0.1

696 29 9
                                    


Selin Dora Aksoy

"Ne olacak bu takımın hali? Kafayı yiyeceğim."

"O sene bu sene değilmiş," dedi babam nefesini vererek.

Televizyonun karşısında oturmuş Adana Demirspor - Fenerbahçe maçını izliyorduk. Maç bitimi yaklaştığı halde hala gol sesi yoktu. Fenerbahçe ölü bir oyun sergiliyordu ve bu beni cidden üzüyordu.

5 gün arayla önce Süper Lig'de sonra Konferans Liginde aldığımız mağlubiyetler takımı dağıtmıştı. Taraftar bozuntuya vermeyip desteği sürdürse de Türkiye'de, Avrupa'da namağlup Fenerbahçe'nin üst üste kötü sonuçlar alması onlarında şampiyonluk umutlarını yıkmak üzereydi.

Maçı izlerken oyunculara dikkat ettiğimde alışık olmadıkları bu gidişatın onları yıprattığı belli oluyordu ve bu performanslarını etkiliyordu. Yönetimin oyuncuları kendine getirmek için bir şeyler yapması gerekiyordu. 2023 yılında izlediğimiz, beklediğimiz Fenerbahçe bu değildi.

"Haydi Fenerbahçe'm bu sene olacak. Diğer seçenekler söz konusu bile değil çünkü bu sene olmak zorunda. Biz bunu haketmiyor muyuz?"

"Bunu en çok bu taraftar yani biz hakediyoruz kızım. Umarım bir daha bu kadar ölü bir Fenerbahçe görmek zorunda kalmayız."

"Umarım babacım umarım," dedim üzerimde ki 2022-23 Çubuklu Formanın armasına bakarak. Kafamı kaldırıp tekrar televizyonda ki maça baktığımda bittiğini ve yayının reklama gittiğini gördüm. Uzun bir nefes verdikten sonra yerimden kalktım ve odama geçtim.

Odama girdiğimde sağımda dolabım, solumda çalışma masam ve kitaplığım, tam karşımda ise penceremin hizasında kalan yatağım beni karşılıyordu. Eşyalardan boş kalan çoğu duvarda ise sevdiğim futbolcuların resimleri ve beğendiğim Fenerbahçe aksesuarları asılıydı.

Üzgün üzgün yatağıma oturduğumda dikkatimi sağımda kalan resimler çekti. Kafamı çevirip baktığımda gözüme ilk Sebastian çarpmıştı. Takıma geldiği ilk günden beri performansı ve sevimliliği ile taraftarı kendine hayran bırakmıştı. Benimde bu sezon çok sevdiğim bir futbolcuydu ve cidden taraftar ne olduğunu anlayamadan herkesin sevgilisi olmuştu. Bugünkü performansı çoğu taraftar gibi beni de hem üzüp hem sinirlendirse bile resmine bakınca içim yumuşamıştı ve istemsiz bir tebessüm etmiştim.

Aklıma Fenerbahçe'nin bu sonuçlara rağmen hala lider olduğu gelince de bütün hüznüm dağıldı. Pijamalarımı giyindikten sonra yatağıma girdim ve uykuya dalmam uzun sürmedi.

Sabah°

"Hayırdır Selin, bu gece ağlamamışsın?"

Benden üç yaş küçük erkek kardeşim Baran'ın sorusuna gözlerimi devirmekle yetindim. Mağlubiyet aldığımızda ağladığım doğruydu. Bunların hepsi fazla sevgimden oluyordu ve Baran bunu sürekli hatırlatmaktan zevk alıyordu.

"Kötü oynadık ama bir şey kaybetmedik. Hala lideriz çakma taraftar," dedi babam hafif bir tebessümle.

Akşam maçı arkadaşlarıyla izlemek için eve geç gelen Baran'ın da uyanabilmesi ile ailecek kahvaltı yapıyorduk. Kahvaltımız bittiğinde benim zorlamalarım ile Fenerbahçe Üniversitesine giden kardeşime bugün dersi olup olmadığını sordum.

Ben FBÜ Psikoloji'den mezun olalı yaklaşık bir sene olmuştu ve özel bir kurumda psikolog olarak çalışıyordum. Okuldan memnun kaldığım için kardeşimi de oraya gitmesi için ikna etmiştim. Bugünse seansım yoktu ve okulu ziyaret etmek istemiştim. Sonuçta Fenerbahçe'nin adını geçtiği her yer benim yuvam sayılırdı.

"Evet, yarım saate çıkıcam evden, neden ki?"

"Bende seninle geliyorum. Okulumu özledim."

"Hayır demekle uğraşamayacağım çünkü ne yapıp edip geleceğini biliyorum Dora."

"Teşekkürler ama benim adım Selin, tabii sen abla da diyebilirsin."

"Rica ederim 'Doru'."

Koltuktan elime geçen ilk yastığı Baran'a fırlatıp odama geçtim. İnsanların değişik ve hoş bulduğu ama benim hoşlanmadığım ikinci ismimi çevremde kardeşim dışında kimse kullanmıyordu.

Lisedeyken birkaç kişi adımla "Selin Doru" şeklinde dalga geçince ben pek umursamasam hatta komik bulsam da olaylar çığırından çıkmıştı. Sürekli sosyal medyama atılan at emojileri, garip garip resimler ve beni sevmeyen kişilerin bu olaydan faydalanarak beni eziklemesi vesaire.

İlk başta önemsiz olan mevzu büyüdükçe beni üzmeye ve etkilemeye başlamıştı. Bunun üzerine okul değiştirmiş ve olabildiğince kimseye ikinci ismimin varlığından bahsetmemeye çalışmıştım. O günlerden beride ne ben ne de çevrem ikinci ismimi kullanmıyordu. Şerefsiz Baran hariç.

Bu olayların üzerinden yıllar geçmişti ve tabii ki artık üzülmüyordum bu yüzden Baran'ın dediğini pek umursamadan giyinmeye başladım. Neredeyse komple Fenerium'dan dizdiğim dolabımdan üzerinde küçük bir logo bulunan, lacivert sweatimi giydikten sonra altıma bol gri bir kot pantolon giydim. Kumral kısa saçlarımı da taradıktan ve yanıma küçük siyah sırt çantamı aldıktan sonra hazır olduğumu düşünüp içeri geçtim.

Baran evden çıkınca peşine takıldım ve çantamdan arabamın anahtarını çıkartıp arabayı açtıktan sonra ben sürücü Baran da yolcu koltuğuna oturdu.

Babamın güzel ve yeni bir Honda Civic'i vardı ve ben ehliyetimi alınca 'ben artık eskisi kadar aktif değilim' diyerek anahtarları bana teslim etmişti.

Sessiz geçen bir yolculuktan sonra okula geldik ve arabayı park ettim. İndiğimizde Baran dersinin olduğu sınıfa gitmişti bense okula ve etrafına bakınıyordum. Okulun hemen giriş tarafında bir hareketlilik olduğunu fark ettim ve oraya doğru yürüdüm. Ali Koç'un okula doğru yürüdüğünü ve küçük bir kalabalığın etrafına toplandığını gördüm.

Bunun üzerine hızlı adımlarla küçük kalabalığın arasından sıyrılıp başkanın beni görmesini sağladım. Beni farkeden Ali Koç'un sanki zihnini düşünceler dolduruyormuş gibiydi.

"Beni hatırladınız mı, başkanım?" diye sordum gülümseyerek.

.
.
.

Arkadaşlar Dora olayı sanki birazcık absürt gibi geldi bana ama hikayede biraz dalga geçilecek şeyler olsun istiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Arkadaşlar Dora olayı sanki birazcık absürt gibi geldi bana ama hikayede biraz dalga geçilecek şeyler olsun istiyorum

Sonuçta akran zorbalığı hayatın bi gerçeği :D

Neyse ilk bölümümü yazdım bugün şuan çok duygusal hissediyorum :')

Acemi bir arkadasınız olarak hatalarımı ve sacmalamalarımı mazur görün olur mu ^-^

psychologist | sebastian szymanskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin