4. BÖLÜM: OYUN VE OYUNCU

15 2 1
                                    

Burnuma gelen kokularla uyandım. Mis gibi melemen kokuyordu. Üstümdem battaniyeyi fırlattım. Mutfağa gittim, gözlerimi avuşturdum.

"Günaydın," dedi Kıvılcım, elindeki çaydanlıkla çay bardaklarına çay dolduruyordu. Güzel bir kahvaltı hazırlamıştı.

"Günaydın"

"İyi uyudun mu?"

"Hemde çok iyi!" Gülümsedi.

"Mete'yide çağırdım, sorun yok değil dimi?"

"Evet evet, sorun yok." O an zil çaldı. "A ha Mete geldi, sende yüzünü yıka." Banyoya girdim. Uzun yıllardır şunu fark ediyorum. Kıvılcım bana hep annemmiş gibi davrandı. Onun kollarında bile anne şevkati vardı. Ona arkadaş olmaktan öte bir ilişkimiz var.

"Hadi!" Tekrar mutfağa gittim. Kıvılcım cama yakın kısımda, Mete kapıya kısımda otuyordu. Karışı karşıya. Banada ortadaki sandalye kalmıştı. Yerime oturdum.

"Hoşgeldin."

"Hoşbulduk."

"Senin dersin var değil mi?" Konuşmayı uzattı kıvılcım.

"Evet."

"Hızlı ye, kaçırma dersi."

"İkimizde biliyoruz ben derslerden nefret ediyorum."

"Biliyorum."

"Eee"

"Yemeğini ye!" Yemeğimi yemeğe koyuldum. "Melemeni soğanlı yapmışsın," dedi Mete.

"Evet?"

"Soğanlı melemen mi olur?"

"Ne," diye atıldım.

"Saçmalama Mete, melemen soğanlı olur!"

"Hayır, soğansız."

"Soğanlı," dedik aynı anda.

"İkiye birsin."

"Melemen soğansız olur, anlayın şunu.

"Melemeni soğansız seven biriyle bu ilişkiyi sürdüremem. Melemen kırmızı çizgim."

"Benim dersim var kaçırmıyım." Diyerek aralarından sıyrıldım.

"Tatlım benim kıyafetlerimden giy."

"Tamam, teşekkür ederim."

"Teşekkür etmene gerek yok." Kıvılcım'ın odasına girdim. Dolabına bir süre karıştırdım. Altıma bol, beyaz şort, üstüme pembe tişört giydim. Bildirim sesiyle komadinin üzerindeki Kıvılcım'ın telefonuna baktım.

"Acaba baksam mı? Baksam nolcaktı ki, bişi değişmez. Kıvılcım kardeşim sayılır." Telefon elime aldım, gelen mesaja baktım.

Bilinmeyen numara:
Kıvılcım geleceksin demi. Gelmezsen küserim, herkes seni bekliyor.

"Bir şey mi oldu?" Kapıda beni izleyen Kıvılcım'ı gördüm. "Yo hayır, bir şey yok." Saatte bakıyormuş gibi yaptım. "Saat baya ilerlemiş ben gideyim." Elimdeki telefonu Kıvılcım'ın eline bıraktım.

"Dur."

"Efendim?"

"Belki markete filan giderim, o yüzden n'olur n'olmaz sana yedek anahtarı vereyim."

"Tamam." Cebinden anahtarı uzattı. İçeriden çatanmı aldım, içine anahtarı attım. Ayakkabılarımıda giyip evden kurtuldum.

"O da neyin nesi?" Kendi kendime söyledim.

Okulla geldiğimde ders nerdeyse bitmek üzereydi. Derse girdim herkes bana baktı. "Özür dilerim."

"Geç kızım." Hep bu adamın dersine geç kalıyordum. Baktım ne göreyim, bugün bütün sınıfın dolu olacağı tutmuş. Tek meymemetsizin yanı boştu. İstemeye istemeye oturdum.

MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin