was that you?

329 29 347
                                    


İyi okumalar...

___________________________________________


Elimden geldiğince hızlı koşarak Nikolai'nin yanına gidiyordum. Sahi neden bu derece acele ediyordum ki?
O kadar da değildi ya sonuçta beş dakika sonra gitsem ölecek diye bir şey yoktu.

Ben sadece içimdeki o boşluk biraz kendini doldursun, içimi rahatlatsın diye kendimi buna kaptırmıştım. Ne olduğunu anlamamak artık çok kötü hissettiriyor ve içimi yiyip bitiriyordu.

Bu sadece Nikolai ile veya sadece Dazai ile alakalı değildi. Artık ne yapmam gerektiğini, gerçekeleri bilmiyordum. Bundan o kadar uzaklaşmıştım ki en yakın arkadaşımı tehlikenin içine düşmüş bir hâlde bulmuştum.

Şimdi ise bu boşluğu kapatmaya yardım etmesi ve ona verdiğim değeri görmesi amacıyla bu denli stresli ve aceleciydim.

Belki ona ne kadar değer verdiğimi tekrar hatırlatabilirsem dediğimi yapar ve bu işten vazgeçerdi.

Ve ben de içimde bir ejderha yaşıyormuşçasına yanan bu ateşime biraz su serpebilirdim.

Tabii hiçbir zaman her şey mükemmel olmazdı, olamazdı. Bu da onun gibiydi.

Peşimden polis kovalıyormuş gibisinden bir koşu yaptığımdan Nikolai'nin olduğu klüp'e varmış, kapısına yaslanıp çığırından çıkmış olan nefeslerimi bir düzene sokmaya çalıştım.

Tamamen düzene girmeyen nefes alışlarım ve kalp atışlarım ile beraber kapıdaki güvenliği geçip içeri girdim.

Nikolai kollarını göğsünde birleştirmiş o adamın yanıbaşında oturuyordu. Onu görmenin ferahlığıyla birlikte derin bir nefes almış ve yanına doğru adımlamaya başlamıştım.

Ben yanlarına giderken Nikolai beni görüp: "hoşgeldin!" Diye bağırmış ve ayağa kalkıp bana sarılmıştı.

"Pek hoşbuldum diyemeyeceğim"
Nikolai benim soluk yüzüme bakmış ve saçlarımı karıştırıp:
"Bi çökmüşsün sen sanki?" demişti.

"Bi günde en fazla ne kadar çökülebilirse o kadar..."

"Neyse gel sen de otur-"

Nikolai'nin sözünü bitirmesine müsade etmeden elimi kaldırmış ve fısıldayarak: "Niko ben seni o adamla görmek istemiyorum... bu çok tehlikeli. Biliyorum hayatında heyecan arıyorsun ama bazı şeyler yaşandıktan sonra seni uyarmamın bi anlamı olmayacak. Bu yüzden artık gel gidelim" demiştim.

Nikolai ona verdiğim 'nasihat'a karşın hiçbir şey söylememiş ve bana bakmaya devam etmişti. Nadiren böyle ciddi şeyler üzerine konuşur, ona tavsiye verirdim. O yüzden de bunun benim için anlamını anladığını umuyorum.

"Pekâlâ! Bana sadece iki dakka ver. Gidip o adama kendimi açıklamam lazım, ne sıkıcı ama!"

Sonunda sözümü dinlemesiyle beraber gülümsemiş ve onun arkasından gitmiştim.

Umarım Charlie denilen adam bunu hoşgörü ile karşılardı -ki bunu asla beklemiyorum- ve bizim gitmemize izin verirdi.

"Charlie ben..." Nikolai söze nasıl gireceğini zerre bilmiyormuş gibiydi. Her zaman pervasızlığıyla tanınan o, şimdi karşısında ki bu zatın ne yapacağını bilmediği için konuşmaya doğru düzgün başlayamamıştı.

"Ayrılacağım senden! Oh, bu kadar rahat olacağını düşünmemiştim. Her neyse bay bay!"

Hiç beklenmedik bir şekilde bunu söyleyince olduğum yerde kalmış dik dik ona bakmaya başlamıştım. Bu kadar kolay mı olacaktı yani?

Hollywood //soukoku//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin