3. BÖLÜM

131 13 97
                                    

Peşinden gittiğimde nereye gittiğimizi fark etmemiştim. Beni tuvalete götürmüştü. Tuvalete girmeden önce başımı yana çevirdim. Koridorun sonunda, az önce olduğum yerde Buğra ve Ayberk az önceki adamın önünde durmuş bir şeyler yapıyorlardı. Konuşuyorlardı sanırım. Burnumu içime çektim.

"Elini yüzünü yıka istersen." dedi mırıldanarak. Başımı sallayarak peşinden tuvalete girdim ve musluğu açtım. Yüzümü iyice yıkadım. Aynaya baktığımda ağlamaktan gözlerimin hafif kızardığını gördüm.

Peçete ile yüzümü kurularken Arel'in kadınlar tuvaletine benimle birlikte girmesi tuhaf gelmişti.

"Kadınlar tuvaletine girmek senin için sorun ifade etmiyor mu?" diye sordum mırıldanarak. Arel, başını olumsuz bir şekilde iki yana salladı. Öfkeli olduğunu yüzüne iyice baktığımda fark ettim. Neden öfkeliydi? Birden, az önceki düşünceli kişiliği gitti yerine öfkeli kişiliği geldi.

Hiçbir suçum olmamasına rağmen o gözleri suçluymuşum gibi bakıyordu. Hızla önüme yaklaştı ve durdu.

"Sen kimsin ya?!" diye öfkeyle bağırdı. Neden böyle bir tepki verdiğini hâlâ anlayamamıştım.

"Ne diyorsun?" Onun aksine sakin bir şekilde konuşup cevap verdim.

"Sana, ben bir şey demeden hareket etmemen gerektiğini söylemiştim Mevsim!" Öfkesi dinmemişti.

"Ama gelmem gerekiy-"

"Gerekmiyordu!"

"Neden bu kadar sinirlendin ki?!" Artık bende sinirlenmeye başlamıştım. Hiçbir suçum, günahım yoktu ortada. Böyle aşırı tepki vermesi canımı sıkmaya başlamıştı. Bir de o olayı yaşamışken....

"Bu tarz bir yerde ne olacağını gerçekten bilmediğini söyleme bana!" Tabii ki bilmiyordum normal bir restoran sanmıştım ama bir sıkıntı olacağını düşünmemiştim. Sonuçta dördü de buradaydı.

"Bir şey olmayacaktı ki." diye cevapladım.

"Mevsim!" Elini ensesine getirdi. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu sanırım.

"Ne?" Bende sanki ateşe körük atıyordum.

Hiçbir şey demeden etrafında dönmeye başladı. Elini ensesinden çekip hızlı adımlarla kapıya doğru yürümeye başladı. Ben de direk gibi durmaya devam ettim. Derin bir nefes alıp başımı eğdim.

"Gelmiyor musun?" diye seslendi yürümeye devam ederken. Başımı kaldırdım ve peşinden baktım. Kapıdan yeni çıkmıştı. Hemen koşmaya başladım ve ona yetiştim. Adımları o kadar büyüktü ki yetişmem bir tık zordu.

Buğralara işaret yaptıktan sonra birlikte bu pis mekandan çıkış yaptık. Arabaya bindiğimizde hiç sesimi çıkarmadan başımı cama yasladım. Arel bir an bana bir şey diyecek gibi olmuştu ama benim halimi görünce demekten vazgeçmişti sanırım.

Hayatımın en kötü anlarından biriydi...

Arel, "Adamı hallettiniz mi?" diye sordu.

"Hallettik. Dosyaları da verdi."

Arel sadece başını sallamakla yetindi. Yoksa buradaki işleri o adamla mıydı? Eyvah! Ayvayı yedin kızım! Aman! Onlarda beni plan dışı bırakmasalardı o zaman. Allah Allah!

Eve geldiğimizde gün batmış, hava kararmıştı. Sesimi çıkarmadan topuklu ayakkabıları çıkartıp yavaş yavaş merdivenlerden çıkıp odama girdim. Üzerimi çıkartmadan tulumla yorganı açmadan yattım. Gözümün yanından yatağa bir damla göz yaşı düştü.

Ağlama Eda ağlama... Sen çok güçlüsün.

Gerçekten güçlü olsaydım o adama karşı kendimi savunabilirdim. Hiçbir şey yapamadım. Hiçbir şey. Bomboş yardım dilendim sadece. Arel olmasaydı... Düşünmek dahi istemiyordum. Tuvalette kızmasına sinirlenmiştim ama sanırım haklıydı. Sözünü dinlemem gerekiyordu. Ama... Aması yoktu ki. Keşke olsaydı.

BENİM DENİZİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin