İşte ikinci bölüm de geldi! Umarım sabırlı bir şekilde okur empati yapmaya özen gösterirsiniz çünkü iki ana karakterimizin de buna ihtiyaçları var. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
İyi okumalar!
Yatağı toplamak✅
Yüz yıkamak✅
Abdest almak✅
Namaz kılmak✅
Giyinmek✅
Diş fırçalamak✅
Saç toplamak✅
Okula gitmek✅Her zamanki gibi listeyi tamamlamıştım. Bugün kendimi biraz daha ferahlamış hissediyordum. Bugün ilk ben selam verecektim Emreye ve belki de Aliyle de konuşmayı deneyebilirdim. Bu ona bağlıydı. Dün akşam uyumadan iyice düşünmüş ve değişmenin vakti geldiğine inanmıştım. Eğer bütün lise yıllarımı böyle yalnız geçirirsem üniversite de ne yapacaktım kim bilir. Gerçi o zaman da yeni bir başlangıç yapmayı deneyebilirdim. Kafam karışıktı ama en azından bugün daha umutluydum.
Her zamanki gibi otobüsten indim ve kısa yolu kulağımda kulaklıklarla eşlik ettim. Erol Evgin Tuana. Okula girdiğimde ilk önce her zamanki gibi sıcak çikolatamamı almış daha sonra da sınıfa çıkmıştım. Gördüğüm manzara ise beni gülümsetmişti. Emre zaten gelmiş sıra da oturuyordu. Yanına gittin heyecanla.
"Selam!"
Bana dönmüş ve gülümsemişti. Gülümsemesi cidden çok hoştu ve her gördüğümde içimde çiçekler açtırıyordu.
"Selam!"
Yerime geçmem için bana yer verdiğinde elimdekini dökmemek için temkinli bir şekilde yerime geçtim. Eşyalarımı çıkartmaya başladığımda beni izlediğini fark ettim.
"Bir şey mi söyleceksin?"
Ensesini kaşımıştı. Bu stres ve yalan belirtisiydi. Evet beden dili dersi almıştım ki zaten bu durumu anlamak o kadar da zor değildi.
"Aslında Ali onun yanında oturmamı istiyor ve çok ısrar etti bende kıramadım tamam dedim."
İçimdeki şoku gizlemek çok zor olmuştu. Bu en son istediğim şeydi. Biriyle bağ kurabileceğime inanmışken o şansı da elimden kaçırmıyordum şu an öyle değil mi? Bu durum kalbimi deliler gibi acıtsa da belli etmemeye çalıştım. Evet artık daha açık olmalıydım ama bir gün önce tanıştığım biri için üzüldüğümü gösterecek kadar da değil.
"Peki bunu bana neden söylüyorsun?"
Merak etmiştim doğrusu. Yani sonuçta onu ben kontrol etmiyordum. O da bir insan ve kendi özgür iradesiyle istediğini yapabilir. Ayrıca olduğumuz konuma arkadaşlık bile denilemezken.
"Yanlış anlama istedim. Hani ben geldiğimde senin yanın boştu ya. Yani senden hoşlanmadığımdan değil de Ali istediği için."
Histerik bir gülüş attım. Ne olur yanlış anlamış olayım.
"Bir dakika, bir dakika. Ben doğru mu anlıyorum? Eğer yanlışım varsa beni düzelt. Sen şu an bana acıyor musun? Yani biz arkadaş bile değilken sen gelmiş bana yanımdan ayrıldığın için üzüleceğimi düşündüğün için benden izin mi istiyorsun? Ya da affedilmeyi bekliyorsun bilmiyorum. Emre bak ben sen gelmeden de yalnızdım ve mutluydum yani bana acımana gerek yok tamam mı? Ben iyiyim böyle. Git istediğin yerde otur yani ben kimim ki itiraz edeyim öyle değil mi?"
Kendi kendime sinirlenmiştim fakat bu sinir aslından kendimeydi. Benimle kaynaşmaya çalışan birini bile yanımda tutamamıştım. Emreye baktığımda onu affalamış gördüm. Yüzü solunca biraz pişmanlık duysam da onun bana acımasına ihtiyacım da yoktu.
"Ben sana acımadım acımıyorum. Yanlış anlaşıldığım için özür dilerim. Ve ben arkadaşız sanıyordum."
Bu sözlerinden sonra çantasını da alıp Alinin yanına gitmişti. Bravo Masal! Seni tebrik ediyorum cidden ayakta alkışlanıcak kızsın! Kafam yine bunalmıştı işte. Ama ne bileyim benim için arkadaşlık bu kadar kolay olmamalıydı. Eğer beraber daha çok zaman geçirmiş olsaydık yine böyle düşünmesini anlardım ama beraber konuşma zamanımız bir saati bile geçmezken ben onu arkadaşım olarak görmüyordum. En azından şimdilik. Eğer onun öyle bir görüş açısı olduğunu bilseydim bana acıdığını düşünmezdim. Kendime o kadar kızıyordum ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen istedin diye
Teen FictionBütün çabalarına rağmen henüz bir başarıya ulaşamamış sözelci Masal ve sınıfa yeni katılmış sayısalcı Emre sınava iki yıl kala yollarını süsleyebilecekler mi?