Her yerin turuncu-kırmızı olduğu, öyle ki sonbahar mevsiminin çığlık attığı bu uçsuz bucaksız ormanda, amaçsızca koşuyordum. Üstümde; kan kırmızısı renkli, göğüs kısmı düz, kolları bombe şeklinde olan ve bel kısmına kadar dar gelen oradan sonra geniş, uzun bir elbise vardı. Ayaklarımda ise kırmızı, giydiğim elbise için tasarlanmış gibi, bileği saran topuklu ayakkabı vardı.Daha rahat koşabilmek için ellerimle elbisemin ucunu tuttum ve ağaçlardan düşen kırmızı yapraklara basarak koşmaya devam ettim. Ara sıra arkama bakıyordum. Neyden kaçtığım hakkında en ufak fikrim yoktu.
Hız kesmeden, arkamdan atlı kovalar gibi koşarken önümde uzun boylu, omuzları geniş ve arkası dönük bir adam vardı. Onu, tanımadığım adamı, görünce koşan adımlarım aniden durdu. Ve elimle tuttuğum elbisenin ucunu bıraktım. Siyah gömlek giymişti ve giydiği gömlekten kasları belli oluyordu.
Tam arkasına geçtim ve sağ elimi sırtına koydum.Ve bunu niye yaptığımı bende bilmiyordum. Sadece içimden geleni yapmıştım. Hiçbir şey hissetmedim. Ama âdeta bunun aksini kanıtlamak ister gibi yanağımdan iki damla yaş aktı. Kafasını çok yavaş bir şekilde sağa doğru çevirdi. O sırada yanağımdan yaşlar akmaya devam ediyordu. Ne kadar durdurmak istesem de dökülüyordu işte o yaşlar.
Bu yaşananlar sanki hem çok hızlı hem de çok yavaş bir şekilde gerçekleşiyor gibi hissediyordum. Tam arkasına dönüp bu tanımadığım adamın yüzünü görecekken gürültülü bir ses duydum. Ses çok tanıdık geliyordu.
Kendimi zorlayarak gözlerimi açtığımda arkadan hala aynı şeyi çalıyordu:
"Bu saatten sonra fark etmez,
Doğrusu yordamıyla çözeriz biz artık.
Geçmişindeki hikaye beni üzmez.
Nasılsa yenisini yazıyoruz artık.Gözümün önünde binbir gece masalları.
İnandığım aşk var ki,
Devirmez mi dağları ..."Şarkının güzelliğinden ne olduğunu anlamamıştım ki birden aydınlanma yaşayıp gözlerimi açtım. Bu benim en sevdiğim şarkıydı. Hayır bir saniye, o kısma takılmamam gerekiyor.
Yine düz yatıp ters kalkmışım. Bunu nasıl beceriyorum bilmiyorum. Yatarken düzgün yatıyorum aslında ama sabah kalkıyorum ayağımın olması gerek yerde başım, başımın olması gereken yerde ayağımın olması lazımdı aslında. Neyse dur buna da takılmamam gerekiyordu
Tabii ya alarm çalıyordu. Hemen yataktan doğruldum ve yatağımın yanındaki küçük, siyah çekmecenin üstünden telefonumu alarak saate baktım. Geç kalmadan uyanmayı başarmıştım, çok şükür.
Yataktan kalktım ve lavaboya gidip işlerimi hallettikten sonra dolabın önüne geldim. Hâlâ gördüğüm çok saçma olan ve bir o kadar da 'Niye böyle bir rüya görür ki insan' dedirten rüyamın etkisinde güzel bir kombin belirledim.
Üstüme; düz, hafif göbeğimi açıkta bırakacak yeşil, ince askılı, altıma da kahverengi wide leg tarzı pantolonumu giydim. Kasım ayının başı olduğu için üstüme de yine kahverengi ceketimi alınca güzel olmuştum. Makyaj masamın önüne geldim ve çabucak makyajımı yaptım. Biraz rimel biraz göz içimi beyaz kalem ile aydınlattım ve son olarak dudaklarıma ruj sürdüm. Masamın üstündeki;uğruna öleceğim, kokusu muhteşem ötesi olan ve 17 yaşımdan beri kullandığım parfümü kendime sıktım. Her şey bitince askılıktan kombinimle uyumlu yeşil çanta ve şapkamı aldım ve üstüme geçirdim. Yatağımın üstünden telefonumu alarak aynadan son kez kendime baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM ELDEN GİDİYOR
Roman pour AdolescentsBaşrol kız:Alara Yaldız Annesi:Lale💀 Babası:Murat Kardeşi:Ceylin Yaş:24 Meslek:İlkokul öğretmeni ✮⋆˙♡₊˚ 🦢・₊✧🦭✧˖° Başrol erkek: Poyraz Efe Keskin Annesi:Figen Babası:Cemal Ablası:Sıla Eniştesi:Semih💀 Yeğeni:Emir Boy:1.92 Yaş:28 Meslek:Yüzbaşı...