5. BÖLÜM

96 13 86
                                    

Marketten aldıklarımızı yerleştirme görevi Ayberk ve bana kalmıştı. Bundan şikayetçi değildim tabii ama Ayberk söylene söylene iş yapıyordu. Ve bu beni deli ediyordu. On dakikamızı bile almayacaktı üstelik! Sayesinde 1 saat sürmüştü.

"Tuğra'ya bu markanın çikolatasını almamasını söylemiştim! Hiç dinlemiyor beni hiç!" deyip cıkladı.

Başımı iki yana sallayıp buzdolabına rafları yerleştirdim. Yiyecekleri yerleştirmeden önce dolabı baştan aşağı sildim. Çünkü Ayberk, bana laf yetiştirmeye çalışırken sütü buzdolabına koyarken nasıl yaptığı hakkında hiçbir fikrim yok, süt patlatmıştı. Bir de "Bu süt zaten patlakmış!" diye kendini savunmaya geçmişti. Tüm raflara süt sıçrayınca baştan aşağı temizledim.

Yiyecekleri yerleştirirken Ayberk, tek tek elime veriyordu. "Bak işte! Muzlu süt al dedim kakaolu almış!" dedi sütleri vermeden önce.

"Ne zaman dedin? Bana da deseydin." dedim sütleri alıp yerleştirirken.

"Mesaj attım son dakika." deyip omuz silkti.

"La havle." deyip yerleştirmeye devam ettim.

Nihayet bittiğinde Ayberk benden ne yapmamı istedi biliyor musun? Muzlu süt! Vallahi! Ay Allah'ım! Bu çocuk gerçekten bir çocuk gibiydi. Yapmayacağım dedikten hemen sonra yalvarmaya başlamıştı. Gerçekten! Ben Ayberk'i gökdelende ilk gördüğümde böyle biri olduğunu asla tahmin edemezdim. Asla.

Yine de kıramadım ve yapmaya başladım. Areller de salonda oturuyorlardı. Ayberk, yanımdan ayrılmadan hemen önce kulağıma fısıldadı. "Verandaya getir de orada içelim. Bu nemrut suratlılar ile oturmaya katlanamıyorum. Çok sıkıcılar!" diye bastırdı ve koşarak verandaya gitti. Sallanan salıncağa oturdu ve telefonuna bakarak beni beklemeye başladı.

Annesinin yanında oturmamam ayıp olmaz mıydı ama ya? Neyse Ayberk ile beş dakika oturduktan sonra yanlarına giderim.

Ayberk'in muzlu sütünü hazırladıktan sonra dediği gibi verandaya getirdim. Yanına oturduğumda sallanmaya başladık. Bardağı eline vermemle bana geri vermesi bir oldu. Tek dıkışta bitirmişti! Oha! Acıklı bir şekilde bir bana birde diğer elimde tutuğum muzlu süte baktı. Dudağımı yaladım ve başımı iki yana salladım gülerek.

"Al al!" dediğimde beyaz dişlerini göstererek kocaman gülümsedi. "Canım benim ya!" deyip kısaca sarıldı. Sarılmasına şaşırmıştım. İlk defa sarılmıştık. Hemen geri çekilip sevinçle diğer bardağı da içti. Maşallah yani!

Bir süre geçtikten sonra "Ben içeriye geçeyim ayıp olmasın." deyip kalktığımda Ayberk de benimle birlikte kalktı. Bileğimden tuttu. Sakince mırıldandı. "Annesi sana hoş olmayan şeyler söylerse kafana takma tamam mı? Bazen bize bile öyle davranır."

Anladığımı göstererek başımı salladım. "Tamam. Hadi gel." Gülümseyerek koluma girdi.

İçeriye girmemizle tüm gözler bize döndü. Utanarak gözlerimi kaçırdım. Yanlarına vardığımızda Ayberk'ten ayrılacağım sırada kolumdan çıkmadı ve beni yanına çekti. Tekli koltuğa oturdu ve beni de yanına sıkıştırdı. Yer kıtlığı mı geldi diye sorarsan sevgili okurum, hayır. Hem de bir orduya yetecek kadar yer vardı. Böyle yapması herkesin dikkatini çekmişti. Anlam vermeye çalışarak bize bakıyorlardı.

Miray, "Boş yer var Eda." deyip boş olan koltuk kısmını gösterdi. Gülümsemeye çalıştım. Kalkacağım sırada kolumdan hâlâ çıkmamış olan Ayberk, beni geri oturttu. Anlam vermeye çalışarak Ayberk'e baktım. Gülümsedi.

"Eda ile oturmak istiyorum da. Siz aldırmayın bize. Sohbetinize devam edin." dedi eliyle devam edin der gibi yapıp.

"Oğlum genişçe otursanıza koltuğa. Kız sıkıştı orada." diye konuştu Arel'in annesi. Adı neydi bu arada?

BENİM DENİZİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin