bugün günlerden pazardı, yani tatil günümdü. uzun zamandır vakit bulup zeynep ile vakit geçiremiyorduk ve ikimizin denk gelen bu tatil gününü değerlendirmek istemiştik.
şu an saat 2'ye geliyordu. yarım saat içinde zeynep burada olacaktı, bende o gelene kadar mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya başlamıştım.
bugün tatildi fakat akşam maçımız vardı ve orada olmam gerekiyordu. ufaktan ufaktan çeviride futbolculara yardım etmeye başlamıştım. zeynep'te benimle akşam maçı izlemeye gelecekti, bu da demek oluyordu ki akşama kadar birlikteydik. belki de ertesi güne kadar.
๑๑๑๑
yarım saatten daha az bir süre geçmişti ve kapı çaldığını duymuştum. ellerimi havluya silerek kapıya doğru ilerledim. zeynep'in geldiğinden emin bir şekilde kapıyı açmıştım.
zeynep ayakkabılarını çıkarırken bir şeylere söyleniyordu, buna gülmekle yetindim çünkü birazdan kesinlikle bunu bana anlatacaktı.
yere bıraktığı poşetleri alıp üstüme fırlattığında ilk başta afallasamda poşetleri düşmeden tutmuştum.
ellerim dolu oldugundan kapıyı ayağımla iterek kapattım ve mutfağa geçtim. elimdekileri mutfağa bıraktım ve zeynep'in yanına, salona, adımladım.
karşısına geçip oturduktan sonra hafifçe gülmüştüm. bana neye gülüyorsun mal? bakışlarını attıktan sonra konuşmaya başlamıştım.
"ne atarlı genç, ne bu sinir?"
ofladı ve "ya oğlum, ben emre'yi boğarım ha. akşam gel benle maça dedim, alt tarafı maç izleyeceksin takım değişmiyorsun dedim. yok, Nuh diyor peygamber demiyor." diye yakınken ben gülüşümü bastırmaya çalışıyordum.
"aman gelmesin ya, kız kıza izleriz bizde." dediğimde düşünüyormuş gibi yaptı ve beni onayladı. gerçi birlikte izleyemeyecektik, ben yedek kulübesinde olacaktım o ise stadda.
"hadi ben açım bir şeyler hazırlayalım sonra dedikodu yaparız." dedim ve ayağa kalktım. kalktığımda hâlâ zeynep'in oturduğunu görmüştüm, oflayıp kolundan çekiştirdim ve onunda ayağa kalkmasını sağladım.
"ne uyuşuksun kızım sen, hadi diyorum ya." dedim ve mutfağa doğru ilerledim.
tabii ki de yemek yapmayacaktık, annemin yolladığı bir sürü yemek vardı. birkaç gündür olduğu gibi onları ısıtıp yiyecektik.
kaplardaki yemekleri dolaptan çıkarıp tencereye koymuş ve ocağın altını yakıp, ısınmaları için bir iki kez karıştırıp bırakmıştım.
yaklaşık 10 dakikanın sonunda masayı hazırlamış ve yemeye başlamıştık.
"maça barış'ın aldığı formayı giyeyim diyorum, sence?" diye bir soru yönelttim.
"hmm neden barış'ın aldığı forma, başka formanda vardı aslında?" imalı bir şekilde konuştuğunda gözlerimi devirmiştim.
"canım istedi gülüm, canım istedi." dedim ve o gülerken ben yemeğime devam ettim.
birkaç dakika sonra içimde ki huzursuzlukla tekrar konuşmaya başladım.
"of ya giymiyorum forma falan, düz sweat pantalonla hallederim." dediğimde zeynep kahkahalara boğuluyordu.
"gülüp durmasana, gıcık mısın?" dedim ve bundan sonrasıda böyle birbirimizle uğraşarak geçmişti.
saat 7'ye gelirken odama geçmiş ve hazırlanmaya başlamıştım.
dediğim gibi yapıp üzerime gri bir sweatshirt ve siyah kargo bir pantolon giymiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
elmalı kurabiye, barış alper yılmaz
Fanfictionsıcak nefesini, dudaklarını ve tenini yüzümde hissedince anlamıştım. ben bugüne kadar hep üşümüştüm, herkesin sıcaktan yandığı yaz aylarında bile ben soğuktan donuyormuşum aslında. beni ısıtabilecek tek varlık oymuş meğer. ben çok geç anlamışım, ben...