evimin kapısının önünde bir süre durdum, elimi karnıma koyup soluklandım.
nefeslerim düzene girdiğinde ceketimin küçük cebinden telefonumu çıkarıp jeongyeon'un numarasını çaldırdım. biraz bekledikten sonra açmıştı.
"şey, geldim ben kapıyı-"
ben daha cümlemi tamamlayamadan dahyun kapıyı açmıştı.
telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve kapadım.
fısıltıyla konuştum. "dahyun bak seni öldüreceğim cidden, ne diye anahtarımı alıyorsun? üstelik jeongyeon'u çağırıyorsun eve. ne söyleyeceksin ve hangi amaçla yaptın bilmiyorum ama bugün her şey farklı sonuçlanabilir farkında mısın?"
içeriden jeongyeon'un sesi geldi. sizi çok merak ettim, dedi.
dahyun kolumu tuttu ve kimsenin duymaması amacıyla beni kendisine daha da yaklaştırdı.
"öncelikle ben bilerek söylemedim. jeongyeon bayıldığını duymuş, beni aramıştı. telefonda konuşuyorduk, birden ağzımdan kaçırdım ve o cesaretle konuşmamız gerektiğini söyledim,"
tek kaşını kaldırarak devam etti.
"üçümüzün konuşması gerektiğini yani. ben olayların farkındayım, jeongyeon'u sevdiğini biliyorum."
elimle sus işaretleri yaptım fakat beni dinlemedi.
"duyarsa duysun sonuçta bugün ortaya çıkacak." bu umursamamazlığının kaynağı neydi, çok merak etmiştim.
"neden böyle bir şey yaptın bana sormadan? benim fikrimi de alman lazımdı, tek başına nasıl böyle kararlar alabilirsin? oldukça sakin karşılamaya çalışıyorum diye yaptığının doğru olduğunu sanma."
"en sonunda bana hak verecektin çünkü nayeon, emin ol bugün öğrenmese ve sen başka bir gün anlatsan - ki cesaretin de yok - daha da kötü olurdu. ben ilişkinizi düşünüyorum, seni düşünüyorum, aynı zamanda momo'yu da düşünüyorum. bu böyle saklamakla gitmez. yavaş yavaş herkese anlatsak diyorum, zaten chaeyoung biliyor."
sanırım haklı olma payı yüksekti fakat yine de fikrimi almadan böyle bir şey yapması beni hala sinirlendiriyordu, sonuçta en son benim haberim olmuştu. ayrıca, aklıma takılan tek bir şey vardı.
"sen bunları nereden öğrendin dahyun? ben söylemediğime yüzde yüz eminim de çünkü. sadece chaeyoung'a söyledim,"
panikle devam ettim.
"chaeyoung söyledi değil mi sana bunları?" sesimin gereğinden fazla yüksek çıktığının farkına varıp sustum. jeongyeon da buraya geliyor gibiydi.
"son kez bu konuyu burada konuşuyoruz, jeongyeon gelmeden beni iyi dinle. chaeyoung'un hiçbir suçu yok, zaten hareketlerin fazla şüpheliydi ve ben de kendi kendime öğrendim. bunu chaeyoung'a söyleyince o ilk başta onaylamadı fakat sonra ben ısrar edince ve farkında olduğumu anlayınca kabul etti, olay bu. bugün de her şeyi anlatıyorsun ancak ondan uzak durmanı isterse bunu yapacağını da söylüyorsun. jeongyeon'un artık kız arkadaşı var, tabii ki momo da var. senin jeongyeon'un etrafında olduğunu duysalar neler olacağını sen tahmin et."
dahyun sözünü bitirince jeongyeon geldi ve beni baştan aşağı süzüp gülümsedi.
"burada ne konuşuyorsunuz fısıldayarak? içeri geçseniz de birlikte konuşsak olmaz mı?"
zorlukla başımı salladım. jeongyeon tekrar tebessüm edip yürümeye başladı, biz de onun arkasından ilerliyorduk. arada dahyun'a bakıyordum, bana sakin olmam gerektiğini ve çok tedirgin olduğumu söyleyip uyaran bir bakış attı.
eve girdiğimizde ceketimi çıkarıp askılığa taktım.
"o çok önemli konu nedir acaba?"
dahyun ile göz göze geldik.
"bunu daha sonra da konuşabiliriz. şimdi kahvaltı etmeye ne dersiniz?"
"olur elbette, çok iyi olur di mi jeongyeon?"
jeongyeon'a baktım, kafasında bir şeyleri tartıyormuş gibiydi.
"tamam." gülümsedim.
o zaman ben mutfağa geçeyim, dedim ve dahyun'un elini tutarak onu da mutfağa sürükledim.
"ben de yardım edeyim mi?"
"gerek yok." dedi dahyun jeongyeon'a. ben de onun hemen arkasından sen rahatça otur biz hallederiz, dedim. jeongyeon ise omuz silkmekle yeltendi ve oturma odasına geçti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
poster, 2yeon
Fanfiction@imyeony posterimi verecek misin, ben mi geleyim? im nayeon & yoo jeongyeon