Patika

555 37 15
                                    

O gün Alice ve Rose için sıradan bir okul günüydü. Her zamanki zorba öğretmenler ve öğrenciler ile uğraşmak zorundaydılar. Fakat bu sefer zorbalar Alice'i makas ile bıçaklamaya çalışarak fazlasıyla ileri gitmişlerdi. Bunun bedeli olarak Rose, buna teşebbüs eden iki orospu çocuğunu kendisini tutamayarak okul koridorunda fena şekilde benzetmişti. Buna diğer öğrencilerin de tanık olmasıyla rezil olan zorbalardan biri, okul çıkışında Rose ve Alice'den intikam alacağını ve bu sefer daha da kalabalık olacaklarını sesli bir şekilde Rose'a haykırmış ve diğerlerinin de bu tehditi duymasını sağlamıştı. Rose, kardeşi ile oradan ayrılırken her ne kadar umursamaz görünseler de bu tehdit Alice'in içine dert olmuştu. Hem yiyecekleri dayak ve acı hem de eve geç kalmalarının bir bedele neden olması yeterince sorun teşkil ediyordu.

Sonunda, o gün okulun son zili çaldı. Alice aceleyle Rose'un sınıfına doğru koştu ve çantasını daha yeni takmış olan Rose'u kolundan tutup sürükleyerek okuldan çıkardı.
Alice eve giden yola değil, bambaşka bir yola sapmıştı. Alice ve Rose bu ormanın içinden geçen patikadan ilerledikçe ortam tedirgin edici ve ürkünç bir hal alıyordu. Alice en sonunda Rose'un kolunu bıraktı. Bunu yapmasının nedeninin zorbalardan kurtulmak olduğu fazlasıyla barizdi. Bu, insanlar  tarafından pek tercih edilmeyen patikanın ikiliyi eve normalde olduğundan daha uzun süre sonra vardıracağını ikiside biliyordu.

Hava artık kararmaya başlamıştı. Ağaçların aralıkları zar zor seçiliyordu. Alice bir süre sonra durup Rose'a baktı.
A= Tuvaletimi yapmalıyım..
Rose'un konuşmasına fırsat vermeden ağaçların arasına karışmıştı. Rose artık bir başına patikanın ortasında, kararmış havanın beraberinde getirdiği soğuk rüzgarla titriyordu. Fakat bilmediği bir şey vardı. Ağaçların arasında sadece kardeşi yoktu. Orada dikilen bir figür Rose'u izliyordu. Rose ise Alice'in arkasından bakıyordu. Kollarını birbirine kavuşturmuş soğuğu az da olsa dindirmeye çalışıyordu.
R= Alice hadi çabuk ol!

Ağaçların arasından Rose'u izleyen figür Jeff the Killer'ın ta kendisiydi. Jeff'in sweat'i ve bıçağındaki kan tazeydi. Bugün rekorunu üste taşımak için ormanda bir kaç masum insanı çoktan avlamıştı bile. Yorgundu fakat sanki soğuk rüzgar onu dinç tutuyordu. Siyah saçları yanaklarının yanından boynuna doğru sarkıyordu. Bembeyaz teni onu karanlıktan ayırt etmek için güzel bir avantajdı. Gözleri Rose'a kitlenmişti. Onları da öldürüp öldürmemek konusunda kararsızdı. Jeff ağaçlara ve karanlığa doğru geri çekilirken sessizliği bozup, soğuk rüzgarın ahenkini yırtan bir çatırdama sesine neden olan kuru dallardan birine bastı. Bunu bilerek mi yapmıştı yoksa bir hata mıydı şüpheliydi. Rose yutkundu ve yavaşça sesin geldiği yere doğru döndü.
R= A-alice.. Sen misin?
Sesin geldiği tarafa bakınca bir adım geri çekildi.
R= Umarım... Umarım yanlış görmüşümdür. Alice konuşsana! Rose her ne kadar seslense de Alice'den yanıt alamadı.

Jeff, Rose'un yüzünü görünce duraksadı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeff, Rose'un yüzünü görünce duraksadı. Rose'un görünüşünden hoşlanmıştı. Yavaş adımlarla ormandan ilerleyip patikanın diğer tarafına geçti. Aynı çatırtıları Alice'de duydu. Jeff bu sefer Alice'in arkasında dikiliyordu. Alice tedirgin oldu.
A= Bişe olucaksa işemem bitsin bari :3
Jeff aklından "Demek kardeşin bu.." diye geçirdi. "Onu öldürmek fena olmaz aslında." Jeff uzaktan seyrettiği Alice'e baktı ve bıçağını kavradı. Alice'in içine kötü bir his yayılmıştı. Kalkıp elbisesinin altındaki donunu çekti ve patikaya doğru koşmaya başladı. Sanki arkasından biri kovalıyormuş gibi son hız patikaya atıldı ve Rose'a baktı. Nefesini düzene sokmaya çalışırken konuştu.
A= Geldim..
Jeff, Alice'in bu şekilde koştuğunu görünce peşinden gitme zahmetinde bulunmadı. "Beni gördü mü? Bu imkansız.. Ya öyle oldu ya da akıl sağlığı bozuk." Bıçağını aşağıda tutarak patikanın kenarındaki ağaçlara yöneldi. Alice ve Rose'un burada ne işleri olduğuna anlam veremiyordu. Böylece onları takip etmeye karar verdi. Belki de nerede yaşadıklarını öğrenebilirdi. Rose Alice'in elini tuttu.
R= Hemen eve gidelim.. Hem üşüdüm hem de.. Bilmiyorum gidelim.
Alice'i hızlıca eve doğru çekiştirdi.
R= Ve bir daha seslenirsem cevap ver. >:(
A= Yaa..
Alice eve doğru çekiştirilirken tedirgin olan ablasına baktı.
A= Bir şey mi gördün?
Jeff ikilinin aceleyle hareket etmesinden hoşnut olmamıştı. Onları patikanın tam yanındaki ağaçların arasından takip ederek bir nevi onlarla yürüyordu. Ürperti hissiyatını sezmek ona zevk vermişti. Kesik ağzı yavaşça sırıtan bir ifadeye büründü ve ikiliyi takip ederken bıçağındaki taze kanı parmaklarına buladı. Ardından parmaklarını smiley şeklinde kesilmiş yarasının üzerine getirip kurumuş kanı tazesiyle tekrardan canlandırdı.
R= Hayır görmedim... Kızacaklar yine...
Rose derin bir nefes verdi.
R= Şu an o kadar çok kaçıp gitmek istiyorum ki.
A= Buradan mı evden mi?
Jeff bilerek adımlarını ses çıkaracak cansız varlıkların üzerinde sergiliyordu. Alice duraksadı.
A= Takip ediliyoruz.
İçini kaplayan korku duraksamasına sebep oldu. Yavaşça Rose'a baktı. Bir kaç saniye sonra çok yakınlarından bir adamın mırıldanışını duydular. Birisi şarkı söylüyordu. Jeff sırıtarak mırıldanmaya devam ederken Alice ve Rose'un peşini bırakmamıştı. Rose öylece kalakaldı. Alice'e baktı.
R= Koş? :(
A= Ya bizden hızlıysa.. Ya koşmak onu sinirlendirirse..
Mırıltı hafif bir kıkırdayışla bölündü, ardından tamamen kayboldu.
A= B-bence fikrimi sevdi ^^
Alice etrafına bakınarak yürümeye başladı. Rose'da Alice ile yürümeye devam etti.

En sonunda patikanın bittiği yere vardılar. Alice derin bir nefes verdi.
A= İyiki koşmamışız ^^
Jeff patika bitince durdu ve Alice ile Rose'un kasabaya girişini seyretti. Gözden kaybolmamalarına ve yerini belli etmemeye dikkat ediyordu. Alice ve Rose'un uzaklaşmasıyla o da kasabaya girip evlerin arasına karıştı. Gecenin örttüğü karanlığı lehine kullanıyordu. Alice evin önüne gelince durdu. Pek içeri giresi yoktu. Jeff üzerine tırmandığı ağacın dalından ikisini izliyordu. Evleri kasabanın iç taraflarında olmadığı için pek stresli değildi. "Eviniz burası demek. Not edildi." diye geçirdi aklından. Jeff'in gözleri Alice'den çok Rose'a takılmıştı. "Uzun zamandır böyle bir güzelliğe ve auraya sahip bir kız görmemiştim." diye düşündü. Onları rahat bırakmayacağına emindi. Fakat Rose'u öldürüp öldürmeyeceğine değildi. Jeff bacaklarını aşağı sarkıttı ve Alice ile Rose'un eve girmesini bekledi. Alice yavaşça Rose'a baktı.
A= Girecek miyiz..?
R= Başka şansımız mı var? Her şekilde bulurlar bizi :(

?R= Başka şansımız mı var? Her şekilde bulurlar bizi :(

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeff buna anlam verememişti. "Neden kendi evlerine girerken bu kadar tereddüt içindeler? Benim yüzümden mi.. Çok saçma! Zaten öğrendim." Alice her ne kadar istemesede yavaşça kapıyı tıklattı. Daha elini çekemeden kapı bir hışımla açıldı. Anneleri Emmanın yana çekilmesi ile Alice içeri girdi. Emma Rose'u da içeri çekip kapıyı kapattı.

(NOT: Arkadaşlar bu ilk kitabım ve bu yüzden acemilikler ile karşılaşabilirsiniz umarım buna rağmen sizi tatmin etmiştir.)

Jeff the Killer / YandereHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin