10. BÖLÜM

59 11 53
                                    

Buğra, gitmişti. Kalbine sıkılan kurşun onun hayatını almıştı. Bizden almıştı.

Arel, iki gündür ruh gibiydi. Ayberk, kendi kendine takılıp duruyordu. Cenaze gününde onu toprağa verdikten sonra eve döndük. Miray, Ayberk'in yanında olmaya çalışıyordu ben de Arel'in. Arel, kimseyi istemiyordu yanında. Ama ben olmaya çalışıyordum.

Odasına çıktığında peşinden bende çıktım. Odasının kapısını yüzüme kapattı. Sessiz ve sakindi. İşte bu beni daha çok korkutuyordu.

Kapısını sessizce açtım. Kilitlemediğine şükür ettim. Kapısını açasıya sessizce kapattım ve kapının önüne oturdum. Sırtımı duvara yasladım.

Yatağın kenarına, yere oturmuş ve bacaklarını uzatmış Arel'i izledim. 

"Ne yapıyorsun orada?" diye sordu sessizce. 

"Yanında olduğumu göstermeye çalışıyorum."

Sustu. Buna o kadar ihtiyacı vardı ki.. Uzun zamandır zor zamanlarını nasıl tek başına halletmişti kim bilir?

"Gitti." dedi. Başını bir kere geriye attı. " Gitti. Mevsim."

"Senden sonra en çok değer verdiğim kişi gitti." Başını yana eğdi. "Benim yüzümden iki kişi öldü." Dudağı titredi. "Daha kaç kişi gidecek benim yüzümden?" dediğinde gözlerim açıldı. Kendisine zarar vermesinden korktum. Aklıma ilk o geldi.

"Senin hiçbir suçun yok Arel."

"Var."

"Tek suçun o adamın oğlu olmak. Ama bu da senin seçebileceğin bir şey değil Arel. Sen kötü biri değilsin."

"Öyleyim Mevsim. Deniz, Buğra... Sen bile. Sen bile benden gittin."

Başımı iki yana salladım. Hızla ayağa kalktım ve birkaç adımda Arel'e ulaştım. Boynuna sarıldım. Bu sefer direkt o da kollarını belime sardı. "Üzgünken ağlayabilirsin Arel." dediğimde beni daha sıkı sardı. "Canın acırken ağlayabilirsin. Yanındayım..."

Yüzünü omzuma gömdü. Ve bir süre öylece kaldık...

-2 hafta sonra

Annemin evine dönmüştüm. Arel ve Ayberk dönmemem için söylenmişlerdi ama artık dönmek istiyordum. Annemin de bana ihtiyacı vardı. Her telefon konuşmamızda gelmemi ve ona yardım etmemi söylüyordu. Kenan Bey, zarar verecekse zaten her türlü bir yolunu bulup veriyordu.

Arada sırada evlerine gidiyordum. Ayberk ve Arel mental olarak çöküştelerdi. Arel, Ayberk'e göre daha güçlü görünüyordu. Ayberk, doğru düzgün yemek bile yemiyordu. Gittiğim zamanlar hep en sevdiği yemekleri yaptım. Yine yemedi. Düşün, eline muz bile versen bir ısırık alıp eli yana düşüyordu. O ısırdığı muzu da yavaş yavaş çiğniyor eskisi gibi keyif almıyordu.

İkisinin de yanında olmaya çalışıyordum. Ben olmasam da bir şekilde atlatacaklardı biliyorum ama... Bilmiyorum işte ya. Sadece yanlarında olmak istiyorum.

Arel, durgun ve sessiz biriydi. Artık daha da içine kapanmıştı. O konuda ne yapacağımı bilmiyordum.

En son gittiğimde onu zar zor deniz kenarına getirmiştim. Kolundan çekiştirerek. Başka türlü gelmiyordu çünkü. Biraz deniz havası almıştı. Kıyıya vuran dalgaları yaklaşık beş dakika izledikten sonra yine düşüncelere daldı. Bu onu üzdüğü için de kalkıp gitmişti. Bir şey dememiştim. Yanında olmaya çalıştığım kadar onu kendi halinde de bırakıyordum. Ne yapacağını benden daha iyi biliyordu. Düşünmemek için tüm ilgisini işe vermişti. 2 haftadır yaptığı tek şey işe gitmekti. Sadece uyumaya eve geliyordu.

BENİM DENİZİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin