Bu bölüm biraz gecikti ama umarım beğenirsiniz.
Yavaş yavaş hikayenin daha meraklı kısımlarına geçiyoruz.
İyi okumalar!
Bu sabah ilk defa ne yapacağımı şaşırdım. Sanki ilk defa uyanıyormuş gibi yapmam gerekenleri unuttum ve bir boşluğa düştüm. Neden böyle olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Normalde her sabah bir planımın olduğunu biliyorum ama bu sabah sanki her şey yeniden başlamıştı. Sanki ilk defa yatağımdan kalkıyor, ilk defa gözlerimi açıyor, ilk defa yaşadığımı fark ediyordum.
Önce 'Emre ile sinema' adlı alarmım çaldı. Adına bakmadan bile anladım sabah neden çaldığını, bir cumartesi günü. Daha sonra mesaj var mı diye kontrol ettim. Yoktu. Daha doğrusu vardı ama ondan yoktu. Elim ayağıma dolandı. İlk defa mı dışarı çıkacaktım? Hayır. İlk defa mı Emre ile dışarı çıkacaktım? Evet. Heyecanla dolabımı açtım. Bir anda içi dolu olan dolabım gözüme bomboş gelmişti. Ona rağmen gözüme ilk çarpan civciv sarısı bir kazağı ve açık mavi bir pantolon kapıp giymiştim. Banyoda hiç kullanmadığım fön makinası ile saçlarımı dalgalandırdım, biraz yamuk da olmuş olabilir. Hayatımda hiç özenle seçmediğim takılarımdan bir kolye ve iki bilezik seçtim. Kulağıma ise altın küpeler taktım. Aynada kendime baktığımda kendimi farklı buldum. Mutlu.
Dudaklarım aynadaki yansımama kıvrılınca içeriye Deniz abi girdi. Sabah erkenden gelmiş olmalıydı.
"Günaydın Deniz abi"
Dedim fakat yüzü o kadar da mutlu değil gibiydi.
"Günaydın"
"Bir sorun mu var? Ablam nerde?"
Gözlerini yerden kaldırmış ve üzgün suratıyla bana bakmıştı.
"Ablan markete kadar gitti. Masal annenler seninle konuşmak istiyorlarmış."
Bunu deme şekli sadece kalbimi durdurmuştu. Aklımda ne hakkında konuşabileceğimizi düşünüyordum ve hayatımın tüm yanlışlarını kafamda tartarken kendimi salonda annemlerin karşısında bulmuştum. Karşılarında ki tekli koltukta.
Sehpa da ki kağıdın karşısında.
"Anlat dinliyoruz"
Demişti annem. Neyi anlatabilirdim ki? Yirmi almıştım işte. Bahanem ne olabilirdi ki?
"Özür dilerim"
Diyebilmiştim bir tek. Gözlerimi halı desenlerinden çekip karşımda ki anneme ve babama baktım. İkisi de dişlerini sıkıyorlardı.
Gözlerim anlığına Deniz abiye kaydı, Yaz'ın kulaklarını kapatıyordu. İlk defa bu sahneye şahitlik etmiyordu.
"Ne özür dilemesi?!"
Annem bağırınca gözümden yaşlar akmaya başladı.
"Ne özüründen bahsediyorsun Masal?! Bu kabul edilebilecek bir şey mi?!"
Yaşlarıma hıçkırıklarda eklendiğinde kendimi açıklamaya çalıştım.
"Ben... ben gerçekten çalıştım, çok çalıştım"
Kağıdı aldı ve suratıma fırlattı. Daha çok ağladım. Kağıt acıtmadı. Onu atan kişi acıttı.
"Çok mu çalıştın?! Kıyamam birazdan da yorgunluktan ölüceksin zaten! Ne çok çalışmasından bahsediyorsun Masal?! Ne çok çalışması?! Çok çalışmayla bu oluyorsa vay halimize! Senin için çok çalışmak sadece bir iki gün önce çalışmak mı?!"
Hayır öyle değildi. Hiçbir şey bilmiyorlardı. Zorla konuştum.
"İki... iki hafta çalıştım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen istedin diye
Teen FictionBütün çabalarına rağmen henüz bir başarıya ulaşamamış sözelci Masal ve sınıfa yeni katılmış sayısalcı Emre sınava iki yıl kala yollarını süsleyebilecekler mi?