Hadi Biraz Eğlenelim

114 12 3
                                    

"Hogwarts mükemmel bir yer olsa da dersler evrenin her yerinde olduğu gibi burada da sıkıcı" diye soludu Loid mutsuzlukla. Fiona ve Loid ile birlikte kütüphanede iksir ödevimi tamamlamaya çalışıyordum. Biryandan da yüksek ihtimalle ödevlerinin tamamını verildiği saniye bitiren lakin buna rağmen kütüphanede harıl harıl ders çalışan Lily Evans'ı bakışlarımla öldürmeye çalışıyordum. Bu sabah bahçede James dizlerinin üstüne çökerek Evans'a milyonuncu kez çıkma teklif etmiş ve bu defa her zamankinden farklı ve ağır büyülerden nasibini almıştı. O muggle kızının onu ne diye sürekli reddettiğini anlamıyordum. Tipi mi değil di? Ah hadi ama James ciddi anlamda yakışıklı bir çocuktu. Evans bir inekti . James sadece sınav haftalarında ders çalışırdı lakin buna rağmen bölüm üçüncüsüydü. Birinci Evans ikinci ise Remus'tu. Remus u aklıma düşürdüğü için tekrar o kızıl cadıya sinirlendim. Şuan moralim çok bozuktu ve çikolatalarını benimle paylaşacak bir Remus'a sahip değildim. Dikkatimi tekrar Lily'ye verdim ve aklıma gelen şeyle Loid e döndüm. Loid'de çok yakışıklı üstelik safkan ve safkanlığa değer veren biriydi. Ben neden ondan hoşlanmıyorum? Gayet açık ve net. Çünkü o benim kardeşim sayılır. Tıpkı Regulus gibi fakat o cadının James i kardeşi olarak görmediği kesindi. Yalnızca ona aşık değil diye geçirdim içimden en sonunda. Okuldaki tek yakışıklı quiddich oyuncusu James Potter değildi ama ben ona aşıktım. İnsanlar ben şu kişiye aşık olacağım deyip olamıyordu ne yazık ki. Aşk garip bir kavramdı. Kimisini yakışıklı yetenekli zeki ve iyi kalpli biri ona aşıkken başkası peşinde koşturuyordu( Evans'ın Snape'den hoşlandığını düşünüyordum) Kimisini kötü kalplisin teki olduğu halde iyilik meleğine aşık ediyordu. Derinlerde bir yerde asla sesli itiraf etmeyecek olsamda Lily Evans'ı takdir ediyordum. Hogwarts daki başka herhangi bir kız olsa James i sırf yakışıklı ya da popüler diye seve seve kabul ederdi. Lily'i çok kıskansamda James e aşık olsa keşke diye geçirdim içimden. James beni asla sevmeyecek sevsede imkansız bir aşk olurdu bizimki oysa Lily ve James.. Ben James'i yalnızca seviyordum. Onu değil onun mutluluğunu dilerdim ve o Lily ile mutluysa umarım bir gün o cadı sahiden James i en az benim kadar çok sever. Benim açımdan en büyük sıkıntı muggle olmasıydı. Istesemde istemeseydi safkanlılığımdan ötürü kendimi o kızdan üstün görüyor ve James in ona olan aşkından beni hiç bir zaman farkedememesini gururuma yediremiyor bi yandan o beni kız kardeşi olarak gördüğünden kendimi affedemiyorum.
"Benim ödevler bitmek üzere sizne durumdasınız?"diye sordu Fiona sessizlikten sıkılarak.
"Grace gözlerini şu bulanıktan bir alsa yarım saat önce bitirmiştide "dedi Loid beni güldürmeye çalışarak ama gülmedim . Sakince ona döndüm:
"Loid şu kelimeyi kullanmasan olmaz mı? Kızın sana bir zararı yok."
"Ne zamandır muggleları savunuyorsun Veg?"
"Bir muggleı savunmaktan bende çok hoşlanmıyorum"dedim yüzümü buruşturarak "Ama sencede sırf kanlarından ötürü bu sıfadı hakediyorlar mı?"
"Uff pekala, dürüst olmam gerekirse bir muggle ın duyguları gram umrumda değil ayrıca anladığım kadarıyla canını sıkan birşey var." Birkaç dakikalığına düşünceli gözüktü."Bak kanlarını kendileri seçmiyorlar bende biliyorum sadece ağız alışkanlığı ailelerimiz malum Vega. Sen cidden daha önce hiç bu kelimeyi kullanmadın mı?"
"Kullandım, yalnızca bir defa elimden geldiğince kaçınmaya çalışıyorum."dedim bir çocuğa söylediğim bir kelime yüzünden abimin bana nasıl bağırdığını anımsayıp yüzüme acı bir tebessüm kondurdum. Kelimeler cidden sihirliydi ve sanki bu sihri herkes dışarıdan farklı görüyordu. Yalnızca 10 yaşındaydım ve bana göre bu sadece bir kelimeydi ailemin sıklıkla kullandığı bir kelime tıpkı sandalye kelimesi gibi ya da rüzgar.. bir insana gidip rüzgar deseniz hiç bir şey olmazdı öyle değil mi? Benim sırf eğlencesine söylediğim bu kelime o gün çok şeye mal olmuştu. Eğlenmek.. Abim bana eğlencenin başkalarının gururunu kırmadan yapılması gerektiğini söylemişti. Bir an kaşlarımı çattım. Bunu çapulculardan biri mi söylüyordu? Şimdiye kadar Slytherin dekilere yaptıkları gurur kırıcı şakaları düşündüm. Bu esnada Lily Evans toparlanıp kütüphanededen çıkmıştı. Son sözlerim yüzünden gerilip içine kapanan Fiona ve Loid'e baktım.
"Hey çocuklar "
abimin sürekli sòylediği sözü muggle bir Gryffindor a bakarak söyledim,henüz ikinci sınıftı.
"hadi biraz eğlenelim."
Fiona ve Loid anlamazlıkla bana baktılar. Kendimden emin adımlarla ayağa kalkıp o oğlanın yanına yürüdüm. Loid ve Fiona da hemen peşimden gelmişlerdi. Masasında yalnız başına oturup masum masum ödevini yapan oğlana baktım. Uzun bir parşömeni doldurmuş yakında ikincisine geçecekti. Asamı yavaşça doğrultup fısıldadım "Accio parşömen!" Parşömen hızla bana doğru uçarken oğlanın elinde tuttuğu tüy kalem sayfayı baştan aşağı çizmiş, mürekkep oğlanın sabahtır beri özene bezene yazdığı yazı üzerinde dağılmıştı.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?"
"Bağırmasana saygısız kütüphanedeyiz, sadece bu kadar uzun ne yazdığını merak ettim ama artık senin yüzünden okuyamıyacağım"diyerek kağıdı masaya attım isyankarca. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Asasını sıkı sıkı tutarak bana salladı fakat Loid'in yaptığı büyü daha hızlıydı.
"Expelliarmus"
Hemen ardından Fiona atıldı
"Petrificus totalus!"
oğlan donup yere devrildiği sırada hemen çevremizdeki Gryffindor lar harekete geçti.
"Sirius Black'in sevgisini haketmiyorsun Black, sizden nihayet kurtulduğu için şanslı olmalı!"
bu cümleden sonra derin bir sessizlik oldu. Yavaşça bunu söyleyen kişiye döndüğüm esnada kütüphane görevlisi bağırarak yanımıza gelip hepimizin kütüphaneden defolmasını haykırdı. Asamı kaldırıp kıza bir büyü göndereceğim esnada bir el sıkıca kolumu tutup asamı indirdi ve beni peşinde sürüklemeye başladı. Tam bağıracakken bunun abim olduğunu gördüm. Fiona ve Loid bağırarak peşimizden gelmeye çalışırken James , Remus ve Peter'ın onları durduğunu izledim ama nedense sessiz kaldım. Sirius ile konuşmalıydım . Kütüphaneden çıktıktan sonra bir süre daha beni sürükledi. Çok hızlı yürüdüğünden ona yetişmekte zorlanırken bir yandan ne diyeceğimi ya da onun ne diyeceğini düşünüyordum. Çevremizde geçenler merakla bizi izlerken kendimi bir satranç maçında gibi hissettim. Hamle sıramı aptalca üzerine düşünmeden kullanmıştım ve o kadar ćok mat edilme yolum vardı ki rakibimin hangisini yapacağını kestiremiyorum. Düşünemiyordum! Oyunun akışını kaybetmiştim. Hangi taşı oynayacaktı? Hangi taşımı kaybedecektim? Nasıl karşılık vermeliydim? Başım ağrımaya başlamıştı . Olduğum yerde durup silkindiğimde bana döndü.
"Az kaldı"
Sesinin sertliği karşısında yutkunmadan duramadım. Bu sırada beni bir duvarın önünde durdurdu. Elini duvara yasladı ve duvarın açılan kısmından önce beni sokup hemen ardından peşimden girdi.

Vega Grace BlackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin