0.7

4 2 2
                                    

Bu bölüm söz verdiğim gibi up uzun bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.

(Spoil: mendiller hazırda beklesin belki birine vermeniz gerekir)

Bu bölümde empatinizi kullanın lütfen! Yorumlarınızı da eksik etmeyin.

İyi okumalar!

Pazar günü tüm günü ders çalışmakla geçirmiştim. Annemler beni resim dersine yazdırmıştı ve bende onlara çok çalışacağıma söz vermiştim. Bu sözü tutmam gerekiyordu. Ders çalışma vakitlerim sabah dokuz dan on dörte ve on yedi den yirmi ikiyeydi. Çok uzun gelse de aslında kafa yorunca zaman hızlı geçiyordu. Ayrıca çarşamba günü sınavımız vardı. Çok çalışmam gerekiyordu.

Pazartesi günü beklemeden gelmişti. Aslında pazartesi günlerini nedensizce seviyordum. Herkes haftanın başı olduğu için pazartesilerini sevmese de ben evden çıkabildiğim için mutluydum. Evden istediğim zaman çıkabilirdim tabi ki de lakin evde yapılacak ödev gibi işlerim oldu mu dışarı çıkmak rahat vermiyordu.

Her zamanki gibi sıcak çikolatamı almış sırama yerleşmiştim. Otobüs bugün erken gelmişti ve haliyle sınıfa da erken girmiştim. Henüz on kişiydik. İçeceğimi içip ders tekrarı yaptıktan kısa bir süre sonra yorgunluktan gözlerimi kapatmıştım. Kapattığım gibi Emrenin sesini kulaklarımda işitmiştim.

"Günaydın arkadaşım!"

Gözlerimi aralarken heyecanla cevap verecektim.

"Günaydın arka- Emre o gözünün hali ne?!"

Ki gözünü fark etmiştim. Gözü mosmordu. Büyük ihtimalle izi unutmuş olucak ki elini oraya götürdü.

"O şey yaa... önemli bir şey değil boşver."

Yanıma oturmuş çantasını sıranın üzerine bırakmıştı.

"Nasıl önemli değil? Bildiğin mosmor olmuş bu!"

Zorla gülümsemişti.

"Cidden önemli değil abartmaya gerek yok."

"Hemen bana nasıl olduğunu anlat."

Bu sefer gerçekten gülümsemişti.

"Gerçekten önemli değil. Merak etme."

"Merak ediyorum ama."

Kollarımı birbirine sarmış ne diyeceğini bekliyordum.

"Kavga mı ettin?"

Sırıtmış ve eğmiş olduğu kafasını kaldırmıştı.

"Bizim sicilimizde şiddet yoktur bacım."

Ağzımdan bir gülüş çıktığında kendimi toparlamaya çalışmış omuzuna vurmuştum. Şu an ciddi bir konudan konuşuyorduk.

"Dalga geçme de anlat."

Nefes vermiş ve yüzüne adlandıramadığım bir ifade yerleştirmişti.

"Kardeşim evdeki büyük konsolu devirecekti, bende engellemeye çalışırken çerçeve gözüme düştü."

Ciddi miydi şu an? Buna inanmamı mı bekliyordu? Bir kaşımı kaldırmış ona bakıyordum.

"Sizin sicilinizde yalan var mıdır bey efendi?"

Bu sefer oflamıştı.

"Top oynarken top suratıma geldi."

Hâlâ pek inanasım yoktu fakat çok da uzatmak istemedim.

"Öyle olsun bakalım."

Gülümseyip masamda duran boş bardağı alıp çöpe attı. Sanırım bu hareketi her zaman çok hoş olucaktı.

Sen istedin diyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin