does he even think to bother

227 15 3
                                    

Yaklaşık yarım saattir kahrolası dağ evinin salonunda sessizce oturuyorduk. Sağır eden bir hiçlik hakimdi odaya. Dışarıdaki sağanağın gürültüsü şöminenin alevine eşlik ediyordu. Şehrin şu an birbirine girdiğine emindim. Burası güvenliydi, burada güvendeydim ancak küçük dairemin nasıl olduğunu bilmiyordum. Umarım apartman zarar almazdı.

O ise beni izliyordu. Lanet ağzını aç ve anlatmaya başla artık. Bu ev beni öldürüyor. Acıyla gözlerimi yumacaktım ki tırnaklarımı avuç içime bastırarak tutabildim kendimi. Düşünmeyi bırakmalıydım.

"Bir abim var."

Sessizliğin içine düşen kelimeleri gözlerimin şaşkınlıkla açılıp ona bakmamı sağladı. Zayn tek çocuktu. En azından benim bildiğim buydu.

"Ne?"

Ellerini sıkıntıyla saçlarına geçirip derin bir nefes bıraktı. Hafif eğilerek dirseklerini bacaklarına yasladığında halıyı izliyor, elleri ise hâlâ saçlarındaydı. Belki de Zayn'i ilk kez bu kadar batmış görüyordum.

"Evet," dedi mırıldanarak. "Piçin teki. İyi bir abiydi. Çok, çok iyi..."

"Bana neden hiç söylemedin?"

Kafasını kaldırıp gözlerini bana diktiğinde kızaran gözlerini görmüştüm. Saklamıyordu artık, utanmıyordu da. Tüm duygusal çıplaklığıyla karşımdaydı.

"Neyi söyleyecektim? Nasıl söylerdim? Uyuşturucu parası için annemin boğazına nasıl yapıştığını mı Maroon? Babama silah çekmesini mi?"

Gözlerim direkt dolduğunda uzanıp ona sarılmak üzereydim ki muhtemelen yüzümdeki ifadeyi yanlış anlayıp "Özür dilerim," dedi hemen. "Sana çıkışmak istemedim."

"Anlatmak zorunda değilsin. Seni parçaladığını görebiliyorum."

"Hayır, hayır," Başını yavaşça iki yana sallarken ağır ağır konuşmuştu. "Bilmelisin, bilmek zorundasın. Yaşadığım hiçbir şey seni yüzüstü bırakmam için bir sebep değildi. Götün tekiyim bunu yaptığım için ama mecburdum Maroon. Mecburdum."

O an her şeyi boşverdim. Kalkıp onun koltuğunun önünde dizlerimin üstüne çöktüğümde sinirle titreyen elini tutmuştum. Şefkat dolu bir gülümsemeyle baktım ona. Bir damla gözünden düşerek istemsizce tebessüm etmişti. Burnumu çektim.

"Seni yargılamayacağımı biliyorsun."

Kendini hazırlamak için derin nefes aldı. "Dediğim gibi... İyi bir evlattı. Bir gün gözlerinin önünde en yakın arkadaşı vuruldu. Magandanın teki yüzünden hayatından olmuştu. 16 yaşındaydı sadece. Ve bunu kaldıramayacak kadar normal bir hayatı vardı. O günden sonra hiçbir şey aynı olmadı. Terapi hiçbir işe yaramıyor, her şeyden nefret ediyordu. Notları düştü. Kavgalara karıştı. Okuldan atıldı. Bir gün annem odasında silah buldu. Babam dövmüştü."

Yutkunarak duraksadığında elinin üzerini okşadım. Gözleri tek bir noktaya bakarak beni bile görmüyordu. Transa geçmiş gibiydi adeta.

Konuşabilecek gücü bulduğunda devam etti. "Abimi tanıyamıyordum artık. Bana hep yeni şeyler öğreten, evin önünde yorulmaksızın top oynayan abim yoktu. Beni iten, hiçbirimizi sevmeyen bir canavar vardı. Babam da... Sevgi dolu bir adamdı ama oğlunun gözlerinin önünde erimesi onu da mahvetti. Abimin kolunda her gün yeni yara izleri görüyordum. Kendini öldürmek istiyordu. Çoğu zaman eve haftalarca gelmezdi. Bir gün evde kriz geçirdi. Para istiyordu. Sadece para. Çok küçüktüm Maroon. Annemi döveceğini sanarak araya atladığımda ona ilk kez bağırmıştım. Ahmad! Abi bile değildi. Yapma! Ama durmadı. Yakamdan tuttuğu gibi çelimsiz bedenimi bir köşeye fırlattığında sehpanın sivri kenarına çarparak yere düşmüştüm."

exit wounds • zaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin