Tekrardan bir salı gecesinde hatırlayamadığı bir rüya tarafından uyandırılmıştı Muhammet.
Hızlıca çarparken kalbi göğüs kafesinde, tuhaf, çok tuhaf hissediyor, tüm bu duyguları tanımlayamıyordu; belki de tanımlamaktan korkuyordu içten içe.
Gariptir ki, vücudundaki o sıcaklığın ritmini, midesinde gezinen o nazik nahoşluğu hafızasına kazımak istiyordu adeta. Neden bu durumda olduğunu anlayamıyor olsa da, dudaklarının kenarları yavaştan kıvırırken buldu kendini.
Mutlu hissettiğini düşündü, ama eğer mutluluk buysa muhtemelen evrende var olduğu şu 31 yıl boyunca hiç mutluluğu tatmamıştı. Çünkü tüm bunlar yaşadığı hiçbir şeye benzemiyordu ve bu kesinlikle ilk kez yaşanışı değildi.
Bu da kafasını o denli karıştırıyordu ki düşüncelerini, duygularını bir yere dökmek, bir an önce açıklığa kavuşturmak istedi, lâkin ne yazıp ifade edebileceğine dair bir fikri dahil yoktu. Sonuçta, her ne kadar ağzı laf yapan bir adam olsa da kendi duygularına gelince biraz kayıtsız kaldığı söylenebilirdi...Yarın sabah dersi olduğunu hatırlayarak yavaşça gözlerini kapattı ve iki kişilik yatağında birkaç kez pozisyon değiştirdi. Bir sağa, bir sola, bir de yüz üstü dönmeyi denedi ama zihnindeki bir şey onu ayık tutmaya devam etmekteydi. Yeni okuluna atandığından beri dördüncü veya beşinci kez yaşanıyor olan bu senaryo artık biraz eskimeye başlamıştı ve kendini liseli bir ergen gibi hissetmesine sebep oluyordu.
Yataktan bir hışımla kalktı ve komidininin üzerinde duran sigara pakedinden bir sigara çıkarıp ağzına koydu ve her zaman yanında taşıdığı babasından hatıra zippoyla sigarasını yaktı. Birkaç saniye sonra çoktan hızlı ve biraz da dengesiz adımlarıyla evin içinde turlamaya başlamıştı bile. Artık kafasını toparlaması şarttı. Bunun her hafta yaşanıyor olması artık can sıkıcı olmaya başlıyordu. İçten içe canının sıkıldığından da emin olamıyordu gerçi. Kendi kendine sırıttı, salona doğru ilerledi ve muhtemelen evin her yerine zaten külü dökülmüş olan bitmeye yakın sigarasını söndürdü. Bir tane daha içesi vardı ama pakedi yatak odasında kalmıştı. Dilinin altından bir küfür mırıldandı ve boşvermeye karar verdi. Hemen ardından saçma derecede büyük iki kişilik koltuğuna kolları başının altında duracak şekilde uzandı ve çıplak ayaklarını ileri, koltuğun yamacına doğru uzattı. Kısa sürede kafasındaki düşünceler rahatlamaya başlamıştı ve çok geçmeden uykunun ona yetiştiğinin farkına vardı. Kısa sürede sızmıştı...
Rüyasında yine onu gördü, bu sefer unutmadı. Sesi kulaklarında çınladı. Ellerini tuttu ve sıcaklıklarını hissetti. Yüzündeki o utangaç ama son derece samimi gülümseme yine içinde bir şeyleri hareketlendirmeye başlamıştı. Her şey çok hızlı ve bulanıktı. Çoğu şeyi anlamlandırmakta zorlanıyordu. Yüzünü zor da olsa seçebildi. Bennu'ydu bu, öğrencisi. Bunu düşünmek çok, çok yanlıştı belki de, ama şimdi farkına varıyordu her şeyin. Hiç kimsede görmediği o gülümseme, sıcaklık ve samimiyet, içini o kadar ısıtıyordu ki bunu düşündüğü için kendinden biraz nefret etti.