14. BÖLÜM

37 6 46
                                    


Güzel bir günün ardından geriye kalan sadece yorgun dört kişiydi. Duşlarımızı almış odalarımıza dağılmıştık. Kitap okumaya bile halim kalmamıştı. Yatağıma gireceğim sırada telefonuma bir bildirim düştü. Elime telefonu aldığımda Arel'den mesaj geldiğini gördüm.

"Gelir misin?"

Odasına çağırmasına ilk başta anlam veremesem de dediğini yaptım. Telefonumu yatağımın üzerine bıraktım ve odadan çıktım. Arel'in odasına yani yan odanın kapısını bir kere tıklattım. İçeriden bir ses gelmedi. Kapıyı açtığımda Arel'i camdan dışarıya bakarken gördüm. Üzerinde bir şey yoktu. Altında sadece siyah bir eşofman altı vardı. Dirseklerini pencerenin kenarına yaslamış dışarıya bakıyordu. Sessizliği dinliyordu.

Kafandan kim bilir neler geçiyor Arel Tuğra Demirhan... Seni iyileştirmeyi istiyorum...

Bir şey demeden ona doğru ilerledim. Kollarımı beline sardım. Arkasından sarıldım. Dirseklerini yasladığı yerden çekti ve doğruldu. Ellerini kollarımın üzerine yerleştirdi. Başımı sırtına yasladım.

Ne diyeceğimi, soracağımı bilmiyordum...

"İyi misin?"

Bunu soran kişi ben olmalıydım. İyi olmadığını bildiğimden sorasım gelmiyordu. Ama o her şeye rağmen yine beni kendinden önce görüyordu. Benim iyi olmam onun için yeterliydi. Benim yüzümün gülmesi onun için yeterliydi.

Başımı sallamakla yetindim.

"İşlerden dolayı pek ilgilenemedim seninle." Cümlesine devam edeceği sırada aklımdan geçen tek şey, işlerinin yoğun olmasına rağmen benimle fazlasıyla ilgileniyordu. Yanılıyordu.

"Arel, sen çok iyi birisin." Kollarımın arasından ayrılıp bana döndü. Yüz yüzeydik.

"Ve ben, bu mükemmel adama aşığım."

Gözlerim dolmuştu. Uzun zaman sonra ilk defa Arel'e onu sevdiğimi söylüyordum. Arel, bu tarz şeyleri söyleyen bir insan değildi. O, söylemekten ziyade göstermeyi severdi. Ve bunu çok iyi becerirdi. Beni ona aşık eden de buydu.

Yüzümü ellerinin arasına aldı. Yüzlerimizi yakınlaştırdı. Ellerinin arasındaydım...

Nefesi hafifçe yüzüme vuruyordu. Öpecek miydi?

Öpmedi...

Yaklaşık bir dakika öylece kaldık. Sonrasında ellerini yüzümden çekip beni kollarının arasına aldı. Sıkıca sarıldı.

Kollarının arasından ayrılmama müsaade etmedi. Birlikte siyah yatağına yattık. Böyle bir şeyi bende beklemiyordum dostum... Hiç bakma bana öyle.

Sadece sarıldık. Kokumuzu içimize çektik. Göğsünde uyuttu beni.

Göğsünde yumuşattığı gibi...

Beni göğsünde yumuşattığın için yıldızlar kadar teşekkür ederim Arel Tuğra Demirhan.

Yorgun olduğumuz için uyuyakalmamız uzun sürmedi..

Sabah ondan önce gözlerimi açtım. Bir süre pürüzsüz, yakışıklı yüzünü izledim. Allah'ım ne güzel yaratmış ya! Maşallah.

Onu uyandırmamaya çalışarak yataktan çıktım. Küçük bir öpücük kondurmuş olabilirim yanağına. Şşş! Aramızda!

Odasından çıkacağım sırada giyinme odasının kapısının açık olduğunu gördüm. Ve hemen girişindeki şeyi...

Yavaş adımlarla giyinme odasına girdiğimde kapının yanındaki rafta duran teki olmayan topuklu ayakkabıyı gördüm. Bu topuklu ayakkabı, ilk tanıştığımız gün giydiğim topuklu ayakkabıydı. İlk tanıştığımız derken yıllar sonra olan ilk karşılaşmamızdan bahsediyordum dostum. Topuklu ayakkabının tekini Kenan Bey'in adamlarından kaçarken düşürmüştüm. Sindirella gibi...

BENİM DENİZİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin