☆ XXXII

43 10 13
                                    

Denemiştik her türlü yolu bir aydınlığa ulaşabilmek için. İçinde bulunduğumuz bu karanlık çukurda bizimle beraber yaşayan korkularımız, vakti geldiğinde bizi en savunmamasız anımızda avlamak isteyen kötü kalpli bir canavardı, hayatımızın her anında bizimle birlikte yaşardı. Ne zamanki öldük belki o zaman bir huzura kavuşabiliriz diye düşünürdük ama ölüm kelimesinin bile yarattığı bu soğuk yalnızlık beraberinde içinde bulunduğumuz bu çukurdan daha derin bir bilinmezlik getiriyordu.

Jaemin'in acı kahvelerinde yer edinen bu ifadeye bakarken de nasıl olur da aklımdan her defasında ölümü geçirebildiğimi sorguluyordum. Bana orada aradığımı bulabileceğimi vaad eden ışıltılarla bakarken arkamı dönüp de bir zamanlar saklandığım karanlık yalnızlığıma dönemiyordum. Sırtımı ona dönmek bu hayatta yapabileceğim en büyük hayatmış gibi geliyordu.

Şimdi hataya düşmemek için kör ebe oynamaya devam ederken aslında bu oynadığımız oyunda galip gelenin biz olmayacağımız, etrafımızın çoktan kuşatıldığını anlamamızla son buluyordu.

Kulaklarım adeta uğulduyor, kafamın içinde bir arı kovanı varmış gibi hiçbir söyleneni anlayamaz hale gelmiştim. O yapmaz, dediğim herkes bir şekilde ihanet etmenin yolunu bulurken aslında bu hayatta tam olarak kime güvenmemiz gerektiğini bilmeden ilerlemeye çalışıyorduk.

"Delil niyetine sunduğunuz argümanların hepsi birbiriyle tutarsız. Bunları mahkemede kullanmak demek her şeyi daha da çıkmaza sokacaktır." Ahn BoHyun konuşmaya devam ediyordu ama bir süre sonra onun Jaemin'e neden bu davanın avukatlığını yapmak istememesine dair sunduğu gerekçeleri dinlemeyi bıraktım.

Bakışlarım Jaemin'in sakin, ne yaptığını bilir ifadesinde gezinirken bakışlarımın bulanıklığına rağmen yaşadığı yıkımı anlamıştım. Metanetini korumaya çalışıyor, güvenip kendisini açıklamaya çalıştığı adamın onu yarı yolda bıraktığını sindirmeye çalışırken yaşadığı kırıklığı onun karşısında göstermek istemiyordu.

Şu an hiç durmadan bu saçmalığa bir son vererek onu kolundan tuttuğum gibi buradan çıkarmak istiyordum. Buna daha fazla dayanamıyordum, onun bize verdiği güvenin bu derece boş olduğuyla yüzleşmek uçurumun kıyısında bir tekme yemek gibiydi.

"... bu sebeplerden bu davaya daha fazla bakmamaya karar verdim." Parmaklarını birbirine geçirerek nasihat verir bir sesle devam etti: "Size söyleyebileceğim son şey: olanları böyle kabullenmek."

Kulak tırmalayıcı bir sessizlik yaşandı sözlerini noktalamasıyla. Kimseden ses çıkmadı. Ben konuşmaya çekinirken, Ahn BoHyun bir cevap bekler gibi gözlerini Jaemin'e dikmişti ama o konuşmak yerine önünde duran masaya bakmaya devam etti. Aldığı dingin soluklarla omuzları kalkıp iniyor, bakışlarında bir şeyler değişmişse de yüzünün sadece bir kısmını görebildiğim için şu an aklından geçen düşüncelere dair bir tahminde bile bulunamıyordum.

"Bu kadar mı?" diye sordu tok bir sesle. Kafasını kaldırdığında dudaklarının tek tarafını çekiştiren gülüşün ne kadar zorlama olduğunu anlayan bendim ama Ahn BoHyun'un bu tavır karşısında gözleri kuşkuyla kısılırken kafasını bir kez aşağı eğdi. "Bu kadar uzun bir konuşma hazırlamanıza gerek yoktu." Dedi daha net duyulur bir sesle. Bakışları yırtıcı bir avcı gibi tamamen savunmasız bir halde olan Ahn BoHyun'a kilitlenirken ortamdaki gerilimin elektrik akımı gibi gezindiğinin bilincindeydim. "Kısaca tehdit edildim ve kuyruğumu bacaklarımın arasına kıstırıp kaçmayı daha uygun gördüm de diyebilirdiniz. Biz de vaktimizi sizin altı boş laflarınızla harcamazdık."

Gözlerim anlık büyürken nefesimi tuttum. Ahn BoHyun'un söylediklerini ve Jaemin'in topladığı delilleri düşününce aslında davanın bizim tarafımızda olduğu ortadaydı. Bunların hepsini kendim incelemiştim, raporları ben hazırlamıştım. Ahn BoHyun'un yapması gereken tek şey hazırladığım raporları incelemek eksikler varsa tamamlamak ve dava açıldığında savunma yapmaktı. O kadar emindik ki kazanacağımıza aksini düşünmemiştim hiç. Daha doğrusu Jaemin'in ileri sürdüğü böylesi bir iddiayı.

The Light Upon UsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin