Yorum yapin cocuklarim
Kahvaltinin fotolarini bolum sonuna koydum
ㅡ
Odada yankılanan bildirim sesleriyle gözlerini açtı Minho. Tam kalkacağı sıra, kolların arasındaki bedenin varlığını ve beline dolanmış kolları hissetti. Gözleri yavaşça aşağı kayarak, kapalı gözlerle buluştu. Başını kalbine yaslamış munis bir şekilde uyuyan beden, ruhunun huzurla ile dolmasını sağlıyordu.
Mutluydu. Ruhu hafiflemişti. O anın bitmesi yerine ölmeyi yeğlerdi.. Gözlerini bir an olsun alamıyordu ondan. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Nazikçe okşadı yumuşak, siyah saçları. Eğilip hissedilemyecek bir öpücük kondurdu. Pamuksu bir dokuya, yumuşak ve hafif bir kokuya sahipti.
Titreşmeye başlayan telefon ile Jeongin'in başının altından kolunu yavaşça çıkardı ve doğruldu. Çalan telefon Jeongin'e aitti. Ekrandaki "Hyunjin Hyung" yazısını görmesiyle odadan ayrılıp telefonunu yanıtladı.
"Jeongin günaydın! Bu gün erken çıkıp biraz sahilde takılalım diyecektim, ne dersin?"
Minho, Hyunjin'in bu tavırlarından haz etmesede sinirlenerek durumu aleyhine çevirmek gibi bir niyeti yoktu.
"Jeongin? Neden cevap vermiyorsun? İyi misin?"
"Jeongin uyuyor."
Bir süre sessizlik hakim oldu. Hyunjin afallamıştı. Minho Jeongin'in telefonunu açıyor, Jeongin'in uyuduğunu söylüyor ve Jeongin dünden beri mesajlara bakmıyordu. Neler döndüğünü sorguladı. Jeongin neden Minho ileydi? Neden Minho'nun olduğu yerde uyuyordu? Beraber mi kalmışlardı? Aklına dolan tüm sorulara cevap arıyordu. Sessiz bir şekilde mırıldandı; "Minho..?"
"Benim."
"Jeongin nerede, telefonunu neden sen yanıtlıyorsun?"
"Odamda, uyuyor. Bu yüzden ben yanıtladım."
Hyunjin içinden tekrarladı. "Odamda" Minho'nun odasında uyuyordu sevdiği.. "Neden..?"
Minho, tüm sakinliğini koruyarak, Hyunjin'in kalbinin kırıldığını bile bile konuştu; "Dün benimle eve gelip yaralarıma pansuman yaptı, beraber yemek yedik. Benimle kalmasını rica etmiştim, saat geç olmuştu. O da kabul etti. Beraber uyuduk, sarılarak."
Boğazı düğümlenmişti Hyunjin'in. Nedensizce çok üzülmüştü, aslında bir nevi kendi kendine zarar veriyordu. Açıkça Jeongin'in Minho'nun yanında olmasını sağlamıştı... Durumu Minho'nun lehine çeviren de ondan başkası değildi. Bunu bilmesi canını daha çok yakıyordu. Sürekli hata yapıyordu. Bu yüzden Jeongin'i kaybedebileceğini düşündü, binlerce kez nefret etti bu düşünceden.
"Anladım.."
"Hm hm."
"Kahvaltıdan sonra vitaminini içsin, bağışıklığı düşük ama inat ediyor."
"Tamam."
"Tamam..." Sesi oldukça kısık çıkmış, Minho'nun duyup duymadığından bile emin olamamıştı.
"Hyung?"
Minho, arkasından gelen sesle telefonu kanepeye koyup ona döndü. "Jeongin uyanmışsın, günaydın!"
"Günaydın hyung, bir şey diyecektim de.."
"Söyle bakalım."
"Şey çocuk birazcık acıkmış da, haberin olsun yani..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can't Stop
FanfictionAralarından su sızmayan iki kuzen -aynı zamanda iki varis- Hyunjin ve Minho, Jeongin'e karşı besledikleri duygular yüzünden birbirine düşman kesilirken bu düşmanlık, sadece onlara değil, Jeongin'e de zarar veriyordu. -Hyuninho -Threesome -Mpreg -Bot...