✓ Bölüm geldi keyifli okumalar...
Yorumlarda buluşalım🔗Polisler bahçeye iki araba ile girerken Şervan Ağa ve Bora da bahçede gelen arabalara baka kalmışlardı. Şimdi asıl bela başlıyordu. Bora her ne kadar delil bırakmasa da hayat onu yanıltabilirdi. Belki de hayat ona son çelmesini takabilirdi...
Polis memurları bahçeye arabaları ile girdiklerinde sirenlerini kapattılar ve karşılarında olan iki adama baktıklarında aradıkları kişiler olduğunu anladılar. İçlerinden en kıdemli olan Vedat komiser iki adama doğru dönerek duruşundan taviz vermeden konuştu.
"Hayırlı günler beyler, buraya düğün günü vurulan Beritan Karakaş için geldik. Sanırım birinizin düğününde olmuş olay. İfade için sizleri ve ailenizi çağıracağız. Sizden başlıyoruz bugün."
Bora ve Şervan Ağa dikkatle karşılarındaki komiseri dinlerken soğukkanlı tavırlarını sürdürdüler. Şervan Ağa Bora'dan önce davranarak söze girdi.
"Baş üstüne komiserim. Ama inşallah kardeşimi hedef alan o câni yakalanmıştır."
"Anladığım kadarıyla siz Şervan Eroğulları olmalısınız, Hivda Eroğullarının abisi. Bugün erken saatlerde bir gelişme oldu. Bunları emniyette konuşalım isterseniz. Buyrun."
Eliyle biraz arkalarında olan arabayı işaret etti ve iki adamda terettüp bile etmeden arabaya ayrı ayrı bindiler.
Olan biteni daha bilmeyen kadın kısmı ise herşeyden habersiz odada laf yapıyorlardı. Pervin Hanım, görümcesi ona öyle deyince çokça bozulmuştu ve bu yüzüne de yansımıştı. Oysa ki onların ki seven iki çift içindi. Abisinin Ahmet Bey'in kız kardeşini sevmesinden geçiyordu. Ahmet Bey ona bir şekilde ulaşıp olayı anlatınca abisi için kabul etmişti. Oysa oğlunun durumu farklıydı o sevdiği kadını kaçırmış ve üstüne üstlük onun için istenen ve bütün aile olarak kabul görülmüş olan Ezo'yu ise berdel yoluyla karşı tarafa vermişlerdi.
Şimdi ise genç kadın karşılarında ameliyatlı olarak zar zor oturuyordu. Acıyordu. Acımalıydı. Acımak istiyordu. Oğlunun deliler gibi sevdiği, oğlunun uğruna herkesi hiç ettiği o kadın şuan burdaydı ve oğlunun karısı vasfında orada bulunuyordu.
Aslında Ezo'yu da istemiyordu Pervin hanım onun gönlünde her zaman bir başkası vardı. Onun gönlünde uğruna kendini hiç ettiği abisinin kızı Rojbin vardı. Kendince, onu uygun bulmuştu. Belki intikam için belki gerçekten de oğluna yakışırdığı için. Oysa oğlu kimi dedilerse bu yaşına kadar kabul etmemişti. O her zaman "zamanı var." Diyordu....
Pervin Hanım parçaları birleştirince anlamıştı olayı, oğlu şu ana kadar birini gerçekten sevdiyse o da karşındaki o kadındı, oracıkta başı öne eğik gelebilecek bir çift güzel söze muhtaç olan o kızdı... Kendini düşündü, o da ilk geldiğinde böyleydi. Aynısı denebilecek kadardı. İlk günlerde hiç unutmadığı bir şey varsa o da kayınvalidesinin ona dedikleriydi.
"Sen hiçbir zaman bize layık değildin, ama olsun. Oğlum getirdiyse bundan sonra bizim namusumuz, bizim kızımız, bizim gelinimizsin. Bundan sonra ben anan, Ağamda babandır."
Aslında Pervin Hanım, böyle değildi. Onu bu hale getiren, ona ben ananım diyen kayınvalidesiydi. Ona bir kızı gibi bakmadı asla, sadece oğlunun önünde ona Omay veren anne rolündeydi. Hayat ki aynısı şuan karma gibi tekrarlanıyordu. Hemde kendi evinde... Kendi oğlu üzerinde. Ne gördüyse uygulamak istedi belki bu kader ağlarını koprarırım diye. Şimdi ise o ağları koparmak için çokça çaba sarf etmesi gerekiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ AŞK (TÖRE)
Aktuelle LiteraturBitmiş miydi? Bu kadar mıydı aşkımızın süresi? Bana deli diyorlardı, delirmişsin diyorlardı, hayata dön o gitti diyorlardı. Gitmemişti ki, o burdaydı. Bu odanın içindeydi. Sesi burdaydı, kıyafetleri burdaydı. Öldü dediler, inanmadım. Gözümle görme...