Sakin adımlarla aynı yolda yürümeyi sürdürürken bir yandan yine Jisung'u düşünüyordu.
Son zamanlarda çevresindeki her şeyi unutmuştu ve sadece Jisung'u düşünmeye, onu görmek istemeye başlamıştı.
Çünkü Jisung ile ilgili kendisini rahatsız eden fakat aynı zamanda merak ettiği şeyler vardı.
Bunların en başında kollarındaki kesikler ve hep ıslak olan yanakları geliyordu, ikinci sırada ise herkesin o evde sadece büyükanne ve büyükbaba Kim'in yaşadığını söylüyor fakat Minho'nun her gün Jisung'u görüyor oluşuydu.
Jisung onların ölen çocuğu muydu? İnsanlar yanlış mı biliyorlardı yoksa Jisung'u sadece kendisi mi görüyordu?
Kimse bu konudan bahsetmiyordu, demek ki sadece Minho görüyordu.
Yine aynı evin önünde yavaşlayıp Jisung'un penceresine baktığında gördüğü görüntüyle durdu, bir süre sadece oraya baktı.
Daha doğrusu yüzündeki taze kan gözyaşlarına karışıp yanaklarına süzülürken yumruk yaptığı elleriyle titreyerek kendisine bakan Jisung'a baktı.
Bakışlarında öyle yoğun bir hayal kırıklığı vardı ki Minho altında ezildiğini hissetti, Jisung'un saçlarının arasından akan kan yüzünü kaplamayı sürdürürken ikisi sadece birbirlerine baktılar.
Minho daha henüz elini kaldırmaya yeni yeltenmişken bir anda arkadan bir el Jisung'un boğazını kavradı, ve ikisi de aynı anda kocaman açılan gözleriyle birbirlerine bakarken Jisung arkaya doğru çekildi.
Minho en başında yapmış olması gereken şeyi yapmaya karar verip hızla telefonunu çıkardı ve polisi aradı, kısa süre sonra telefon açılmıştı.
"... Acil durum nedir?" Minho titreyen ellerinden birini yüzüne çıkarıp alt dudağıyle uğraşmaya başladı.
"A-az önce on yedi yaşlarındaki bir çocuğu kendi evinin penceresinden gördüm ve çocuk kanlar içindeydi, sanırım içeride işkence görüyor. Birisi onu boğazından tutup içeri çekti, buradan görebildiğim kadarıyla kolları dahil her yeri kesikler içindeydi ve ne yapacağımı bilemedim." duyduğu çığlık sesiyle Minho'nun gözleri kocaman açıldı. "Siktir..." kadın mesajı almış gibi hızlıca konuşmaya başladı.
"Lütfen bana konumunuzu söyleyin, size acil ekip göndereceğim." Minho kadına konum bilgilerini verip telefonu kapattı ve hızla eve koşup kapıyı yumruklamaya başladı.
Önündeki kapı demirdi, kırıp giremezdi.
Bu yüzden sertçe yumruklamayı tercih etti.
"Jisung, beni duyuyor musun? Biri kapıyı açsın!" her bir yumruktan sonra kapının açılmıyor oluşuna daha da sinirlenerek geçirdiği yaklaşık on dakikada elleri kanla dolmuştu, kemikleri sızlıyordu ve nedendir bilinmez Minho'nun yanakları ıslanıyordu.
Neden Jisung için ağladığını pek bilmese de bildiği bir şey vardı ki onu ilk gördüğü gün polisi aramış olsaydı belki de Jisung'u kurtarma ihtimali olabilirdi, fakat şimdi kapıyı yumruklarken duyduğu vurma ve bağırış sesleri umudunu kaybetmesinden başka bir işe yaramıyordu.
On dakika kadar sonra gelen polisleri gördüğünde yanlarına koştu ve kanlı elleriyle ıslak yanaklarını sildi.
"Lütfen onu çıkarın oradan." eliyle ilerideki evi gösterdiğinde polisler hemen oraya koştular, başta onlar da kapıyı çalsalar da bir dakika kadar sonra sabırları tükenince içeri girmişlerdi.
Her şey çok ani fakat aynı zamanda yavaş gelişiyordu.
Minho içeri girmek istese de polislerden biri onu engellemek için sıkıca tutmuştu ve Minho ilk kez hıçkırarak ağlıyordu.
"O-onu görmem la-zım." adam kendisini daha da geriye çekti.
"İçeride ihbar ettiğiniz gibi bir saldırgan varsa-" Minho adamın elinden bir şekilde kurtulup içeri koşmaya başlayınca adam arkasından seslenip aynı şekilde içeri koştu.
Minho içeri girdiği gibi üst kata koştu ve polislerin durduğu kapıya ulaşıp önündeki iki polisi iterek içeri baktı.
Gördüğü görüntüyle tüm bedeni kaskatı kesildi, nefes almayı dahi unuttu bir an.
İçerideki duvarlarda kanla çizilmiş resimler vardı, Jisung tek ayağı oldukça kalın bir zincire bağlanmış halde yerde kanlar içinde yatıyordu ve rutubetli odanın bir köşesinde polisler büyükbaba Kim'i sorguluyordu.
Sadece penceresi olan geniş odanın her yeri kanla kaplıydı ve Jisung'un parmakları kendi kanını kullanarak duvara bir şeyler çizmekten parçalanmış gibiydi.
Minho hareket yetisini kazanıp Jisung'u yanına koştu ve yere diz çöktü.
"Jisung, beni duyuyor musun?" kana bulanmış saçlarına elini geçirip başını dizlerine çekti. "Lütfen seni kaybetmemiş olayım, Jisung gözlerini aç!" kanla kaplı kirpikleri hareket etmezken Minho hıçkırıklarının tekrar boğazına dizildiğini hissetti.
Yüzünü ortaya çıkarabilmek için giydiği tişörtle nazikçe Jisung'un yüzünü sildi, titreyen parmakları yüzünde dolaşırken gözyaşları da yanaklarını ıslatıyordu.
Soğuk teni parmaklarını yakıyor, kapalı kirpikleri Minho'nun da gözünün önüne siyah bir perde düşmesine sebep oluyordu.
Kulaklarının çınlamasından dolayı çevresini duyamıyordu fakat yanında diz çökmüş kendisiyle birlikte Jisung'u inceleyen polislerin varlığını hayal meyal hissediyordu.
Titreyen parmakları yanaklarını okşarken gözlerini sıkıca kapatması üstüne bir damla gözyaşı Jisung'un yanağına düştü, ve Jisung buna oldukça hafifçe irkilip yavaşça kanlı kirpiklerini araladı.
Minho gözlerini geri açıp da küçüğünün kendisine baktığını görünce nefesini tuttu.
"Jisung, dayan lütfen. Söz veriyorum seni burada bırakmayacağım." Jisung her an kapanabilecek olan gözleriyle ona bakmayı sürdürdü, cevap verecek hali yoktu.
Minho titrek bir nefes verip onun elini kavradı ve kanlı parmaklarını okşadı, kendine çekip yavaşça yanağını avucuna yasladı.
"Özür dilerim, seni daha erken çıkarmalıydım." Jisung parmağını zorlayarak hareket ettirdi ve çok hafif bir hisle Minho'nun yanağını okşadı, sonra tüm bedeni gücünü yitirdi ve gözleri kapandı.
Minho onun elini sıkıca tutarken kendini büyük bir şey kaybetmiş gibi hissediyordu, oysa Jisung'u henüz ilk kez bu kadar yakından görüyordu. Ne beraber bir anıları vardı, ne de yaptıkları bir şey.
Sadece işten dönerken her gün el salladığı ve onu ilk gördüğü günden beri endişelendiği birisiydi.
Minho'nun gözyaşları daha çok pişmanlıktandı, Jisung'u ilk gördüğünde müdahale etmiş olsaydı belki de şimdi Jisung kendi iradesiyle onun yüzünü tutuyor, onunla konuşurken ve yüzüne bakarken sorun yaşamıyor olurdu.
Fakat Jisung'un kirpikleri kapalı, teni soğuktu.
Onun solmasına Minho göz yummuştu ve şimdi, iş işte geçtikten sonra onu en başında iyileştirmediği için pişmandı.
Birisinin elini omzunda hissettiğinde başını kaldırıp yanında duran polise baktı, kendisi Jisung'un başında otururken polisler de ayağındaki zincirleri çözüp büyükbaba Kim'i kelepçeyle dışarı çıkarmışlardı.
"Ambulans geldi, lütfen izin verin." Minho usulca Jisung'un kafasını tutup yere bıraktı ve ayağa kalktı, onu ceset torbasına koyup götürmelerini izledi ve arkasından öylece gözyaşlarını akıttı.
Yırtık kıyafeti ve tüm bedeni kanlar içinde olan Jisung'un yaşama şansı olduğuna inanmak istiyordu fakat o ceset torbasının fermuarının oldukça kararlı bir sesle çekilmesi, Jisung'un bu süre boyunca hala gözlerini açmamış olması Minho'nun tüm umutlarını parçalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Horror Scene \ Minsung
Fiksi PenggemarMinho o gün eve dönerken hiç kullanmadığı bir yoldan geçmek zorundaydı, ve Jisung ile orada karşılaşmışlardı. Jisung bir evin penceresinden dışarıyı izliyordu ve Minho onu orada gördüğü anda o sokaktan her gece geçeceğini, her gece o çocuğu görmek i...