Bölüm 9 • İkinci Yarı

1.1K 112 37
                                    

.:: Cüneyt Ergün - Taşıdığım Kadar Varsın ::.

Cümleleri toparlayamıyorum. Benzetmelerin bir anlamı yok ki zaten kuramıyorum.

"Yalnız Sadem, onlar Selim'in kitapları."

Selim ben. 20 yaşındayım. İstanbul Üniversitesi'nde hukuk okuyorum. İki sene önce sevdiğim kadının öldüğünü ögrendim ama şu an karşımda duran tam anlamıyla onun canlı bedeni. Gözleri onun güzel gözleri, kulağında çilek küpeleri var. Yüzündeki hafif makyaj ve küt kesilmiş saçları onu liseli Sadem'den biraz ayırmış ama masum güzelliği hala onunla.

Bana bakınca bayılacak gibi oldum. Masalardan birine tutundum ve rüyada olup olmama ihtimalimi gözen geçirdim. Tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Küçük bir acıyla sarsılıp kendime gelirken anladım... Rüya değildi, karşımdaki Sadem'di. Ölmemişti. Yaşıyordu.

"Ben, özür dilerim." dedi arasında kendi defterinin olduğu eşyalarımı bana uzatarak "Bilmiyordum." Bir süre öylece Sadem'in suratına bakakaldım. Kelimelerle tanımlayamayacağım bir heyecan hissettim. Beni tanımamıştı, beni unutmuştu.

Elindekileri aldım. Kısa saçlarını kulağının arkasına aldıktan sonra gülümsedi ve işine geri döndü. Saatime baktım, dersin başlamasına 10 dakika vardı. 'Keşke dersim olmasa' diye düşündüm 'Dersim olmasa da burada biraz daha durup Sadem'i izleyebilsem'. İstemesem de Sadem'e döndüm arkamı. Kütüphaneden çıkmadan önce son kez ona bakıp kapıyı kapattım. Dersliğe doğru yürürken Sadem'in elimdeki kitaplara dokunduğu gerçeğini kavradım ve kitaplara daha sıkı sarıldım.

* * *

Bugün o kütüphanede hayatım boyunca uğramadığım kadar büyük bir şoka uğramış ve hayatımın ikinci yarısına adım atmıştım. Neler olduğunu bilmiyorum ama Sadem'in beni hatırlamadığı kesindi.

"Yeniden başlayacaksın Selim." dedi Arda. Bakışlarımı kaldırıp Arda'ya baktım. "Evet, onun geçmişinde bir Selim var ama sen o Selim'i hiç kurcalamayacaksın. Yeni bir Selim sunacaksın ona. Onu eskisi kadar çok seven ve bunu belli eden bir Selim olacak bu."

Gülümsedim. Bu konuşmaları yapmak beni uzun süredir hissetmediğim kadar iyi hissettiriyordu. Sadem'in hayatta olduğunu biliyordum.

"Ben uyuyacağım..." dedim ayağa kalkarken.

"...Tabi uyku tutarsa." diye tamamladı Arda. Sırıtıp salondan çıktım. Odama girip kapıyı kapattım.

Mutluluktan uyuyamadım, dört döndüm yatağımda.

Yeni bir başlangıç yapmalıydım Sadem'e. Güzel bi başlangıç...

Yatağımda doğrulup masanın üzerine dağınık bir şekilde bırakılan eşyaların arasından Sadem'in defterini aldım. Uzun süre defterin gri, kalın kapağına baktım. Üzerinde kahve damlaları, yer yer çimen lekeleri ve gözyaşım olduklarını bildiğim şekilsiz renk geçişleri vardı. Bunlar bana ait olanlardı. Bunun dışında çilek lekesi, kurşun kalemle çizilen şekiller ve yazılan yazılar da vardı. İşte bunlar da Sadem'e ait olan izlerdi. Bu defter bana onu öğretmişti. Sevdiklerini, sevmediklerini, nefretlerini, üzüntülerini, aşkını... Her şeyiyle Sadem'i öğrenmiştim.

Onun tanışma hayalini aradım sayfalar arasında. Bulunca kırmızı kalemle altını çizdim.

Keşke Selim'le okul bahçesinde çarpışarak tanışsaymışız diyorum bazen. Kitaplarımız karışsa, sonra geri vermek için geri gelse.

Ardından telefonumu açıp yarınki derslerime baktım. Biri sabah 9:40'da, öteki de öğleden sonra olmak üzere tüm günümü dolduracak iki dersim vardı. İkiside üçer saatti. Gerekli kitapları, not kağıtlarını ve Sadem'in defterini yeniden masanın bir köşesine koydum. Nihayetinde uykuya daldığımda gerçek anlamda uzun bir zaman dilimi yok olmuştu.

SademHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin