Yağız aslında kim

11 6 3
                                    

Sabah derse erkenden gelmiştim. Arabadan indiğimde karşımda Yağız vardı. Gülümseyerek yanıma yaklaştı:
- Günaydın!

- Günaydın! Erkenden gelmişsin!

- Evet, seni bekledim

- Sebep?

- Unuttun mu? Sana kendimi kanıtlamam gerek

- Böylesini beklemiyordum.

- O zaman sürprizlerle doluyum. Benle gel!

- Nereye?

- Beni tanımak istemiyor musun?

- Istiyorum!

- O zaman gel!

Elimden tutdu ve okula doğru girdik. Hızla addımlar atıyordu. Nereye gittiğimizi anlamamıştım. Biraz yol gittikten sonra bir kapının karşısına geçti. Kapıyı açtı ve "Lütfen, Buyur!" Dedi. Içeriye geçtim. Burası okulun kütüphane'siydi. Yüzüne soru sorar şekilde baktım. Etrafa bakarak bana cevap verdi:
- Beni tanımanın ilk kuralı, kütüphane'dir. Kitablar benim için büyük anlamlar içeriyor. Zamanımın çoğu burada geçer. Insanlardan uzak olduğum zamanlar buraya gelirim

- Gerçekten sürprizlerle dolusun! Bende kitab okumayı çok severim. Inanırmısın bilmiyorum amma Berki bu kütüphane'deki tüm kitapları okumuşumdur.

- Bu imkansız!

- O zaman soru sor, her hangi bir soru!

- Pekala! "Bin dokuz yüz seksen. Dört" romanını kim yazdı?

- Gerçekten bu mu?! Daha zorunu bekliyordum! George Orwell. Onun yazdığı distopik romandır. 2000'li yılların dünyasında yaşadıklarımızı en iyi anlatan romandır da diyebiliriz. İnsanların nasıl da apolitikleştirildiklerini, nasıl da her şeyden korkan bir hale getirildiklerini çok iyi anlatır.

- Güzel! "Zamanın kısa tarihi, Stephen Hawking" hakkında ne söyleye bilirsin?

- Hawking, kavramların daha kolay anlaşılabilmesi için metinleri resim, grafik gibi görsellerle zenginleştirerek, konuları basitleştirmeye çalışmıştır. Herkesin anlayabileceği bir dille yazılmıştır. Bu kitap bilimi artırıyor ve asla karmaşık şekilde anlaşılmıyor

- Çok iyisin!

- Bu kadar mı?!

- Devamını kafetariya'da sorarım

- Amma birazdan ders başlayacak.

- Hadi ama! İlk dersi kırarız. Bir şey olmaz

- Bu seferlik olur

Konuşarak kafetariya'ya geçtik. Soğuk kahve istedik ve boş masaya geçtik, oturtuk. Yağız bir kaç saniye sonra konuşmaya başladı:

- Eee?

- Ne eee?!

- Sen kimsin?! Yani nelerden hoşlanırsın, hayatın, hayattan beklentilerin neler?!

- Aslında hayattan pek beklentim yok!

- Neden?

- Istediğim çoğu şeyi yaşadım. Pek bir hayal gücüm yok yani

- Garip!

- Neden?

- Her kesin bir hayali vardır!

- Orasını bilmiyorum! Dediğin gibi ben farklıyım!

- Pekala, nerede yaşıyorsun?

- Orman'da, şehirin sonunda ailevi bir evimiz var. Şuan oradayım

- Annen baban?

VAMPİRLERİN DÖNÜMÜ:SEÇILENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin