Yıldızlar (4)

32 7 8
                                    

Bu kavga üzerine gözlerinde yaşlar, elinde telefonu ve üzerinde montuyla hızlıca evden çıktı Bennu. Annesi panik içinde arkasından defalarca seslenmişti ama Bennu dinleyemeyecek kadar sinirliydi. Annesini üzmekten nefret etse de üzerindeki bu gerginliği atması gerekiyordu. Sinir halinde aklına ilk halasını aramak geldi fakat dedesi biraz hastaydı ve onlara rahatsızlık vermek istemiyordu. Hem bir ton soru soracaklar hem de onun için üzüleceklerdi belki de, ki bu Bennu'nun isteyeceği en son şeydi. O yüzden Rana'yı aradı. Rana'ların evi iki sokak ötedeydi ve Bennu'nun şuan kesinlikle ağlayacak bir omuza ihtiyacı vardı. Şarjı on ikiydi. Bir küfür fısıldadı ve Rana'yı aradı.
Telefonda Bennu'nun sesindeki panik ve üzüntüyü sezen Rana haliyle endişelenmişti. "Kırmızılar benden. Otoparkta buluşuruz." diyerek telefonu kapattı. Bennu bunun ne demek olduğunu biliyordu. Evinin yanındaki otoparkta kim bilir kaç kez oturmuş, neler hakkında konuşmuşlardı. Anılar hafifçe gülümsemesini sağladı Bennu'nun.

Kısa bir süre otoparkta oturduktan sonra Rana elinde bir tekel poşetiyle yanında bitivermişti. Tam istediği şeydi bu. Sarıldılar. Rana Bennu'nun gözyaşlarını sildi baş parmaklarının uçlarıyla. Oturdular, konuştular. Bennu ağlamayı bırakmıştı ama rezalet bir ruh halindeydi. Rana'nın pakedinden aldığı bok tatlı dört sigarayı bile çok geçmeden tüketmişti. Rana bira pek sevmezdi, sigarasını içine çekerken Bennu'yu dinlemeyi tercih etti.

O sırada Muhammet arkadaşları aracılığıyla tanıştığı bir kadınla kafede oturmuş kahve içiyordu, ya da içmeye çalışıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse çok sıkılmıştı. Adını bile tam hatırlayamadığı bu kadın- Melis miydi Melike mi?-devamlı olarak kendinden bahsedip duruyordu ve dinlemeyi bırakalı bir süre olmuştu. Arada bir söylenenlere kafa sallıyor, anlıyormuş gibi yapıyordu. Sanırsa en son en sevdiği makyaj ürünü stoklarda kalmadığında mağazaya kadar gidip bir tür kavga çıkardığından falan bahsediyordu. Bir makyaj ürünü için bu kadar olay çıkarmak çok saçma geliyordu ona. Masadan kalkmak için bir bahane arıyordu ve kaba olmak istemiyordu. Sonuçta beyefendi bir adamdı. Biraz düşündükten sonra en zararsız ve basit şekilde masadan kaçmak adına önemli bir telefon gelmiş gibi davrandı ve binlerce kez özür diledikten sonra masadan kalktı.
Çıkışa doğru ilerlerken iç huzurunun ona geri döndüğünü hissetmeye başlamıştı bile.

Kafenin önü biraz ayaküstü olduğundan arabasını yakınlardaki bir otoparka park etmişti. Kısa bir süre yürüdü, yağmur başlamıştı. Yağmuru severdi ama bu günü sevmemişti. Buraya gelirken bir saat bile takmamıştı. Niye geldi onu da anlamıyordu zaten. Buraya son geldiğinde ne kadar hoş hissettiyse bu defa bir o kadar eksik ve boş hissettirmişti bu ortam onu.

Karşısında sevmediği, sevemeyeceği bir kadın otururken zihni bambaşka bir kadındaydı. Elde edemeyeceğini bildiği, ona yasak bir kadın. Ne kadar romantize etmek istese de son derece ahlaksız olan bir arzuydu onunkisi.

Uzunca bir iç çekti, gözlerini bir kaç saniye kapatıp açtı. Otoparkın önündeydi. Ondan sonra dört beş araba daha park etmişti sanırsa. Sağ ve sol taraflara doğru bakındı. Sonunda arabasını görebildi ve ona doğru ilerlemeye başladı. Arabasının kapısını açacakken sol tarafında bir ses duyduğunu düşündü. Biraz bozuk bir konuşmaydı bu. Her kimse oldukça anlamsız konuşuyordu, sarhoş gibi. Muhammet pek umursamadı, sonuçta kim bilir bu otoparkta gün boyu neler dönüyordu. Kapıyı açtı, içeri girecekken bu sefer duyduğu sesin tonunu tanımaya başladı. Her nasılsa küçüklüğünden beri seslere hassastı, duyduğu sesleri kolay unutmazdı. Bu tanıdık tını ilgisini çekti. Kapısını kapattı ve sese doğru yürüdü.

Gördüğü şey hakkında ne düşüneceğini bilemedi. Mavi saçlı, kahküllü bir kız ile Bennu yerde oturuyorlardı. Bennu bağdaş kurmuş, tuhaf bir şekilde yere bakıyordu. İsmini bilmediği kız ise Muhammet'i tanımış gibiydi, her nasılsa. Üstüne yığılmak üzere olan Bennu'yu dürtüp, boğazını temizledi. Yerde üç bira şisesi, etrafta dört ya da beş sigara izmariti vardı. Bennu'ya gözlerini çevirdiğinde anladığı kadarıyla yarı sarhoş yarı ayıktı. Bennu yüzünü kaldırdığında göz göze geldiler. Göz teması kurdukları anda her şey durmuş gibiydi Bennu için. Ayık tarafı böyle görülmekten nefret ederken sarhoş tarafının gülesi gelmişti. Her şeyin üstüne bu herifi görmek ona ironik gelmişti.

"Ne bakıyon, ayı oynuyo?" diyebildi. Dediği biraz zor anlaşılıyordu.-İçindeki Ardahanlı mı ortaya çıkıyordu yoksa- Rana gülecek gibi oldu ama kendini toparladı. Ortam gergindi ve bir şeyleri berbat etmek istemiyordu. Bennu'nun lafı üzerine oldukça şaşıran Muhammet bir süre sessiz kaldı, sonra bir anda onların seviyesine eğilip Bennu'ya daha yakından baktı. Pek konuşmaya hevesli olmadığı anlaşılıyordu yüzünden. Küfür yiyebileceğini tahmin ettiğinden mavi saçlıya doğru döndü.

"Sen..?" cümlesini devam ettiremeden cevabını aldı.
"Rana."

Bennu neler döndüğünü tam kavrayamamış, uykulu gözlerle onlara bakıyordu. Muhammet'i Bennu'nun gösterdiği bazı fotoğraflardan ve sarhoşken mızmızlandığı ıvır zıvır sayesinde tanıyan Rana, gerçekten de o kadar yakışıklı olmadığını düşündü. İçinden saçı hakkında komik bir yorum yaptı ve sorgular bir yüz ifadesiyle Muhammet'e baktı.

Muhammet Rana'nın ifadesini anlamış gibi kafasını yavaşça salladı, "Tam olarak ne oldu?"

"Özel bir konu." diye kestirip attı.

"Durum pek iyi görünmüyor, eve bırakmamı isterseniz..?"

Bennu bir anda lafa atladı, "Gidecek bir ev? Şuan yok. Sanırım." Sondaki kelimeyi uzatarak, tuhaf bir şekilde söylemişti.

Bunun üzerine Muhammet tek kaşını kaldırdı, "Nasıl?"

"Kavga ettik.. Eve gitmem. Gidemem? Kovulduk."
Konuşması uzun sürmüştü, düzgün bir cümle kurmakta zorlanıyordu. Uykuya yenilmiş gibi gözlerini kapattı.

Muhammet kafasını aşağı yukarı salladı anlamış gibi. Gözünü bir süre Bennu'nun yüzünden çekip yere doğru gözünü dikti.
"Kalacak bir yerin var mı peki?"

Bennu dinlemiyor gibiydi. Rana biraz düşündü ve cevapladı. Sesi biraz çaresiz çıksın diye uğraştı, dudağını hafif büzmüştü.

"Aslında bana gidecektik... Evim bir iki sokak ötede ama ailem bir şeyler diyebilir. Nasıl yapsak ki?"

Muhammet Rana'ya kısa bir bakış attı, sonra gözlerini Bennu'ya çevirdi. İç çekti, kafası oldukça karışmıştı. Bu kızları burada bırakamazdı. Bennu'yu burada bırakamazdı. Onları evine davet edip tuhaf bir adam gibi olmak da istemiyordu ancak düşündüğünde aklına başka bir seçenek gelmiyordu. Hava da soğumaya başlamıştı. Gözü Bennu'nun montuna kaydı. İnce sayılırdı. Üşüsün istemezdi. Sonunda sessizliği bozdu, sesi keskindi. Hayır denmeyecek cinsten.

"Bu olayı çözene kadar evimde kalabilirsiniz. Anahtarlar sizde kalır, ben de bir süre pansiyonda kalırım. Tamam mı?"

Rana şaşırmıştı, onu bilerek ipe getirmişti ama bu kadar da beklemiyordu. Yüzünde emin olmayan bir ifade vardı. Niyetinin kötü olmadığını düşündü. "Zahmet olmasın?.."

"Ne zahmeti, gelin hadi."

Rana başını onaylar gibi salladı, Bennu'yu dürtüp kaldırdı. Kendine gelememişti. Ayakta durabiliyordu ama dengesinin yerinde olmadığı belliydi. Muhammet Bennu'yu belinden kavradı, arabaya ilerlemesinde yardımcı oldu. Onları arkadan izleyen Rana sırıttı. Muhammet, ön kapıyı onun için açtı ve düzgünce oturmasını sağladı. Rana da o sırada arkaya yerleşmişti. Muhammet'in Bennu'ya bakışlarını görmüş, bunu bir zafer olarak saymıştı.

Muhammet içeri girmeden Rana'ya birazdan geleceğini işaret ederek ikisinin arkasında bıraktıkları çöpleri toparladı, birkaç metre ilerideki bir çöp kovasına hepsini döktü. "Gençlik..." diye mırıldanırken iç çekti, arabasına doğru ilerliyordu.

YollarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin