Tık tık tık
Başlıyoruz...
🐼🐼
Kevser
Yüzüme çarpan güneş ışıklarıyla sinirlenip yastığımı yüzüme kapatıp uyumaya devam ediyorum.
Bir süre sonra ezan sesini duymamla ya Allah bismillah diyerek yatağımdan kalkıyorum.
Yatağımı düzeltip, abdest almak için banyoya ilerliyorum.
Abdestimi alıp, namaz kıyafetlerimi giyesiye ezan bitmiş oluyor.
Seccademi serip namaza duruyorum. Esselamu aleyke ve rahmetullah, diyerek selamımı veriyorum.
Seccademi katlayıp yatağımın ucuna koyuyorum. Masama oturmadan önce Kur'an'ı Kerim'i alıyorum. Bir kaç sayfa okuduktan sonra bırakıyorum.
Nazan kıldıktan sonra çıkarmadığım namaz kıyafetlerimi çıkarıp, seccademin yanına koyuyorum.
Üzerime bol kahverengi bir elbise giyip, üzerine de krem bir yazma örtündükten sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerliyorum. Çünkü yarım saate kalmaz teyzemler yani Mushab'ın ailesi, Hazal'lar ve Safiye Elif gelirler diye düşünüyorum.
Öncelikle mükemmel bir kahvaltı ederiz sonra hallolacak işleri hallederiz diye düşünüyorum.
Şimdi diyeceksiniz ki ne oluyor?
Benim istemem. Annemi ikna etmek beklediğimden kolay oldu.
Kurduğum sofranın mükemmelliğine bakarken zil çalıyor.
Teyzemlerin geldiğini düşünüp kapıyı açarken neşeli bir sesle "Günaydıııın canım-" derken karşımda Yusuf'u görmemle cümlem yarım kalıyor.
Şaşırmış gözlerle ona bakarken o yüzünde gülümsemeyle bakıp imalı bir şekilde "Günaydın canım." diyor.
Yanaklarımı ısındığını hissediyorum. Şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışarak "Günaydın Yusuf. Bir sorun mu var?" diyerek soruyorum.
Sabahın nurunda burda ne işi var canım. Akşama istemeye gelecekler işi gücü yok mu, diye düşünüyorum.
Yüzündeki gülümsemesini eksiltmeden "Sorun yok cennet ırmağım. Ben sana bu kutuyu vermek için gelmiştim." diyerek elinde yeni farkettiğim büyük bir kare kutuyu bana uzatıyor.
Ellerimizi birbirine değirmenden alırken "Bu nedir?" diye soruyorum.
Aldığım kutuyla boşalan ellerini ceplerine sokup "Sana hediyem. Umarım beğenirsin." diyerek tebessüm ediyor.
Ben de utanarak "Ne gerek vardı. Teşekkür ederim." diyorum.
Yusuf ellerini cebinden çıkartıp üzerine siler gibi yaparken "Iııı ben gideyim artık. Allah'a emanet ol. Akşama görüşürüz." diyerek gitmek için arkasını dönüyor.
İlerlerken "Allah'a emanet ol. İnşaAllah." diyorum.
Yusuf merdivenlerden indikten sonra elimdeki kutuyla içeriye girip, tek ayağımla kapıyı ittirdikten sonra odama ilerliyorum.
Heyecan ve merakla kutunun kapağını kaldırıyorum. Karşıma ilk küçük bir kağıt çıkıyor.
Yusuf'un olduğunu düşündüğüm el yazısıyla yazılmış olan yazıyı yüzümde tebessümle okuyorum. "Küçükken hep mor renk elbiseler giyerdin. Bir keresinde neden moru sevdiğini sorduğumda 'Yuşufçuk moy yenk cok güzey. Bayıyıyoyum moya." demiştin. Hâlâ moru sevdiğini biliyorum. Bu yüzden akşam olacak sözümüzde lütfen bu mor elbiseyi giy. Seni Allah için seviyorum. Yuşufçuk:)"