanlarınızı getirmek isterseniz de olur.”Bunu söylerken yandan İnci’ye baktım.Oda ona baktığımı anlayıp göz kırptı.Önüme döndüm.”Genel olarak gayelerimizi düzene sokmak için halka açık bir yer tercih edemeyiz bu nedenle büyük bir depoda işlerimizi göreceğiz.Ve,bir saniye.”Diyerek sırt çantamı sırtımdan indirdim ve içini açtım.Herkez hareketlerimi dikkatli bir şekilde izliyordu.Hızlıca dosyamdan 5 kağıt çıkardım ve teker teker hepsine verdim.Şelçuk ve diğerleri kağıda anlamsız bakışlar atıyordu.Açıklayacaktım.Her şeyin bir zamanı vardı,değil mi?”Kağıtlara anlamsız gözlerle bakmayın.Bu kağıtların üstünde bazı sözleşme maddeleri yazıyor,eğer bunları okuyup onaylarsanız anlaşırız.Eğer eklemek istediğiniz bir madde olursa kağıdın arkasında yeterince boşluk var.”diyerek yazabilmeleri için kağıtların altına boş bir defter ve kalem uzatmıştım.Kimse hiçbirşey demiyor ve sözleşme maddelerini okuyorlardı.Nedense bana ithat ediliyoruş gibi hissediyordum ve içimdeki Athena bu hisle yerinden kıpırdanıyordu.Gelen soruyla düşüncelerimden bölümdüm.”Ben yanlış mı okuyorum şuan acaba?Burda bir deniz fenerinde kalabileceğimiz yazıyor.Yok ya ben yanlış okuyorum herhalde…”dedi şaşkın ve kendinden emin bir şekilde siyah saçlı,büyük ihtimalle isminin Ezhel olduğunu tahmin ettiğim çocuk.Tamam, formlara pek dikkat etmediğimi söylemiştim fakat hafızamın kuvvetli olması benim yararıma olan bir şeydi.Başımı iki yana salladım sessizce.Birde o kadar maddeyi okuyup,nasıl en son maddeye bu kadar hızla geldiğine şaşırdım doğrusu.Tüm gözler bana döndü.Bir açıklama bekliyorlardı benden yine.Sanırım şuan ki ve ilerisi için eksi bir durum olarak kafama yazdığım şeylerden birisi de her şeyi açıklamak zorunda olduğumdu.Sanırım açıklamam gereken daha çok şey olacaktı.”Yanlış okumuyorsunuz.Bir deniz fenerinde kalacağız fakat merak etmeyin.Diğer yapılara göre orası çok büyük ve geniş bir yer.Yeterince erzak ve ekipmanı orda saklıyordum.Tabi şuan kullanıma açık değil.Babamındı orası.Babam bir deniz feneri bekçisiydi…”Son cümleleri titrek bir sesle söylemem,içimdeki bütün güçü sömürmüş gibiydi.Babamı hatırlayınca Nefret duygusuyla yaşayabilen Athena gidiyor,yerine babasının yeni çıkmış sakallarını seven ve çoğu gece babasıyla deniz fenerinde gözlem yaptığım zamanlar gözümün önünden geçiyordu.Uzun süredir gitmemiştim ve gitmediğim her gün,ailemin cennette bana bir yabancı gibi baktığını hissediyordum.O deniz fenerinde büyümeme rağmen,aynı zamanda küçüldüğüm yerdi orası.Kafamı eğdim öne doğru.Gözlerimdeki yaşlar serbest kalmak için direniyordu adeta.Gözlerimi yakıyorlardı onları hapsettiğim her saniye.Kolumda bir el hissediyordum.Beni okşayan.Bir kaç ses çınlıyordu kulaklarımda fakat ses sadece kulaklarıma dokunuyor,sonra uçup gidiyordu.Bana yöneltilen sorular vardı şuan.Sadece başımı kaldırıp teker teker cevap verecektim,hepsi bu kadardı.Gözlerim yaşlarımı geri yuttu ve akciğerim beni boğan nefesi dışarı attı.Kafamı kaldırdım ve kolumu tutan kolun sahibiyle göz göze geldim.İnci beni anlıyordu.Her zaman öyleydi ve yanımda oluşunu her daim hissettiriyordu.Selçuk’ta bakıyordu bana fakat onun gözlerindeki duygu şefkatten çok uzaktı.Ama nefrete yakın değildi asla.Daha çok hüzün duygusuydu gözlerindeki.Sanki bütün geçmişimi biliyor ve aynı şeyleri yaşamışçasına ben de kendisini görüyordu.İnci’ye baktım tekrar ve gözlerimi ‘iyiyim’dercesine kapatıp açtım.Karşımdaki Ezhel,Anıl ve Alev üçlüsü ne ara olduğunu bilmediğim bir kavga içerisindelerdi.Ne hakkında olduğunu dahi bilmiyordum.”Ben neden bilmediğim bir yerde kalayım ki?Çok saçma bu hem yanıma hiçbir eşya almadım.”“Bayan kısa yanına hiçbir eşya almamışmış ay ne kadar da üzülmüşmüş.Sen burayı kısmetse olur sandın sanırım.Ama bir yerde de haklısın maalesef.Ben de bilmediğim bir yerde kalmak istemem.Ben kendi evimin insanıyım. O piçi öldürceksem kendi evimde öldürmeyi tercih ederim.”dedi Anıl göğsünü kabartarak.Alev’in yumruğunu sıktığı çok rahat görülüyordu fakat daha fazla sıkarsa sanırım uzun tırnakları yüzünden kangren olacaktı.”Siz ikiniz sürekli kavga edecekseniz ben yokum.Buraya sanki bir katili değilde birbirinizi öldürmeye gelmiş gibisiniz.Ciddiye alın azcık şu durumu.Gidin sokakta yaşayın siz madem bu kadar meraklısınız.Fakat ben deniz fenerinde kalmanın bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum.”Dedi bana bakarak.Gülümsedim sessizce.Oda bıyık altından gülümseyip derin bir nefes verdi.Sanırım Ezhel içimizdeki olgun kişilerden biriydi.Dik duruşu ve sert bakışları vardı fakat nedense içerisinde bir şefkat barındırdığını düşünüyordum.Bu konuda Ezhel’i İnci’ye benzetmek elimde değildi.İnci’de kaçamak bakışlarla Ezhel’i inceliyordu sanki.Normalde bu kadar suskun kalmaz,Anıl ve Alev’in kavgalarına tepki gösterebilirdi fakat şuan içine çöken bu suskunluğun tanımını getiremiyordum.Yavaştan hava kararmaya başlamıştı ve gideceğimiz yol da uzaktı biraz.Yarının da daha fazla soruyla geçeğinden eminim.Anıl ve Alev Ezhel’in sözlerinden sonra birbirlerine sinirle bakarak başka tarafa döndüler.Selçuk uzun bir aradan sonra konuştu”Uzun çocuk haklı,ciddiye alın artık.Küçük çocuk gibisiniz adeta.Ayrıca ben,bir saniye…”diyerek durakladı ve kısa bir süre bana bakarak sırıttı.Gözlerimi devirdim fakat içimden onun bu hallerine gülümsemeden edemedim.Eline kalemi aldı ve ona verdiğim formun üstüne birşeyler yazdı.”Tamam,şimdi oldu.Ben varım bu işte.”dedi kurnaz bir şekilde.Onu umursamadan konuştum,”Deniz fenerinde kalmayı kabul etmezseniz siz bilirsiniz fakat şimdiden uyarayım,Hep planlarımızı ve eğitimlerimizi orada yapacağız.Ve orası şehir merkezine çok uzak bir yer.Ayrıca kıyafet ve eşya konusunu dert etmeyin.Herşey ayarlı.Maddelerde de yazdığı gibi bize silah,kaynak ve güvenlik konusunda yardım edecek kişiler belirlendi.Yakınlarınızdan veya ailenizden hiç kimsenin bu işten haberi olmayacak ve tam gizlilik sağlanacak. Eğer bu maddeleri kabul ederseniz yarın ve ardından gelecek diğer günler boyunca adeta bir imtihana tabi tutulacağız.Geçmişimiz gözümüzün önünde belirecek ve bizi delirtene kadar devam edecek.Kendimiz bu geçişi yok edeceğiz bir beden gibi.Şimdi soruyorum ve soruma vereceğiniz cevabın geri dönüşü olmayacak.Gitmek mi istiyorsunuz yoksa savaşmak mı?”Sorumla herkezin afalladağını hissediyordum.Biri dışında.Selçuk kendinden emin bir şekilde duruyor ve savaşmaya,elini kana bulamaya çoktan hazırmış gibi güçlü bir ifade takınmıştı yüzüne.Bu ifadesi daha başta bana söylediği sözleri hatırlattı,” Hayata tutunabildiğin tek şey ellerinken onların da kirlenmesini,sana vad edilen geleceğin geçmişten kalma yaralarla süslenmesini mi?Lütfen bana bunu istediğini söyleme.”Neden başta bunları söyleyip,sonrasında ellerini kana bulanmaya bu kadar hazır olduğunu anlamıyordum hala.Onu anlamanın bu kadar zor olacağını bilmiyordum.Bana babamı hatırlatıyordu değişen bu tavırları.Babam de bir öyle bir böyle bir insandı.Sözlerinin arkasında durmazdı.Uzun bir sessizliğin ardından İnci’den gelen yumuşak ama kararlı bir ses kulaklarıma doldu,”Abimin intikamı için büyüdüm yıllarca.Benim hazırlanmam yıllarca sürerken abimin ölümü saniyeler bile sürmedi.Ben de bu rekoru değiştirip,o şerefsizin ölümünü saliseler bile sürdürmeyeceğim.Ben savaşacağım.”diyerek elimi tuttu.Ardından başka bir ses daha geldi,”Ölen bütün insanların bedeli bu olacak.Belki bir işkence belki de bir an.Ne olursa olsun her şeyin sonu ölüme çıkacak,Ben de varım.”Ezhel’in alnındaki damar belirmişti bir anda.Bu sözler ona ağır geliyordu.Hepimize ağırdı.
“Ben de savacağım.”Alevden sadece ruhunu yansıtan üç kelime geldi.
“Onu öldüreceğim.”Anıl ise sadece intikam duygusunun onu nasıl ele geçirdiğini anlattı.
Ve kulağımda bir ses,adeta içimdeki Athena’ya fısıldadı.”Biz hayatta kalacağız…”
İşte o an kanlı bir beden kalbimdeki yerini aldı.Artık yıllarca susan,kana susamış Athena bütün bedenimi ele geçirdi.Bu başlangıcı olmayan bir son, dedi çığlık atmaktan kısılmış sesiyle.Hayatta hayalini kurduğum ve sonum olacak tek şey şuan burdaydı, yanımda.Ve o şeyin içimi gıdıklamaktan ziyade yırtan,son sandığım fakat farkında olmadığım bir başlangıç olduğunu çok sonradan öğrendim…Ben yine bir kurguyla geldim ben ilk defa hayran kurgusu değil😲😲😲😲
Biraz kötü oldu ama yine de beğenmeniz dileğiyle....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİVAN
Romanceİntikam yaşama sebebimdi.Sevmek veya sevilmek umrumda değildi.Hiçlikle dolmuş bedenim öfke ve intikamla taşacaktı bundan eminim.Çocukluğum bir katliamdı.Kopmuştu ruhumdan iki parça. koparmıştılar.İlk parçam bana korunmayı,iyi bir insan olmayı ve sev...