2 Ay Önce
Gece saat iki, ya da üçtü. Bütün eşyalarını yerleştirebilmişti sonunda Muhammet. Yorgun ve biraz da gergindi. Evin balkonuna yürüyüp bir sigara yaktı, karanlığın içinden yıldızlara göz atmaya başladı.
Okullar bir hafta içinde başlayacaktı ve kendini nasıl hissettiğinden emin değildi. Çocukluğu ve ergenliği boyunca oldukça çekingen ve sessiz bir çocuk olmasına rağmen büyüdükçe sosyalleşmesi kolaylaşmıştı ama göz temasından hala çekiniyordu. Yine de bunun bir problem olmayacağını umarak yeni okulunda iyi bir izlenim bırakacağına inandı. Okul müdürü fena bir adama benzemiyordu ama yine de odasına çağrılmak pek hoşuna gitmezdi. Sonuçta Turan Atilla siyasete atılmak isteyen bir adamdı ve siyasetçilerin eğlenceli bir yanı olmadığını herkes bilirdi. Hem muhtemelen seçimler yaklaşırken istifa edip seçime katılacaktı, çünkü hem öğretmenlik yapıp hem de siyasetçi olamazdı. Böylece çok da uğraşmasına gerek olmayacağını düşündü.
Sigarasını pencerenin yanı başındaki küllükte söndürdü ve bir tane daha yaktı, sonra bir tane daha ve bir tane daha...
Düşüncelerinin içinde kaybolurken zaman hızlıca geçmişti ve uyumak için iki kişilik yatağına geçtiğinde saat altı olmuştu bile. Öğleden sonraya kadar uyudu, bazenleri tembellik yapmayı seviyordu.İki gibi uyandı, yataktan kalkıp yüzünü bile yıkamadan bir sigara yaktı. Dinlenmiş hissediyordu. Gece düşüncelerini toparlayıp rahatladığı için zindeydi. Sigarasını komidininin üzerindeki küllükte erkenden söndürdü ve kahvaltı yapıp yapmamak arasında gidip geldiğini hissetti. Bunun için biraz geç kaldığı barizdi bu yüzden alt kattaki banyoya inip hızlıca bir duş aldı ve beline havlusunu bağlayıp evin içinde birkaç tur atarken sıvı sabun alması gerektiğini aklına not etti.
Odasına geri döndüğünde saat üçe geliyordu. Dışarı çıkıp etrafı biraz daha tanımak istiyordu ve birden aklına dün evine doğru giderken önünden geçtiği o büyük kafe geldi. Gidip belki de bir tatlı yemekte karar kıldı.Hızlıca siyah bir gömlek ve beyaz bir pantolon seçti. Basit giyinmeyi seviyordu ve havasından anladığı üzere bu Gebze denen yer de pek süslü bir yere benzemiyordu, o yüzden fazla uğraşmasına gerek olmadığını düşündü. Perdesini kapatmaya zahmet etmeden havlusunu belinden indirip calvin klein boxerını giydi ve en sevdiği okyanus kokulu deodorantını sıktı.
Yalnızca bir dakika sonrasında tamamen hazırlanmış ve en pahalı parfümünü sıkmış halde hazırdı. Saçına jöle sürüp sürmemek arasında kalmıştı ama sonra aklına zaten hayata zor tutunan saçları geldi.
Telefonunu, cüzdanını, araba anahtarlarını ve birkaç ıvır zıvırını yanına aldıktan sonra aşağı kata indi ve kapısını sadece bir kez kilitledikten sonra kendini dışarıda buldu. Garajın kapağının açılmasını beklerken gözleri önüne serilen arabasının bir temizliğe ihtiyacı olabileceğini gözden geçirerek bindi ve kontağı çalıştırdı. Gaza basmadan önce telefonuna hızlı bir bakış attı. Annesi 2 kez aramıştı. "Sonra ararım" dedi kendi kendine ve aramayı görmezden geldi. Şuan hiç annesinin endişelerini dinleyecek kıvamda değildi ve biraz yalnız vakte ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Okul başladığında sosyalleşmekten oldukça sıkılacağına emindi zaten.
Beş veya on dakikalık bir sürüşten sonra kafenin önüne varmıştı. Müsait bir yere park edip arabadan indi ve içerisinin oldukça kalablık olduğunu gördü. İçerisi tahminiyce lise çağındaki çocukları kapsıyordu. Bu yaşında bu kafede takılmak biraz tuhaf geldi ama çoktan içeri girmişti bile. Kasada biraz sıra vardı, beklerken de etrafa bakındı. Görünüşe göre bu katta pek yer yoktu. Sıra ona geldiğinde bol şekerli bir latte ve kek söyledi. Elini cebine atıp cüzdanını buldu ve kredi kartımı çıkarıp hızlıca ödedi. Hazırlanan siparişini beklerken çevreye hızlıca bir bakış daha attı. Herkes kendi halinde takılıyordu. Merdivenin yakınlarındaki köşede oturam üç kız sessizce onu süzüyor ve aralarında gülüşüyorlardı. Giriş tarafındakilerden ise bolca kahkaha duyuluyordu. Neyin bu kadar komik olduğunu merak etti.