11,,

1.2K 58 6
                                    

1 ay sonra

Yaklaşık bir aydır çalışıyordum ve bana yetecek kadar para kazanıyordum. Belli bir birikim yapmıştım, ev kiralamak için. Annem ve babama değil de, kendi kendime yük oluyordum. Kendi evim olsun istemem normaldi ama annem buna karşı çıkıyordu.

Onun yanından ayrılmamı istemiyordu, ben de istemiyordum tabii ama hayatımın sonuna kadar annem ve babamın kolları altında olamazdım.

Kendi kendime yetmeyi ve kendime bakabilmeyi öğrenmeliydim.

Bu sabahta annem ile bu konu hakkında tartışmıştık. Her şeyi tane tane anlatmama rağmen annem bunu anlamamakta ısrarcıydı. Anlıyorum, anne yüreği ama kendi hayatımı yaşamak istemem suç muydu? Tabii ki de değildi ama annem böyle düşünmüyordu. Hatta onlardan uzaklaşmak istediğimi bile söylemişti.

Şimdide Zeynep'e gidiyorum onunla konuşup, bir sonuca varmam gerekiyordu artık.

Evlerimiz arasında çok uzun olmasada yürürseniz uzun olacak bir mesafe var ve tabii ki ben yolu uzatma taraftarı olmuştum.

Zeynep'in evine yaklaştığımda, Zeynep'e giderken hep aldığım kruvasanlardan ve tuzlu kurabiyelerden almıştım. Zeynep hanımda bir zahmet çayı hazırsın.

Apartmanın kapısına geldiğimde kapıyı açması için Zeynep'in katına basmıştım. 1 2 dakika sonra kapı açılma sesi gelmişti. İçeri girip asansör başladım.

Asansör geldiğinde inenlerin yerini ben doldurmuştum. Benden başka gelende olmadığı için 4. Kata basıp asansörün hareket etmesini sağladım.

Normalde asansöre tek başıma binmezdim, fobim yüzünden. Ama İngiltere'ye gittiğimde mecburen buna alışmak zorunda kalmıştım. Merdiven ile çıkmak istesem eve bir sonraki gün ulaşırdım.

Asansör durduğunda inip, Zeynep'in dairesine doğru adımladım. Zili çalıp çok bekleyeceğimi düşünsemde kapı erkenden açılmıştı. Ayakkabılarımı çıkarıp kenara koyduktan sonra içeri geçtim.

Elimdeki poşetleri Zeynep'in eline tutuşturup salona geçtim ve koltuğa yayıldım.

"Hoş geldin canımın içi insan bir sarılır hani di mi?" dedi.

"Tamam gel ağlama." deyip kollarımı ona açtım.

Yanıma gelip sıkı sıkı sarılıp sırnaştığında, bunu bilerek yaptığını anlamıştım. Sarılmayı, öpmeyi sıkı sıkı durmayı sevmezdim. Genel olarak temas sevmem diyebiliriz. O da bunu bildiği için inadına bunu yapıyordu.

"Ya tamam yeter çekil artık, hadi kalk çay koy." dedim. Bana kalsa kola falan içerdik ama o sadece çay ve kahve içen biri olduğu için ve ben Rizeli olduğum için çay içecektik.

Oflaya oflaya kalkıp mutfağa gittiğinde ben de sonunda telefonumu elime almıştım. Instagram'a girip yeni atılan story atanlara bakmaya başladım. Dikkatimi çekenlere bakıp çıkacaktım.

Ve evet her ne kadar kendimi kandırmaya çalışsamda aradığım tek kişi Barış'tı. O story atmadıysa bakmama gerek yoktu.

Hâlâ storyleri kaldırırken Zeynep elinde tepsi ile gelip televizyonun karşısına oturmuştu. Şu an trip attığını anlamak hiçte zor değildi.

"Allah'tan benimle konuşmaya geldin yoksa ne yapardık." dedi, sitem doluydu sesi.

Neyi kastettiğini anladığımda telefonu kapatıp sehpanın üzerine koydum.

"Tamam, koydum telefonu trip yapma." dedim.

Anında ruh değişimi yaşayıp şen şakrak olmuştu.

"Eee dökül bakalım." deyip ona aldığım kurabiyelerden ağzına attı.

elmalı kurabiye, barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin