14

77 14 17
                                    

İçinizi burkacak bir bölümle geldim. Bana kızmayın. Oy verenlere çok teşekkür ederim of çok mutlu oldum gerçekten. Çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. 

iyi okumalarrrrr

Oy sınırı tekrardan 5 olsunnn


Kore'deki son haftamızdı, hava hala soğuk ve hasta ediciydi.

San ona verdiğim ilaçlar ile her ne kadar kendine gelsede hala sümüklü bir bebekten farksızdı. Dün hastaneye gitmiş tahmin ettiğimiz gibi doktor üşüttüğünü söylemişti. Kan değerleri de yerlerdeydi. Nedenini konuştuğumuzda da sınav döneminde düzenli beslenemediğini her akşam hazır yemekler yiyip sadece kahve içtiğini öğrenmiştim. Bazı günler yemek bile yemiyormuş. Bunu duyunca o sessiz sessiz köşede oturmuş bende onu azarlamıştım. O da sesini çıkartmamış en sonunda yüzüme gülümseyip "İyiki hayatıma girdin" demişti. 

Bunu çocukluğunda yaşadıklarından dolayı olduğunu biliyordum. Bende  kıyamamış hemen sarılmıştım ona. Bugün ise sabah içirdiğim limon, portakal, mandalina suyu ve güçlü bir kahvaltıdan sonra salonda televizyonda oynayan diziyi izliyorduk. İçtiği antibiyotikler nedeni ile üzerine uyku basıyordu, bu yüzden bacaklarıma kafasını koyan alfamın kestirmiş olduğu saçlarını okşuyordum.

Kestane kafalım benim.

Yukarıdan ona baktığımda gözleri yavaş yavaş kapandığını görüyordum. Hasta olduğunda bir bebeğe dönüşüyordu. Ağzı açık nefes alıp veriyor arada bir burnunu çekiyordu. Böyle yapınca onu mıncırmak istiyordum ama biliyordum ki başı ciddi anlamda ağrıyordu ve gerçekten hiç bir şeye hali yoktu. Tek istediğim üniversiteye kadar iyileşmesiydi.

 Televizyonda olan bakışlarım tekrardan alfama dönünce gözlerini kapattığını ve düzenli nefeslerini görünce rahatlamıştım. Yavaşça kafasının altına yatak odasında taşıdığım yastığı yerleştirip kalkmıştım Üzerini örtükten sonra koltuğun yanına yere oturmuş ve San'ı izlemeye başlamıştım. Küçük gerçekten çekik gözleri vardı. Kestane saçları ona çok yakışıyordu.

Küçük San'ın da saçlarının böyle olduğu zamanlarda ne kadar tatlı olabileceğini düşünüyordum. Gördüğü böcekleri, çiçekleri heyecanla anlatıp annesinden veya babasından tepki bekliyorken ne kadar tatlı olabileceği gözümün önüne geliyordu.

Ağladığında, bağırırken, canı acırken...

Bunları düşünürken içimde sadece şu vardı.

San'a kıyamazdım. Asla yapamazdım. 

Onu ağlarken bile göremezdim. Bunu düşünürken bile içim burkuluyor gözlerim yanıyordu. San bana ne yapmıştı böyle. 

Bunları düşünürken telefonumdan gelen sesle oraya gitmiş ve arayanın Kyungmin'in öğretmeni olduğunu görünce hemen açmıştım.

"ABİİİİİİİ" diye tatlı çocuk sesi ile bana bağırmış hemen gözlerim dolmuş gülümsemiştim küçük kardeşime.

"Kyungminnn"

"Abi ben gidiyorum sen geliyorsun. Beni görmek istemiyor musun?"

"O ne demek abicim olur mu öyle şey. Ben yine gelirim tamam mı ? Hatta sadece senin için gelirim. Sen anlat bakalım nasıl gidiyor geziniz?"

"Abi buraya bir daha gelelim ama sen de gel. Çok güzel oyuncaklar var burada  ve biliyor musun ben balık tuttum." Heyecanlı söyleyişini destekler bir biçimde bende gözlerimi büyütmüş şaşırmış gibi yapmıştım.

"Gerçekten mi abicim, Nasıl yaptın bunu bakalım ?" Demiş ve yaklaşık olarak yarım saat süren balık tutma hikayesini büyük bir heyecanla dinlemiştim. Onun için çok önemli olan bu zamanı sabırla dinlemiştim.

Precious /woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin