7. BÖLÜM

90 12 69
                                    

Ertesi günü Deniz'in cenazesi oldu. Ama ben gidemedim. Toprağa verilirken onu görmeye dayanamazdım. Yapamazdım. Gücüm yoktu onun için. Küçük tabutu görmeye dayanamazdım.

Arel, Buğra, Ayberk hatta Miray ve Arel'in annesi Hande Hanım bile cenazeye gitti. Ben ise deniz kenarında oturuyordum. Dalgaların kıyıya vuran sesi ile sakinleşmeyi denedim. Ne kadar denesem de olmuyordu. Ama vazgeçmedim. Hayat devam ediyordu.

Yanaklarımdan sessizce düşen gözyaşlarını elimin tersiyle sildim. Deniz, ağladığımı görse üzülür diye düşündüm. Şuan aslında Deniz'in yanındaydım.

En azından öyle düşünmek istiyorum. Buna sende izin verir misin dostum? Deniz, izin verirdi bence.

Bundan sonra her denizi gördüğümde aklıma Deniz gelecekti. Hiç çıkmıyordu ki zaten aklımdan. Deniz ile her konuşmak istediğimde deniz kenarına gelecektim ve öyle konuşacaktım onunla.

Ah, hiçbir şey sorma bende bilmiyorum!

Akşam üstü olunca eve doğru yürümeye başladım. Geceden beri annem ve Ali durmaksızın aradılar. Açıp da konuşamadım. Tam ben arama tuşuna basacağım sırada Ali yeniden aradı. Bekletmeden açtım. Telefonu kulağıma getirdiğimde derin bir nefes bıraktı Ali.

"Güzelim, neredesin sen ya?! Öldüm meraktan! Annene de haber vermemişsin." diye söylenirken üzerimdeki kumları temizliyordum.

"İyiyim sen nasılsın?" diye sorup sorduğu soruları duymazdan geldim.

"Sesini duyunca daha iyi oldum. Ne zaman döneceksin?" diye sordu hafif rahatlayınca. Sahilden yavaş yavaş çıkıyordum. Şuan dönmek için doğru bir zaman değildi. Arel'in babası ile işi daha tam olarak bitmemişti.

"Yakında." diye geçiştirdim.

"Ne kadar yakın?" diye sorduğunda ofladım.

"Bilmiyorum Ali, bilmiyorum." dediğimde sesim titredi. İşte bunun olmaması gerekiyordu.

"Sen iyi değilsin. Yalan söyledin. Ne oldu? Anlat çabuk." diye hızlı hızlı konuştu. Şuan olayları anlatabilecek kadar dayanıklı hissetmiyordum kendimi.

"Sonra Ali." diyerek yorgunca konuştum. Gerçekten çok yorgundum.

"Eda..."

"Ali... Anneme de söyle merak etmesin beni. Yakın zamanda arayacağım onu." deyip telefonu kapattım. Daha fazla kalsaydım daha fazla soru soracaktı. Dediğim gibi sorularını yanıtlayamazdım.

Evin bahçesine yaklaştığımda duraksadım. Telefon elimde titremeye başladı ama umursamadım pek. Eve dışarıdan bir baktım.

Bu kocaman villaya düşmüştüm. Şu zamana kadar neler yaşamıştım ve belki de daha neler yaşayacaktım?.. Şikayetçi miydim, pişman mıydım bilmiyordum. Beynim resetlenmiş gibiydi.

Çocukluk arkadaşım ile tanışmıştım. Ve bilmediğim sırlar vardı. Yeni iki tane arkadaş edinmiştim. Miray'ı saymıyorum. Arkadaş olarak görmüyorum o kızı şuan. İleride ne olacağı belli olmazdı tabii. Hande Hanım ve Kenan Bey başıma bela olmuşlardı. Annemden uzakta, ne olduğunu bilmediğim bir ortamdaydım. Kendimi birden bire olayların içinde buluyordum. Ah, bilmiyorum!

Bahçeye girdiğimde kapıyı kapatıp önüme döndüğümde verandanın kenarına oturmuş ve kenarına başını yaslamış olan Arel'i gördüm. Elinde yakılmamış bir sigara dalı vardı. İçecek miydi?

Yavaşça yanına yaklaştım. Yanına oturduğumda doğruldu. Derin bir nefes alıp verdi. Elindeki sigarayı paketine geri yerleştirdi.

"Nasıldı?" diye sordum sakince.

BENİM DENİZİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin