"Her aşk mutlu sonla bitmez. Zira mutlu sonlar, pembe gökyüzüne, şekerden kalelere, sevdiği için dağları delen deli divane aşıklara özgüdür. Gerçeklikte aşk, işkencenin, acının, kederin ta kendisidir. Mutlu aşk hikayesi diye bir şey yoktur. Her aşk biter ve her aşk kalp kırığıyla biter. Kalp kırığı insanı her gün koridorun köşesinde bekleyen kaçınılmaz bir kâbustur. Uyandığın andan tekrar uykuya daldığın vakte kadar ensende dolaşan, içindeki özgüvensizlik kırıntılarını teker teker yiyip bitiren, o sevimsiz çehresiyle sana acılar fısıldayan bir kabus... Ve seni ele geçirdiği an, aşkın yaşattığı o sarhoş edici tatlı hissiyat yerini hayal kırıklıkları ve kedere bırakmakta asla gecikmez. Kaybetmekten korkulan her kişi gözler önünde kayar gider, yavaşça...
Sevdiğine sonsuza dek kavuştuğunu sanan herkes elbet bir gün aşkın kaybının acısına varmayı öğrenecektir.
En sonunda bütün aşklar biter. Lakin acı her daim emin adımlarıyla peşinden koşar insanın.
Ve öyle acıdır ki alevler içinde yanıp biten kalbin acısı, asla dinmez, asla susmaz ve asla unutulmaz. Unuttuğunu sandığın anda ondan kalan tek bir hatıra yeter gözlerini tekrar açmaya..."Ve belki de sizler henüz farkında olmasanız da ne Bennu ne de Muhammet, girdikleri bu yoldan mutlu ayrılmayacaklar. Ancak sadece bir günlüğüne, bu günlüğüne, pembe gökyüzü ve şekerden kaleler ile olmasa da peri masallarına özgü bir aşk yaşadıklarını düşünebilirsiniz...
14 Şubat Sevgililer Gününüz kutlu olsun...
-
Yaz ayında İstanbul'un renkli sokakları, her türden insan kalabalıkları, bi' köşede gitarını kapmış şarkılar söyleyen bi' genç, her bir yandan duyulan çiçekçi ablalar, simit satan amcalar, kendi aralarında rekabet eden ortaokullu çocuklar, kaldırım kenarında ağlayan terk edilmiş bir adam, ve köpeğini kucağında gezdiren o küçük çocuk...
İstanbul'un sokaklarındaki yaşamlar, yaşanmışlıklar ve yaşanmayan onca tutku...Hepsinin birleştiği bu nahoş karmaşanın içerisinde eli onun elini bulmuş, etraftaki seslerin melodisi kulaklarını dolduruyordu. Hayatı tamamlanmış gibiydi. Onun yanında geçirdiği her an kalbi daha da ısınmakla kalmıyor, mutluluktan boğulacak gibi oluyordu. Hayatı şuan sona erse hiç sorun etmezdi. Sanki hayatının öyle bir noktasıydı ki bu, geçmişe baktığında hiç bir pişmanlığı, kırgınlığı, üzüntüsü kalmamıştı geriye. Öyle ki, yaşamında edinebileceği her şeyi edinmiş, yaşadığı 21 yılın kısalığına rağmen o kadar dolmuştu ki kalbi, zihni...
Hiç böyle hayal etmemişti, hiç bunları düşünmemişti öncesinde. Göz açıp kapayıncaya kadar bir zamanlar olduğu o toy lise öğrencisi yerini genç ve güzel bir kadına bırakmıştı.
Ama her ne kadar vakit geçse de, daima ilk günkü gibi çocuksu bir heyecan ve şehvetle yanıp tutuşuyordu Muhammet için ve biliyordu ki bu sonsuza dek böyle kalacaktı. Sevgilisi, Muhammet'i, ruhunun diğer yarısı...Sadece onun hatırı için bile her sabah kalktığında daha iyi bir insan olmak, onunla kuracağı gelecek için çabalamak istiyordu. Uykusunu getirse de onu şaşırtmak için tarih hakkında minik bilgiler öğrenip ona bahsettiğinde gözlerindeki sevinci okumayı, uyurken çıkardığı küçük sesleri dinlemeyi, vücudundaki benleri öpmeyi, saçları hakkındaki yaratıcı şakalarıyla onu kızdırmayı çok, çok seviyordu. Mutluluğun böyle bir şey olacağı, k*rdün tekiyle bu kadar mutlu olabileceği aklının ucundan geçmemişti öncelerinde.
Gençlik yıllarında aldığı saçma kararlar ve yaşadığı ilişkiler onun aşka bakışını o denli değiştirmişti ki böylesine sağlıklı ve köklü bir aşkın varlığına inanabilmek ona hala delice geliyordu...Bennu Muhammet'in istediği her şeydi. Hayatı boyunca arzuladığı, aradığı her şey.
Bennu kusursuzdu, her açıdan. İstediğinde damarına basmayı, bir bakışıyla onu deli etmeyi çok iyi biliyordu. Ailesinden kaçıp ona geldiği günü, geçirdikleri geceyi dün gibi hatırlıyor ve üstünden yıllar geçtiğini sindirmekte zorlanıyordu. Onunkilere değdiği ilk andan beri gözleri, 35 yıllık siyah beyaz hayatı sonunda renklere bulanmış, zihnindeki o bozuk plak sonunda çalmaya başlamıştı. Pek kısa sürede ona o denli bağlanmıştı ki onsuz yaşayamayacağını anlamıştı. Yaşadığı bu aşk içini öyle ısıtıyordu ki kendini dünyanın en mutlu adamı ilan edebilirdi.Onun esmer yüzüne, yarı ayrık dudaklarına ve çıplak bedenine uyandığı her sabah cennetten kaptığı bir parçaydı adeta.
Onu üzgün gördüğünde kalbinden bir parça kopar gibi olurdu. Onun bir gözyaşının aktığını görmektense ölmeyi, yok olmayı dilerdi. Bir insanı sevmenin bu denli mümkün olması korkutucuydu. Bennu'suz geçirdiği her saniye onu ıstırap ve kedere boğarken, yanında onun sıcaklığını hissettiği an tüm dünya bulanıklaşıyor, sadece ikisine ait bi' evrende kendini ölümsüz sanıyordu.
Sonra bir şey oldu. Aylardır aklını kaplayan düşüncelerin içerisinde anlık bir farkındalığa vardı. Zihni bir an durur gibi oldu, tüm düşünceleri birbirine karıştı, kalbi hızlandı, nefesi kesiliyordu. Hayatının kararını tam o saniyede verdiğini hissediyordu. Kendinden emin hir tavırla gülümsedi. Sevgilisinin elini şefkatle sıktı ve alnına bir öpücük kondururken sessize fısıldadı. "Seni seviyorum"Bennu Muhammet'in bu anlık sevgi gösterisi karşısında ağız dolusu gülümsedi. Bu tabloya hiç bir zaman alışacağını düşünmüyordu ve alışmak da istemiyordu. Karşısındaki bu adam gerçekleşmiş bir rüya gibiydi ve her zaman yüzüne bir tebessüm kondurmayı başarıyordu. Kaçıncı olduğunu artık sayamadığı aşk ilanını karşılıksız bırakmadı. "Ben de seni seviyorum." Neredeyse duyulmayacak kadar sessiz söylemişti ama onun duyduğunu biliyordu. Ağzını açtı ve genişçe bir nefes aldı. Pis sokakların boktan havasını içine çekmek bile rahatlatıcı geliyordu o anda.
İki aptal sırıta sırıta sokaklarda bir süre daha yürüdüler. Bennu tam yürüdükleri yolun uzunluğu hakkında mızmızlanmaya başlayacaktı ki Muhammet, "Geldik" dedi, yüzünü ciddi bir ifade bürümüştü. Bennu bunu garipsese de bir şey söylemedi. Nerede olduklarını tam olarak kestirememekle birlikte etrafta pek bir şey olmadığını görebiliyordu. Alnı terlemişti ve kaybolduklarını düşünmeye başlamak üzereydi. Temmuz ayının acımasız sıcaklığı zaten tepesine binmişken kaybolmamaları için dua ediyordu. O sırada Muhammet elini uzattı ve tutmasını işaret etti. Sıcak ve biraz terli elini tuttu ve sevgilisinin onu tuhaf ama kestirme bir yoldan sahile çıkardığını gördü. Bu bölgede böyle bir sahil olduğunu dahil bilmiyordu, ki anlaşılan yalmız değildi çünkü etraf bomboştu.
Kıyıya vuran dalgaların sesi ve denizin kokusu o kadar güzeldi ki birkaç saniye gözlerini kapatıp kokuyu burnuna çekti. Buraya niye geldiklerini bilmiyordu ama şimdiden seveceğini biliyordu. Muhammet'in boynuna kollarını attı ve dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu. Dudaklarından ayrıldığı an vücudunu saran kollarıyla onu kendine geri çeken sevgilisi Bennu'yu uzunca öptü. İkisi de birbirinin ağzına gülümsüyordu. Sonunda ayrıldıklarında deniz kenarında yürüyeceklerse ayakkabılarını çıkartmaları gerektiğini hatırlattı Bennu. Muhammet sevgilisinin aklının çalışma şeklini seviyordu, gülümsedi. Çıkardıkları ayakkabıları boş ellerine verip, tekrar el tutuştular. Elleri, birbirini bulamayınca yalnız kalıyormuşçasına, her defasında sanki son kezmiş gibi sımsıkı kenetleniyorlardı.
Boş sahil boyunca yürürlerken bir süre sessiz kaldılar ve sonunda Muhammet sessizliği bozmaya ve aklındakileri dile getirmeye karar verdi. Sırıtıyor olsa da bu gerginliğini saklamıyordu. Alacağı tepki onun için hala biraz bulanık ve belirsizdi. Ama her zaman denemeye razıydı.Yürümeyi bıraktı ve gözlerini Bennununkilere dikti. Gözlerini her zaman sevmişti. Merakla dolup taştıklarını hissedebiliyordu ve ağzından Bennu'nun asla söyleyeceğini kestiremediği sözler döküldü.
"Benimle evlenir misin?.."
...-
uzun süreden sonra sevgililer günü özel bölümüyle geldim. kızmayın belki devamı olur (muhtemelen hayır) çünkü mutlu aşk diye bir şey yok. uyanın .!