Tık tık tık
Başlıyoruz...
🐼🐼
...
"Bir vakit dalgalarda gezindiriyorum gözlerimi. Hayal etmek istiyor ama edemiyorum. İki dirseğimi masanın üzerine koyup başımı ellerimin arasına alıyor ve gözlerimi kapatıyorum. Sadece düşünüyorum o an. Ne düşündüğümü bile bilmeden düşünüyorum. Derdim birkaç saat evvel yaşadıklarım değil. Hatta onlar umrumda bile değil. Ben belki de herkesin ara sıra hissettiği gibi buralardan kaçmak istiyorum. Uzaklaşmak ve yalnızlaşmak biraz... İnsanlardan uzaklaşıp da kendime yakınlaşmak..." (Fatih Duman " 'Ene' Sus Ey Nefsim")
Okuduğum yazıyla kafamı kitaptan kaldırıyorum. "İnsanlardan uzaklaşıp da kendime yakınlaşmak." Düşünüyorum bu yazı üzerine. İnsanlardan uzaklaşıyorum kendime yaklaşıyorum. Aslında kendime sanarken Rabbime yaklaşıyorum.
Annemin seslenmesiyle çıkıyorum derin düşüncelerimden. "Kevseer. Yine nereye daldın acaba. Mutfağa gel çabuk."
Kitabımın kapağını kapatıp çıkıyorum odamdan. "Efendim anneciğim. Dalmadım bir yere. Okuduğum kitap hakkında düşünüyordum." diyerek mutfağa giriyorum.
Annem fırından yeni çıkardığını düşündüğüm poğaçaları ve keki saklama kaplarına koyarken soruyor bana "Ne anlatıyor kitap? Anlat bakalım."
Ben de annemin yanına doğru adımlarken başlıyorum anlatmaya. "Nefsi anlatıyor anneciğim. Mahmut Hüdayi Hazretleri'nin nefsiyle olan savaşı. Kitap nefs tarafından anlatılıyor. Her okuduğum satırda düşündürüyor beni. Nefs.. Çok garip bir şey...O kadar güzel ki bitirince sana vereyim sen de oku İnşaAllah."
Ben kitabı anlatırken annem işini bitirip bana dönüyor. Olur anlamında kafasını sallıyor. "İnşaAllah kuzucum okurum ben de." diyor.
Elindeki paketleri bana uzatıp "Sana zahmet bunları Hamide teyzeye verip gelir misin?" diye soruyor.
Ben de olur anlamında kafamı sallayarak alıyorum elinden paketleri. "Olur anneciğim. Uzun zamandır gitmemiştim ben de Hamide ninenin yanına. Biraz da sohbet edip gelirim olur mu?" diye soruyorum.
Annem tebessüm edip "Olur tabi kuzucum. Akşam yemeğine evde ol." diyip öpücük atıyor.
Ben de "En güzele emanetsin anneciğim." derken öpücük atıyor ve evden çıkıyorum.
Çok seviyorum Hamide nineyi. Sohbetleri o kadar güzel ki. Bazen benim babaannem bu kadın olsa demiyor değilim.
Düşüncelerimden parktan gelen çocuk sesleriyle çıkıyorum. Ne kadar da mutlular. Keşke her çocuk aynı şartlarda büyüse. Hepsi mutlu olsa.
Ah ah çok üzülüyorum. Masumlar üzülmesin artık. Mescid-i Aksa'mıza, oradaki masum kardeşlerime dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden ya en çok da bu yakıyor canımı. Kötüler için iyi ki cehennem var.
Sonunda varıyorum Hamide ninenin evine. Her zamanki gibi bahçesinde buluyorum onu. Çok seviyor bahçeyle uğraşmayı. Yaz kış demiyor sürekli bahçede sebze yetiştiriyor. Taze taze çok lezzetli oluyor o sebzeler. Mmm canım çekti, diye düşünürken kıkırdıyorum. Hamide nine fark ediyor beni.
Bahçeden çıkıp "Oyy güzel kızım hoş geldin." derken ulaşıyor yanıma.
Ben de yanıma gelir gelmez ellerini öpmek için eğiliyorum. Tutuyor sarılıyor bana. Tebessüm ediyorum. Biliyorum çıkışacak şimdi bana. Asla kolay kolay öptürmez elini.
Aynen dediğim gibi sarılıp ayrılırken başlıyor çıkışmaya. "Aaa kızım ne elimi öpüyorsun kendimi yaşlı gibi hissediyorum." diyor gülerek.
Ben ona uyarak "Hamide ninem ne yaşlısı genceciksin Vallaha. Bana taş çıkarırsın." diyorum.
Şen bir kahkaha atıyor. "Ayy alemsin Kevser'im. Gel içeri geçelim. Kesin annenin yaptığı kek ve poğaçalardan getirdin yine sen bir çay koyalım birlikte yeriz. Yerken de sohbet ederiz." diyor.
Birlikte içeri geçiyoruz. Hamide nineyi zorla otutturuyorum. Tüpün üzerine çayı koyup o kaynayasıya kek ve poğaçaları tabaklara koyuyor, bardakları ayarlıyorum. Çay da hemen kaynıyor zaten. Çaydanlığı da tepsiye koyup Hamide ninenin yanına oturma odasına geçiyorum.
Gülümseyerek Hamide ninenin yanına oturuyorum. "Eee Hamide sultan nasılsın?" diye soruyorum.
Kaşlarını çatıp sinirli bir yüz ifadesi oluşturmaya çalışıyor. Çok şeker gözüküyor gözüme. "İyiyim elhamdülillah. Ama bir hayırsız kız var eskisi gibi sürekli gelmiyor yanıma." diyerek bana laf atıyor.
Dudaklarımı büzüp üzgün yüzümle ona dönüp "Özür dilerim Hamide ninem. Sınav senem olduğu için pek uğrayamıyorum yanına." diyerek boynumu büküp bakıyorum ona. Kıyamıyor bana hemen tebessüm ediyor.
"Hemen de as o güzel yüzünü." derken çekip sarılıyor bana.
Hamide nineyle hoş sohbetler eşliğinde poğaça ve keklerimizi yiyor, çayımızı içiyoruz. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz.
Kapı çalıyor. Hamide nine kapıya bakmaya gidince ben de saate bakıyorum. Ooo baya geç olmuş diye düşünüyorum.
Hamide nine içeriye geri gelince gitmek için ayaklanıyorum "Hamide sultan ben artık gideyim baya geç oldu." diyorum.
Hamide nine üzülse de tebessüm ediyor. "Özletme kendini, yine gel." diyip sarılıyor bana.
Ayrıldıktan sonra kapıya doğru yöneliyorum. O sırada mutfak kapısında hareketlilik hissedip o tarafa bakıyorum.
Genç bir oğlan olduğunu fark edip kafamı hemen geri çeviriyorum. Hamide ninenin torunlarından biri olsa gerek. Hamide nineyle vedalaşıp çıkıyorum evden.
Telefonuma gelen bildirim sesiyle gün içinde unuttuğum kişi kendini tekrar hatırlatıyor. Mesajı açarken düşünüyorum kim acaba. Okuduğum mesajla bir kal geliyor bana. Anonim o muydu? Hamide ninenin torunu?
@cocukadam: Yine bakmadın bana.
@cocukadam: Tam bakdı diye sevinmiştim. Hemen çevirdin o güzel yüzünü.
@cocukadam: Niye be cennet ırmağım?
(Görüldü)
🐼🐼
Üç iki bir
Bitiriyoruz...