1

214 18 30
                                    

kalabalık ve gürültülü küçük mekana sesleriyle daha da destek olan arkadaş grubu önlerindeki şişeyi sırayla çeviriyorlardı.toplum içerisinde olduklarından kimse birbirine güvenip cesaret diyemiyordu.çevirme sırası mingi'ye geldiğinde şişe tekrar döndü ve ağız tarafı san'ı dip kısmı da kendini gösterince ikisi de birbirine bakıp yerlerinde dikleşmiş ve düzensizce gülümsemişlerdi.

"cesaret." dedi san büyük özgüveniyle,tüm arkadaşlarının doğruluk demesi canını sıkmıştı birazcık.

mingi beklediği bir cevap geldiğinden kısa ama öz bir kahkaha attı ardından parmağıyla kapıyı işaret etti yavaşça,herkesin dikkati anında kapıya yönelmişti.

istediğini aldığında kollarını göğsünde birleştirdi "ilk giren kişiden numarasını isteyeceksin."

"e ama yuh mingi özel hayat diye bir şey var." diye anında karşı çıktı hongjoong elindeki içeceğinden bir yudum daha aldı.

"sadece isteyecek zorla alsın demiyorum ki."

"of tamam yaparız." san umursazca gülümseyerek arkasına yaslandı.herkesin gözü kapıyı dikizlerken birkaç dakika süren sessizliğin ardından kapı açıldı.san içeriye giren kişiyi görünce tebessüm dolu dudakları düzleşirken kaşları çatıldı.gördüğü yüz yutkunmasına sebep oldu.saniyeler dakikalar gibi geçerken emin olmak istedi gördüğü kişinin 'o' olduğuna,emin olunca da sandalyesini hızla geri iterek ayağa kalktı ve birkaç adımda koşarak sıkıca sarıldı 'o' olduğuna emin olduğu kişiye.san'ın bu hareketini gören arkadaşları da hızla ayaklandılar,bunu beklemiyorlardı.

wooyoung,arkadaşıyla girdiği kalabalık mekanda gözleriyle boş masa ararken aniden ona sıkıca sarılan bedenle irkildi ve gözleri dahası mümkün olamazmış gibi açıldı.birkaç saniye sonra ne olduğunu algıladığında tüm kuvvetiyle itti kendisinden biraz daha iri olan adamı ve bağırarak konuştu.

"ne yapıyorsun lan manyak herif!"

san itmenin etkisiyle birkaç adım geriye sendeledi ve o an ilk defa göz göze geldi wooyoung'la.karşısındakinin bomboş gözlerine rağmen bakmaya devam etti iri olan fakat diğerinin bakışları değişmiyordu bir türlü.soğuk ve kızgındı,kaşları da bi hayli çatıktı.

wooyoung,ittiği bedenle göz göze gelince duraksadı içinde kopan şeylere rağmen direndi biraz uzaklarında ayakta onları izleyen üç bedenden sadece birini görmesi yetmişti anında arkasını dönmeye.

"yürü yeosang gidelim burdan."

yeosang'ın sorgulayıcı bakışlarına maruz kaldığında kapıyı açtı ve kolundan tuttuğu arkadaşıyla çıktı daha bir dakika önce girdiği mekandan.köşeyi dönene kadar konuşmadılar fakat yeosang dayanamayıp durdu ve wooyoung'un kolunu bırakmasını sağladı.

"neler oldu az önce?" meraklı halinden dolayı çıkan yüksek sesiyle sordu.

"ben de bilmiyorum yeosang." kısık sesinin yanındakine ulaştığına emin olduğunda derin bir nefes alıp bıraktı ve ellerini cebine sokup ilerlemeye başladı.

olamazdı değil mi,yıllar önceki o çocuk değildi o?benzetmişti sadece.bu kadar büyük bir tesadüf milyonda bir olurdu ve bu kendisinin başına gelemezdi değil mi?

.

selamlar yine ben ve yine aklımda sadece ilk birkaç bölümü olan bir fic...gittiği yere kadar götürücez bakalım umarım batırmam🥲

sevmenizi diliyorum sadece siz de bana ilham dileyin lütfen xkekslwlsqş

iyi okumalar!!🫶🏻


















where were u? | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin