18-19-20&21.Gün

369 49 1
                                    



18. Gün

Telefonun yanımdaki komidinde can çeker gibi titremesinden sonra uyandım ekranda Tao'nun ismini görünce bir an afalladım. Yutkundum ve telefonu açtım. Yine her zamanki buğulu sesi ile "Hey." dedi. Ne diyeceğimi bilemeden aynı şekilde karşılık verdim.

"Ah, evet şey, gitmeden seni aramak istedim. Üzgünüm.. Yani şu an seni anlıyorum. Belki de haklıydın mektubu göstermeme konusunda. Ama o an, o şekilde tepki verdim. Dürüst olacağım, yine olsa sanırım yine aynı tepkiyi verirdim. Herneyse, kendine iyi bak." dedi.
Gözlerimden akan yaşların tüm yüzümü sırılsıklam ettiğini hatırlıyorum. Ondan bunları duymak bana çok iyi gelmişti.

"Ah.. Teşekkür ederim ve.. üzgünüm. Yani her şey için. Kendine iyi bak." diyebildim sadece. Sonra da telefonu kapattık..
Aslında Tao dün gidecekti ama ailesi ile ilgili birtakım sorunlar çıkmış ve bir gün ertelemek zorunda kalmış gidişini. Bilmiyorum, belki dün gitseydi benimle konuşmadan gidecekti. Benden nefret ederek. Belki o 1 gün bizim arkadaşlığımızın günüydü. Bana tekrar Tao'yu kazandırdı. Arkadaşlığımızın bir daha asla düzelmeyeceğinden korkuyordum. 1 gün için minnettarım.
Lay Çin'de, Tao'yu onun uğurladığını duydum. Lay sık sık beni arıyor, aslında kontrol ediyor diyebilirim. Hepsi benim hakkımda endişeli gibi görünüyor.
Açıkcası onları endişelendirmek istemiyorum. Yani sen de biliyorsundur, Suho hyungun üzerinde şu an çok büyük bir yük var. Hatta yükler.. Ve ayrıyeten ben de ona bir sorun olmak istemiyorum. Sanırım bunu pek başaramıyorum. Onlar için üzülsem de yapabileceğim bir şey yok. Herkes bir şekilde sensizliğe alışmaya çalışıyor ve benim alışma yöntemim de bu. Gerçi pek becerebildiğim söylenemez. Yemin ederim hala her gün sabah bir yerlerde seni arıyorum. Bir anda karşıma çıkmanı bekliyorum. Baktığım her yerde seni hayal ediyorum. Seni daha fazla nasıl hissedebilirim,ne yapabilirim diye düşünürken aklımı kaybedeceğim sanırım. Ya da belki çoktan kaybetmişimdir?

19&20.Gün

Zaman nasıl bu kadar çabuk geçebildi anlayamıyorum. Bugün tam 20 gün oldu. Bırakıp gidişinin üzerinden koskoca 20 gün çoktan geçti bile. Gidişin dün gibi olsa da seni 20 yıldır özlüyor gibiyim Chanyeol.

Bugün hep birlikte senin yanındaydık. Biliyorsun zaten,bizi gördüğünü biliyorum.
Söylediğimiz şarkıları beğendiğini umuyorum. Ara ara hıçkırıklarımızı tutamamış olsak da umarım bu seni rahatsız etmemiştir.
Aslında seninle yalnız olmayı çok istiyordum. Yüz yüze söylemek istediklerim vardı. Ama beni yalnız yollamayacaklarını biliyordum bu yüzden sesimi çıkarmadım. Senin yanında olduğum zaman diğer her şeyi unutuyorum nasıl olsa.
Bugün gözyaşlarımın sen kokan toprağına akmasına izin verdim. Ağladığımda gözyaşlarımı silmeyi sevdiğini biliyorum. Belki tekrar yaparsın diye...

Chanyeol... gerçekten artık tükenmek üzere olduğumu hissediyorum. Uyanmak istemiyorum. Seni en çok yanında olduğumda ve uyuduğumda hissedebiliyorum. Bıraksalar yanından asla ayrılmam. Ve asla uyanmam. Bazı zamanlar tamamen boşlukta gibiyim. Hissizleşiyorum. Hiç bir şey hissedemiyorum. Seni hissedemiyorum. Bazen kokun kayboluyor. Çok kokuyorum Chanyeol. Kıyafetlerinin üzerinde bıraktığın kokun bir gün kaybolacak ve ben onu unutacağım diye çok korkuyorum. Kokun olmadan yaşayamam. Kesinlikle yaşayamam.

Ve bugün bütün o bakışlar arasında küçük bir kutunun içerisine toprağından aldım. Eve geldiğimizden beri onu kokluyorum ve biliyor musun Chanyeol gerçekten iyi hissettiriyor.

Düne gelecek olursak, dün yazamadım. Dürüst olacağım, yazmak istemedim. Dün yine terapi seansım vardı. Yejin sunbae bana senin mektubunu sordu ve okumak istediğini söyledi. Tabii ki vermek istemedim. Ama konuşması ikna ediciydi ve mektubunu ona gösterdim. Beklediğimin aksine mektubun hakkında konuşmadı. Sadece okudu, tekrar katladı ve bana verdi. Neden sürekli onu yanımda taşıdığımı merak ediyorsundur. Ama gerçekten ben de bilmiyorum. Sürekli ya cebimde ya da günlüğümün arasında. Yanımdan ayırmak istemiyorum. Sanırım bunun nedeni o kağıdın her bir santiminde senin izlerinin olması. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. Yejin sunbae bana mektubu taşımamda bir sorun olmayacağını ama günlüğü yazmamı durdurmamı söyledi. Yine. Ve ben yine bunun asla olmayacağını söyledim. Bu asla olmayacak Chanyeol çünkü eğer yazmayı bırakırsam sana ikinci kez ihanet etmiş olacağım. Buna gücüm yok. Sana ikinci kez aynı şeyleri yaşatmayacağım. Şu an şartlar ne olursa olsun.

Bunu söylemek için geç kaldığım her güne lanet olsun.
Seni seviyorum Chanyeol.

21.Gün

Bugün evde çok buruk bir hava vardı. Kris ve Luhan hyung gittiler. Açıkçası onları yolcu edebildiğimiz için memnundum. Biliyorsun bir önceki gidişlerinde öyle olmamıştı...
Biraz daha kalmayı çok istediklerini ancak programlarını daha fazla erteleyemeyeceklerini söylediler. Ve gittiler.
Onları yolcu etmek için Suho hyung ve Chen gitti. Suho hyung hep birlikte gitmemizin bir anlamı olmadığını söyledi. Gitmek istemiyordum da zaten. Bugün biraz daha yorgun hissediyorum. Gün boyu salonda oturup gidiş saatlerine kadar olan vakti verimli geçirmeye çalıştık. Normal şeylerden konuştuk. Bazı yerlerde sen de vardın. Hemen konuyu değiştirmek isteseler de onlara seni hatırlamanın beni mutlu ettiğini söyledim. Buna gülümsemeyle karşılık verdiler. Onlarla konuşmayı gerçekten özlemişim.
Her neyse,sonuç olarak bugün tekrar gittiler.

Biliyor musun Chanyeol,sevdiğim insanların bırakıp gitmesine alıştığımı düşünürdüm.... Sen gitmeden önce.

Sensiz 99 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin