8 TEMMUZ
Sevgili Günlük,
Kaan sürekli okulu asmaya başladı, onu yakalayıp konuşmak çok zor. Gittikçe kendini herkesten soyutluyor. Bugün Yıldız ve onu, bahçedeki sahada konuşurlarken gördüm. Kaan'ın onunla işi olmaz ama Yıldız'a güvenemiyorum. Sırf benden intikam almak için onu elimden çalmaya çalışabilir. Bunları düşünmekten kafayı yiyeceğim! Bazen kendimi, Yıldız kadar güzel olabilmeyi dilerken buluyorum. Onun gibi parlak bir gülümsemem ve uzun, ışıltılı saçlarım olsaydı böyle şeylerden endişe duymama gerek kalmazdı. Akşam Kaan'ın odasına gittiğimde birkaç erkek arkadaşı ile birlikte oturuyorlardı. Ben de Yıldız konusunu açıp soramadım. Ne hakkında konuştuklarını merak ediyorum. Odama dönerken bahçede Bilal'le karşılaştım. Bana selam vermeden geçip gitti. Son üç yılda o kadar değişmiş ki neredeyse tanımayacaktım. Okulda çok görmüyorum, sanırım hala odasından çıkmıyor. Zayıflıktan bir deri bir kemik kalmış, resmen yüzü çökmüş. Lisenin ilk yılı iyi anlaşırdık, sonraki yıllar herkese soğuk yapmaya başladı. Sanırım en yakın arkadaşının ölümünü hala atlatamadı. Haksız değil, hiçbirimiz atlatamadık. Bir gün Bilal'le oturup sohbet etmek istiyorum.
"Asel, zil çaldı."
"Ne? Ha, evet..." Dalgınlıkla gözlerimi kırpıştırıp Nisa'ya uyardığı için teşekkür ettim. Okuduklarım içimi ürpertmişti. Aceleyle sıramın üstündekileri çantama tıktım, annemin günlüğünü elime aldım.
"Bana bu kadar kimya yeter, bilişim sınıfına gideceğim." dedi Nisa, sınıftan çıktığımızda. Ben tepki veremeyince yüzü endişeyle kaplandı. "Asel, sen iyi misin? Kafan dağınık sanki."
Ona bundan önceki geceyi karakolda geçirdiğimi anlatamayacağım için zorla gülümsedim. "Bir şey yok canım, uyuyamadım sadece. Hadi sen sınıfına git."
"Akşam partide görüşüyor muyuz?"
Bugün 10 Ağustos'tu. Kerem'in doğum günüydü. Ve ben bunu, Zehra'nın hazırladığı sürpriz partinin davetiyesinden öğrenmiştim. "Aslında, ben tam olarak davetli değilim." dedim, durumu normal karşılamaya çalışarak. Aslında içim içimi yiyordu.
"Ne demek davetli değilsin, Kerem'den bahsediyoruz?"
"Zehra işte..." dedim ve arkadaşımın daha fazla yorum yapmasına fırsat vermeden kendimi edebiyat sınıfına attım.
Karakoldan döndüğümüzden beri Kerem'i görmemiştim, okula gelip gelmediğinden bile emin değildim. Ailesinin onu ev hapsine almış olmasından korkuyordum. Kimse doğum gününü bu şekilde geçirmek istemezdi.
Her zamanki yerime oturdum ve yeniden annemin günlüğünü okumaya başladım.
12 TEMMUZ
Hepsinden nefret ediyorum! Bugünün hiç yaşanmamış olmasını dilerdim... Kaan ödevi olduğunu söyleyip benimle kasaba meydanına gelmeyi reddetti. Ama içimde kötü bir his vardı. Kendime engel olamayıp onu takip ettim. Biliyorum, yaptığım delilik ama haklıymışım! Kaan ve Yıldız'ı okul koridorlarından birinde fısıldaşırken yakaladım. Gizli bir işler çeviriyorlar ve benim bunu öğrenemeyeceğimi düşünüyorlar. Hayatımda kimseden Yıldız'dan nefret ettiğim kadar nefret etmedim. Elimden almadığı bir tek sevdiğim kalmıştı. Şimdi buna da göz dikti. Kaan'ın beni neden kandırdığını anlamıyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Sevmek zorunda.
"Ama pek azımızda cesaret verilmeden gerçekten aşık olacak yürek vardır."
Bunu söyleyen edebiyat hocam Hülya, dikkatimi çekmek için hafifçe sırama vurmuştu. İrkilerek ona baktım.
"Bu hangi kitaptan alıntı, söylemek ister misin Asel?"
"Gurur ve Önyargı." dedim, düşünmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Sardunya
Teen FictionYazar olmak isteyen Asel, kendini Sardunya Lisesi'nin en büyük gizeminin içinde bulur. Okulun kaybolan popüler çocuğunun erkek kardeşiyle arkadaş olduktan sonra yaz okulu beklediğinden çok farklı geçer. "İstediğim her yere gidebilirdim, ev dışında."