Anahtarıyla evin kapısını açıp içeri girdiğinde onun eve geldiğini duyan Jinri hızla ayağa kalkıp kapıya koştu, Changbin ile beraber saatlerdir Minho'yu bekliyorlardı ve saat sekizde işten çıktığına dair mesaj atmış olan Minho saat iki buçukta ancak eve gelmişti.
Jinri hemen kocasının yanına koştu.
"İyi misin?" Minho usulca başını salladı, konuşacak hali kalmamıştı.
Jinri ve Changbin bir süre birbirlerine baktılar, sonra Jinri elini Minho'nun omzuna koydu fakat Minho anında irkilip geri çekildi.
Jisung'un kendisine sarıldığını hissetmesi yüzünden şu an hissettiği temaslar onu korkutuyordu ve başı fazlasıyla dönüyordu, bunda arabayı ıssız bir yere park edip iki saat ağlamış olmasının da etkisi vardı gerçi.
Jinri bunun üstüne istemsizce ellerini yumruk yaptı.
Böyle şeyler belki de bu şekilde, böyle bir anda dile getirilmeye müsait değillerdi fakat Jinri pek sır tutabilen veya sürpriz ayarlayabilen birisi değildi, bu yüzden Changbin'in kendisine yapmamasını söylediği bir şeyi yaptı.
"Ben hamileyim Minho." Minho birdenbire duraksayıp başını kaldırdı ve karısına baktı.
Bir sonraki hayatımda senin hayatının bir parçası olmama izin verir misin?
Minho'nun kızarmış gözleri tekrar dolmaya başlarken Jinri ve Changbin birbirlerine kısa birer bakış attılar, Minho'nun bir şey demesini beklediler.
Minho bir şey demek yerine usulca Jinri'ye sarıldı ve başını karısının omzuna yasladı, gözyaşlarına tekrar ve tekrar izin verdi.
Jinri şaşırmış olsa da kocasına geri sarılıp ihtiyacı olan süreyi ona verdi, Minho'nun gözyaşları omzunu ıslatırken sevdiği adama sarıldı sadece.
Minho tüm gün ağlamaktan kurumuş gözyaşlarını daha da fazla akıtamayacağını fark ettiğinde geri çekilip ikiliye baktı, sonra derin bir nefes aldı.
"Size anlatmam gereken bir şey var." Jinri korkuyla elini karnına koyarak titrek bir nefes aldı.
"Bu konuşmayı uzun zamandır bekliyoruz zaten." Minho usulca karısının elini tuttu.
"Konuşacağımız şey ilişkimizle ilgili değil, senden başka birisi yok hayatımda. O anlamda yani." Minho Changbin'e baktığında Changbin ona güç vermek ister gibi gülümsedi ve sessizce adımlarını salona çevirdi.
Hala elini tuttuğu karısıyla beraber salona girmelerinden önce Jinri elini ondan ayırdı.
"Ben kahve yapıp geleyim olur mu?" Minho başını sallayıp Changbin'in yanına geçti.
Changbin'in yanına oturduktan sonra kendisine uzattığı kollarının arasına girip başını ona yasladı.
"Tüm olanları duyduktan sonra ne demek istediğimi anlayacaksın." Changbin onu dinlediğini belirtir gibi mırıldandı. "Jisung bir sonraki hayatında ona iyi bakmamı söyledi, henüz birkaç saat önce." Changbin kaşlarını çattı.
"Jisung da kim?" Minho titrek bir nefes almakla yetindi.
Hayatında böyle bir pişmanlık ve vicdan azabı yaşadığı başka hiçbir an olmamıştı, sadece o gün.
İlk gördüğünde harekete geçmiş olsaydı Jisung'u kurtarabileceğini anladığı o andan beri hissettikleri vardı sadece.
Jinri de kısa süre içinde odaya döndüğünde Minho onlara anlatmaya başladı, Jisung'u ilk gördüğü günden o gün olanlara kadar yaşadığı her şeyi anlattı.
Anlatırken tekrar ağladı, bebekliğinde bile bu kadar ağlamadığından emindi.
"... Onu morgda görmeme izin vermediler ama gerek yok zaten, en başta gördüğüm hali bana yetti bile. Bencilliğim yüzünden öldü resmen." Changbin onu iyice göğsüne bastırırken Jinri'ye baktı.
Jisung bir sonraki hayatında ona iyi bakmasını söylemişti Minho'ya.
Jisung bir sonraki hayatında ona iyi bakmasını söylemişti.
Dikkatli bakışlarla Jinri'ye bakmayı sürdürdü, Jinri bunu tepkisini anlamak için yaptığını düşündüğünden bir şey demedi ona.
Karnındaki bebeği düşündüğünü bilmiyordu.
Yanlarına ulaşıp yavaşça Minho'ya sarıldı.
"Bunca zaman sana destek olamadığımız için özür dilerim." Minho karısının ellerini tuttu.
"Asıl ben bu duruma kendimi bu kadar kaptırdığım için özür dilerim, hayatım boyunca seni hiç aldatmadım ve son iki üç aydır böyle düşünmeye başladıysan tekrar ve tekrar özür dilerim. Çocuğumuza iyi bir baba olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım, hamileliğin süresince seni desteklemek için de öyle. Yarın bunu kutlamak için yemeğe çıkmak ister misin?" Jinri ona gülümseyip saçlarını okşadı.
"Normal bir zamanda olsa isterdim ama şu anda bunun olması seni iyi hissettirmeyecek, bu yüzden gerek yok." Minho ona zoraki gülümseyip dudaklarını hafifçe öptü ve oturduğu yerden kalktı.
"Üstümü değiştirmeye gideyim." Changbin de ayağa fırladı.
"Ben de seninle geleyim." Jinri'yi orada bırakıp beraber yatak odasına girdiklerinde Changbin usulca yatağa oturup Minho'nun dolabına yönelmesini izledi.
Minho'nun hemen patlayacağını biliyordu, öyle de olmuştu.
Dolabını açtıktan sadece bir saniye sonra yandaki duvara sert bir yumruk atmıştı.
Changbin ikinci yumruktan önce onu durdurmayı başarıp Minho'yu kendine çekti, büyüğüne sıkıca sarıldı ve titreyerek ağlamasına izin verdi.
"O-onu kurtar-madım."
"Sakin ol, hiçbir şey söylemene gerek yok." Changbin büyüğüne elinden geldiğince sıcak bir sarılma sundu. "Sana kızgın olsaydı oğlun olmak istemezdi." Minho da ona sıkıca sarılıp burnunu çekti.
Akşama doğru kapıyı yumruklayarak iyice hassaslaştırdığı kemikleri, şimdi duvara attığı yumruk yüzünden resmen paramparça olmuştu ve yaklaşık bir saatlik sarılmalarının ardından Changbin onun elini kontrol etmek istediğinde fark etmişti bunu.
Bu yüzden ikisi beraber hastaneye gitmişlerdi, orada da sarılmışlardı.
Minho Jisung'un elini tuttuğu ellerine alçı takılırken hafif hafif hıçkırmayı sürdürdü, sanki hayatının en kötü gününü geçiriyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Horror Scene \ Minsung
Fiksi PenggemarMinho o gün eve dönerken hiç kullanmadığı bir yoldan geçmek zorundaydı, ve Jisung ile orada karşılaşmışlardı. Jisung bir evin penceresinden dışarıyı izliyordu ve Minho onu orada gördüğü anda o sokaktan her gece geçeceğini, her gece o çocuğu görmek i...