0.8

312 21 0
                                    


5 gün sonra

Yaklaşık 5 gün önce ben ne olduğunu bile anlayamadan Sebastian'ın evinde, onun yanında uyanmıştım. Daha sonra antrenmanlar harici yine tesislerde zaman geçirmiştik. Bugün maç olduğu için zaten yoğun çalışmış ve sürekli görüşmüştük.

Bugün erkenden Kayseri deplasmanına gideceklerdi, bende bu yüzden evde maç saatini bekliyordum. Maçın hafta içi 17.00'de oynanması alışıldık bir şey değildi ancak Kayseri soğuğunda oyuncular buz kütlesine dönüşmesin diye verilmiş bir karardı. Kayserispor Deplasmanı Feneri zorlayabilirdi ancak bunu antrenmanlarda oyunculara hissettirmemiştik.

Son antrenmanlarda küçük bir sakatlık yaşayan Edin'de bugün riske edilmeyecekti. Bu yüzden antrenmanlarda Michy yeterince çabalamıştı ve güven veriyordu. Seba'da ilk 11'de başlayacaktı ama bu sefer gol sözü vermemişti.

Evde maç saatini beklerken saatin yaklaşması ile televizyonu açmıştım. Geçen sezondan kalan Çubuklumu giyip totemimi yapmıştım. Kulübün içinde olmama rağmen hala yeni sezon formam yoktu, totem yapmak için almamıştım. Bu sezon forma almayacaktım, şampiyon olacaktık ve bende öyle alacaktım.

Maç başladığında babam ve Baran'la beraber izliyorduk. İrfan'ın yerine 11'de başlayan Cengiz'le hemen golü bulmuştuk. Peşine de Bats'ın attığı gol ile devre arasına önde girmiştik. Keyifliydik ama Kayseri çokta peşini bırakacak gibi değildi. Zaten ikinci yarı da öyle olmuştu. Üçüncü golü attığımız halde beraberliği yakalamışlardı. Korkuyordum bu maç şampiyonluğumuza bile bedel olabilirdi. Hemde bu maçtan sonra şampiyonu belirleyebilecek olan derbiye çıkacaktık.

Skorun böyle kalmaması için dua ederken, penaltı almıştık. Michy'nin de bu fırsatı gole çevirmesi ile yeniden öne geçmiştik. Evin içinde "Batsman!" diye bağırırken ilerleyen dakikalarda, maçın sonunda saha karışmıştı. Fred ve Mert hakemle konuşuyordu. Fred yanlış bir şey yapmamasına rağmen kırmızı kart görüp oyundan atılmış, peşine de itiraz eden Yandaş kırmızı kart görmüştü.

Gözlerim dolmaya başlamıştı, derbiden önce ki maç bunlar yaşanıyor olamazdı. Galibiyetimize sevinemiyorduk, takımın en önemli parçası derbide olmayacaktı... Yine bir hakem katliamı ile karşılaşmıştık. İsmail Hoca, Mert'e kızıyordu ki haklıydı da. Ortam da iğrenç bir kaos hakimdi, her şey çok kötü olmuştu.

Ruhsuz ruhsuz televizyona bakmaya devam ederken teknik ekipten aldığım mesajlara göre başkan, takımı tesislerde karşılamamı istemişti. İsmail Hoca'nın ve bir çok oyuncunun cidden sakinleşmesi gerekiyordu. Onlar uçakla dönene kadar bende yavaşça hazırlanıp tesislere geçmiştim. Bende kötü haldeydim ama bunu onlara yansıtmamam gerekiyordu.

Tesislere girdiğimde Edin'in çoktan gelmiş olduğunu farkettim. Bugün maçı evinde takip edecekti ama olanları görür görmez tesislere gelmişti. Elini çenesine koymuş volta atıyordu, beni farkedince bana döndü.

"Ben olanları anlamadım Selin, hakem Türkçe bir şey söyledi de ben mi kaçırdım yoksa olaylar cidden mantıksız mı?"

"Maalesef Edin, şuan bende anlayamıyorum her şey çok saçma gerçekleşti."

Biz konuşurken takım otobüsü de tesislere girmişti. Herkes içeri doluşurken siniri yatışmış Kartal'ın yanına gittim ve takımı toplayıp konuşmam gerektiğini söyledim. Daha sonra kendisi ile de görüşecektim. Tüm takım toplandığında uzun bir süre karşılıklı konuşmuştuk, Fred cidden çok üzgündü.

"Bakın arkadaşlar, maalesef hakem hataları hep karşılaştığımız bir durum ancak bunlara bu kadar aldırıp boyun eğmenin bir anlamı yok. Fenerbahçe hep hakemlerle boğuşmasına rağmen hep en büyük kulüp oldu. Bu bize umut vermeli, önümüzde bir derbi var ve bugün 3 puanı almış olmamız derbi için umutlu olmamızı sağlamalı. Olumlu şeylere odaklanmalıyız, onlara inat şampiyon olmalıyız," dedikten sonra konuşmam bitmiş oyuncuları dinliyordum. İrfan Can, kaptan olarak elinden hiçbir şey gelmediği için üzgündü.

psychologist | sebastian szymanskiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin