dün gece ki itirafımdan sonra biraz daha sahilde kalmıştık. sonrasinds saat geç olduğu için barış beni eve bırakmıştı.
gece tabii ki de uyuyamamıştım. hâlâ kendimi inandıramadığım bir şey vardı.
ben barış alper'in sevgilisi miydim şimdi?
dün gece moralimizi bozup bizi gerebilecek her şeyden uzak durmuştum. konuşmamız gereken bir sürü şey vardı ama bunları ertelemiştim.
bir kuralı çiğnemiştim ve bu şu an çokta umrumda değil gibiydi. dünyam barış'ın eksenleri etrafında dönmeye başlamıştı.
yine aynı saatlerde uyanmış ve uzun zamandır aksattığım kahvaltı rutinime geri dönmüştüm. barış ile aramızın soğuk olduğu süreçte kendimi çok aksatmıştım.
elimi yüzümü yıkadıktan sonra pijamalarımı değiştirmeden mutfağa geçmiş ve kendime tost yapmaya başlamıştım. yanınada normalde çay tercih etsemde yalnız olduğum için artık pek demlemiyordum.
tostum hazır olduğunda küçük bir tepsiye koyup salona geçmiştim. sonunda düzgün bir kahvaltı yapabilmiştim.
kahvaltımı yaparken bir yandanda instagram'dan barış'ın hesabını inceliyordum. öne çıkanları yoktu. en başından beri öne çıkanının olmasını istemiştim. ben sürekli öne çıkanlarımı düzenleyip, tekrar tekrar storylerimi izliyordum. eğer barış'ın öne çıkanı olsaydı kendiminkiler yerine onunkini izleyebilirdim.
kahvaltımı bitirdiğimde bulaşık az olduğu için makineye yerleştirmiş ve hazırlanmak için odama geçmiştim.
bugünün farklı olmasını istiyordum. sonuçta bugün sevgilimle ilk günümüz olacaktı. beni güzel görsün istiyordum.
üzerime beyaz bir crop giymiş ve pantolonlara ulaşan gözlerimi zorlada olsa onlardan çekmiş ve geçenlerde aldığım siyah papatyalı bileklerime kadar uzanan eteği almıştım. benim farklılık anlayışım buydu, pantolon giymiyorsam bu benim için farklılıktı.
dalgalı saçlarımı maşa yardımıyla kıvırcık yaptıktan sonra birkaç takı takmış ve hafif bir makyajdan sonra odamdaki işlerimi halletmiştim.
kombinimi tamamlamak için siyah kısa bir kot ceket ve beyaz converse giymiştim. beyaz çantamıda alıp içindekileri kontrol ettikten sonra artık tamamen hazırdım.
aynadan son kez kendime baktıktan sonra çıkmış ve kapıyı iyice kilitlemiştim. barış henüz çıkmamıştı ya da bugün geç gidecekti. bu konu hakkında hiçbir fikrim yoktu çünkü bunu sormamıştım. bu kötü bir sevgilinin özelliği değil miydi?
aklıma gelen salakça düşünceden sonra çantamdan telefonumu çıkarmıştım ama son anda vazgeçip ziline basmıştım.
birkaç dakika bekledikten sonra dağınık saçlarından ve hâlâ açamadığı gözlerinden yeni uyandığını anlamıştım. üzerinde galatasaray logosu olan beyaz tişörtü ve gri eşofmanı vardı. uyurken bile galatasaraylı tişörtüyle uyuyan bir manyaktı.
gözlerimi hâlâ ayılamamasından yararlanarak iyice süzdüğüm sevgilimin yapılı vücudundan çekip yüzüne bakmıştım ki gördüğüm manzara gülümsememe sebep olmuştu.
gelenin ben olduğumu bildiği için kapıyı kapatmıyor ve neden geldiğimi sormuyordu ama uykusu ağır basıyordu. bunu başını açtığı kapıya yaslamış bir şekilde uyuyan barış'a bakarak anlamıştım.
kendime gelip yüzümdeki tebessümü silmeden, "günaydın." demiştim. bunu derken sesimdeki heyecanı gizleyememiş ve n'yi biraz fazla uzatmıştım.
sesimi duyduktan sonra gözlerini açmış ve uykulu gözlerini benim kahvelerime çıkarmıştı. çok fazla uykusu olmasına rağmen yüzünde belli belirsiz bir tebessüm oluşmuş ve neredeyse bir fısıltıyla 'günaydın' diye karşılık vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elmalı kurabiye, barış alper yılmaz
Fanfictionsıcak nefesini, dudaklarını ve tenini yüzümde hissedince anlamıştım. ben bugüne kadar hep üşümüştüm, herkesin sıcaktan yandığı yaz aylarında bile ben soğuktan donuyormuşum aslında. beni ısıtabilecek tek varlık oymuş meğer. ben çok geç anlamışım, ben...