Ada'ya ayağımızı basmıştık. Korkunc bir yerdi. Gitmeden önce buraya bizi almaları için 3 gün sonra helikopterle gelmelerini söyledik. Madagaskar adasına yakın bir adaydı. Gelir-gelmez Furkan Sahilde uyuya kaldı. Ne yaptığını anlamamıştım. Fazlada takmıyordumda. Çantamı yere koydum ve telefonumu çıkardım. Ada'da olduğumuz için telefon çekmiyordu. Şarjıda bitmek üzereydi. Fazla kurcalamadan çantama geri yerleştirdim. Çantadan haritayı çıkardım. Dikkatle baktım. Biz güney'deydik. Gideceğimiz yerse Ada'nın ortalarında Kuzeybatı taraftaydı. Baya mesafe'de vardı. Haritayı yeniden çantama yerleştirdim. Furkana baktım ve yüksek sesle "kalk ayağa Salak! Gitmemiz gerek" dedim. Gözlerini açtı ve bana baktı. Somurtarak konuştu:
– Ne var ya?!– Kalk diyorum, gitmemiz gerek.
– Biraz kestirsek olmaz mı?
– Olmaz! Ada'da kalmak istiyorsan senin tercihin. Amma ben buraya abimi bulmak için geldim.
Ayağa kalktım ve adaya doğru irerleyerek "ve ayrıca şimdi kıçını kaldırıp peşime takılmazsan, beni arama:" dedim. Furkan ayağa kalkar-kalkmaz mızmızlanmaya başladı "bu kadın adamın beynini s...". Söyleyeceği şeye tepkimi bildiği için hemen kendini durdurdu. Aslında söylediği pekte umrumda değildi.
Neredeyse 1 saat'dir yürüyorduk. Hava kararıyor gibiydi. Amma daha kararmasına 2 saat vardı. Bu adada bir şeyler ters gidiyordu. Furkan arkamdan seslendi:
– Biraz dinlensek olmaz mı? Bizimkiside can ya hani?!– Sen vampirsin
– Orası doğru da... Hadi amma! Tamam, Sıkıldım. Biraz dinlemelim. Devam ederiz. Ayrıca havada kararıyor. Bu şekilde hiç bir şey göremeyiz. Bak boş yerde var. Hadi kamp kuralım.
– Korkuyorsan bu senin problemin.
– Ben hiç bir şeyden korkmam
– Bir zamanlar korkardın amma...
– Tamam, sus! Sesin beynime işliyor. Ben kamp kuruyorum. Bu gece buradayız.
– Baban içi vakit daralıyor amma...
– Benim vaktim bol, ona say
– Kamp'ı kur. Bende odun topluyacam
Çantamı koydum ve orman'a doğru irerledim. Hava baya kararıyordu. Burada ne oluyordu? Bu bilimsel bir şey mi? Yoksa ada'ya mahsus cadı işleri mi? Ağaclarda örümcek ağları vardı. Yerden odun, ağac dalları gibi şeyler toplayarak ormanın derinliklerine gittim. Uzaklaştığımın farkında değildim. Bir anda karşıma farklı bir ağac çıktı. Farklı dediğim, üzerinde bir şeyler yazıyordu ve bir şal vardı. Elimdeki odunları yere bıraktım. Ağacın karısına geçtim ve yazılara baktım.

Aynı bu şekilde yazılar vardı. Cadı alfabesinde bunun anlamı 'sol' demekti. Sol tarafta bir şeyler vardı. İlk önce sol tarafa baktım. Amma hiç bir şey görmüyordum. Adım-adım o tarafa doğru gitmeye başladım. Bir anda sağ tarafımdan hızlı koşma sesi geldi. Hemen çalılara baktım. Sonra arkamdan geldi. O tarafa hızla dönünce bir anda arkamdan bana el uzandı. Ben hızla dönerek yere çaktım. Yüzüne baktığımda Furkan olduğunu anladım. Rahatlayarak "Allah seni kahretsin" dedim. Furkan ayağa kalkarak üstünü düzeltdi:
-Bela okuma!– Allah'ın cezası. Nasıl buldun beni?
– Sesler. Kampı çoktan kurdum. Sonra senin gelmediğini görünce bı' bakayım dedim. Nasıl dikkatini vermişsen artık sesimi duymadın. Nasıl korktun amma gerizekalı
Furkan'ı iterek "Kes be!" Dedim ve yeniden o tarafa doğru ilerledim. Furkan merakla "gerçekten, sen ne yapıyorsun?" Diye sordu. Ben sus işareti vererek. Ilerledim. Karşıda taş olduğunu farkettim. Çalıları temizlediğimde aslında buranın bir mağara olduğunu gördüm. Arkaya dönüp Furkan'a baktım. Sonra içeriye doğru girdim. Burası terk bile edilmemişti. Fenerler, kalem, kağıt, ekmek vardı. Hala birileri ola bilirdi. Içerisi baya genişti. Uzun bir yol vardı. Elime bir fener aldım, Furkan'a "burda kal" diyerek içeriye ilerledim. Gittikçe, uzuyordu. Mağaranın üzerine farklı desenli insanlar vardı. Aynı zamanda özel cadı alfabesiyle yazılan sözlerde. Burası benim için değilde, Furkan için tehlikeliydi. Bazı yazılarda Vampir kanıyla yapılan deneyler yazıyordu. Bu Bilim adamı olan bir cadının doğruntusuydu. Mağaranın sonuna gelmiştim. Geri koşarak Furkan'dan telefonunu istedim:
– Telefonun yanında mı?– Evet!
– Desenlerin şeklini çeker misin?
– Tabi!
Teker-teker çekti. Neredeyse 5 dakika sonra burayı terk ettik ve odunlarımızıda alıp kamp'a doğru döndük. Gerçekten yapmıştı. Odunların üzerine getirdiği benzini töktü ve çakmakla yaktı. Çantasından Marshmallow çıkardı. Hepsini çubuğun üzerine takarak övülmeye başladı:
– Görüyor musun? Neler yapıyorum. Sende anca öyle otur, bı' bok yapma.– Boş konuşma! hadi!
– Al bakalım
Çubuğu bana uzattı. Ikimizde yaktıktan sonra yedik. Furkan yiyerek soru sordu:
– Az önceki şey neydi?– Cadı işi. Burda birileri kalıyor. Kafayı sıyırmış bilim adamı da ola bilir. Emin değilim
– Peki az önceki yazılar?
– Vampirlerle ilgili deneyler yazıyordu. Kanın tükenme hızı, ölü diriltme, beden parçaları...
– Iğrenç!
– Aynen! Gerçeği söyle! Buraya neden geldin?
– Yardım
– Ben ölsem geçib gidersin.
– Sen olsan evet
Yüzümü sırıtarak çevirdim. Oysa devam etti:
– Bilmiyorum. Ne yaptığımı, neden yaptığımı. Gerçekten bilmiyorum– Iyi misin?
– Olmama ihtimalim var mı?! Efsaneyim. Sen kendine bak.
– Ne dedim ya?!
– Öyle şeyler
– Baban için değil yani...
– Asla!
– Furkan
– Ne?
– Elimden geleni yapacağım
– Ne için?
– Gizem'in gelmesi için. Zorlada olsa onu sana getirteceğim.
– Gerek yok, kendisi gelir
– Söyle baksan, zeki, aklıselim biri sanarsın amma salağın tekisin
– O sana göre güzelim. Daha iyiyim!
– Saat daha 5, hava karardı. Sıkıcı
– Bende sıkılmamak için bir şey aldım
– Ne?
Çantasından küçük bir kutu çıkardı. Bana uzatarak konuştu:
– Bahse var mısın?– Varım
Bu kart oyunuydu. Saat'lerce oynadık. Zamanın nasıl geçtiğini aldırmadık. Sonra taklit yaptık. Ben Darhan'ı, Murat'ı yapıyordum. Furkan ise Beni, Kavçın'ı, Abim Gökay'ı yaptı. Baya eğlenceli zaman geçirdik. Sonra tekrar kart oynamaya devam ettik. Artık aynı şeyleri yapmaktan sıkılmıştım. Amma Furkan hiç bozmuyordu. Saat'e baktığımda 8 olduğunu gördüm. Hemen oyunu kestim:
– Saat 8 olmuş bile. Gidip uyuyacamAyağa kalktığını görünce engel olmaya çalıştı:
– Hayır! Oyun oynuyorduk.– Sıkıldım. Bu böyle bitmez. Uyuyarak zamanı takmayacam. Kitap filanda okurum.
– Bu saat'de uyumazsın be! Yenilmek işte!
Çadırıma girdim ve ağzını kapattım. Uzanarak kitap'a daldım. Dikkat'imi çokta veremiyordum. Çünki aklım abimdeydi. Uzun zamandır onu göremiyorum. Düşünerek uykuya daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİRLERİN DÖNÜMÜ:SEÇILENLER
VampireBir vampir kızın yıllar sonra kasabasına dönmesiyle başlayan paranormal olaylardan esirlenmiştir. Kristen Stewart-Deniz Doğan 1013 Louis Partridge- Yağız Kılıç 2005 Hailee Steinfeld- Gizem Doğan 1011 Henry Cavill- Gökay Doğan 1003 Daniel Sharman- F...